Petit traduction Français
115,422 traduction parallèle
Bunu erkek erkeğe halledelim, benim küçük fatihim.
Faisons ça mano a mano, mon petit conquistador.
Çocukluğumdan beri nerede olduğunu söyleyebilirsin.
Peut-être que tu veux me dire où tu étais quand j'étais petit.
Geçen gün burada yaşlı bir adam vardı. 90'lı yaşlarda süslenmiş karısının mezarının önünde gülümsüyordu.
L'autre jour j'ai vu ce... petit vieillard, qui devait être dans ses années 90, sur son 31, il se tenait devant la tombe de sa femme... en souriant.
Ne dersin? Küçük bir arama yapalım mı?
Que dirais-tu si on leur passait un petit appel?
Eskiden şemsiye tutan sıska ucube.
Un petit monstre qui tenais un parapluie.
Ayrı kalmış ve kontrol edecekleri kadar da küçük bir yer olmalı.
Ça doit être un endroit isolé, et assez petit pour être contrôlé.
Spaulding ve Eighth'in köşesinde bir motorcu barı var.
Il y a un petit bar au con de Spaulding et de la huitième.
Parlak parlak, güzel doktor. Onun içini nasıl çözerim.
Brille, brille, petit docteur, Voudrais tant libérer son cœur.
Sol elinin en küçük parmağını kes.
Tranche le petit doigt de ta main gauche.
Şey, bu biraz...
C'était petit comme ça.
Nereye gidiyorsun, kedicik?
Où vas-tu, petit chat?
Bombayı bul ve ondan sonra Strange'ten geriye ne kadar az ya da çok şey kalırsa, sadece serçe parmağı kalsa bile onu hapse tıkacağız.
Trouvez la bombe, et peu importe qu'il reste trop ou peu de Strange après ça, même s'il n'en restait ne serait-ce qu'un petit bout, que nous jetterions en prison.
Benim küçük penguenim ve ben ayrılıyoruz.
Mon petit Pingouin et moi... allons vivre.
Küçük Penguenim ve ben gidiyoruz.
Mon petit Pingouin et moi allons partir.
- Victor Minik Dedektifimiz Gordon fazla ısınmış görünüyor.
- Victor, il semblerait que notre petit inspecteur Gordon soit en train de surchauffer.
Gerçek olan, çocukken her hasta olmanda annenin tüm gece oturup uyuyana kadar kitap okumasıdır. Gerçek budur.
Ce qui est réel c'est qu'à chaque fois que vous étiez malade petit... votre mère s'asseyait avec vous toute la nuit et lisait jusqu'à vous endormir.
Önde durma işi ile şirin bir şapka vermeliler.
Ils devraient te donner un stand devant, avec un petit chapeau.
Bu şehri kurtarmak için ufak bir bedel.
C'est un petit prix à payer pour sauver la ville.
- Kahvaltı etmeye gidelim mi?
- Je t'emmène prendre le petit-dèj?
Çok güzel konuşmaydı Allen.
Oui, joli petit discours, Allen.
Hadi Küçük Joseph, bastır!
Allez, petit Joseph, fonce.
- Barry, kardeşime patronluk taslama konusunda çok iyiyimdir.
Barry, je suis très douée pour maitriser mon petit frère. - Ne t'inquiètes pas.
Kahvaltı hazırladım.
J'ai préparé le petit déjeuner.
Biraz kalayım, dedim.
J'ai décidé de trainer ici pendant un petit moment.
- Sevgilisi olduğunu söylememişti.
Elle n'a jamais dit qu'elle avait un petit ami.
Komadaydın. - Erkek arkadaşın seni bize getirdi.
Ton petit ami t'a amenée.
- Erkek arkadaşım değil o benim.
Ce n'est pas mon petit ami.
Ama bahsetmem gereken ufak bir detay var. Burada ölürseniz gerçek hayatta da ölürsünüz.
Juste un petit détail, au passage... si vous mourrez ici, vous mourrez dehors.
Hadi ama, belki işe heyecan katmak için eğlenceli bir...
Allez, peut-être juste un petit - numéro d'ouverture sympa pour...
Onu Dünya 19'a geri götürmek için yakalamak istiyorum.
Je veux l'attraper pour ramener son petit cul sur la Terre-19 et le mettre à l'ombre.
Evet ama o yakışıklı suratının ardında Barry'nin yaptığı her şeyi hatırlıyorsun.
Bien, mais... Derrière ce joli petit visage, tu te rappelles encore Tout ce que Barry fait.
Biraz sohbet etmemizin vakti geldi.
Temps pour un petit chat.
Bu bir yan etki olabilir.
Ce sera un joli petit effet secondaire.
Bir daha asla güzellik yarışmasını kazanamazsın, ama bu teselli ödülü olsun.
Vous ne pouvez jamais gagner un concours de beauté à nouveau, Mais voici un petit prix de consolation.
Lütfen. 30 dakikalık küçük rehin senaryonuzda neler yaptığınızı tahmin etmiştim.
Je devine ce que vous faisiez 30 minutes dans notre petit scénario d'otage.
Eski tozlu bir kitabı mı? Stefan'ın insan olarak kalan hayatına devam edebilmesi için küçük bir bedel. Bana dönmeden önce.
C'est un petit prix à payer pour permettre à Stefan de vivre le reste de sa vie humaine, avant qu'il ne me revienne.
Ve çok küçük bir bedel karşılığında cehennemden bir ruh çıkarabilirsek?
Et si le très... petit prix à payer et que nous délivrions une âme de l'enfer?
Senin bu sözlerine kanmıyorum.
Je ne me laisse pas avoir par ton petit jeu.
O küçük insan beyninin içinde, Eminim seni koruduğunu sanıyordur.
Eh bien, dans son... petit cerveau humain je suis sûr qu'il pense qu'il te protège.
Biraz boyun kırığı uykusuna daldı.
Elle prend un petit somme subit à cause de son cou.
Seni kışkırtacak... bir şey olmadan hiç eğlencesi çıkmaz değil mi?
Ce n'est pas drôle sans un petit feu sous ton cul, non?
Küçük bir baltam da var.
J'ai un petit truc à faire avec vous.
Aslında o kadar küçük değil.
Pas si petit que ça.
Küçük psişik üfürüğün beni vücuduma geri getirmiş olmalı.
Ce petit coup psychique a dû me renvoyer dans mon corps.
Sen ve güvensiz o küçük zihnin.
Juste toi, et ton petit esprit perdu.
Yüksel ve parla, kedicik.
On se réveille, petit chat.
Bekarlığa veda partisi, kardeşim.
Joyeux enterrement de vie de garçon, petit frère.
Bizi fransız kırsalında küçük bir kilisenin yanında hayal ediyorum.
Je nous imagine à coté d'une petit église dans une campagne en France.
Katherine küçük samimi bir toplantı yapmayacağını biliyor.
Katherine sait que ta copine n'aura pas un petit rassemblement intime.
O çocuk sana sadık oldu. Nazik oldu. Dost oldu.
Ce garçon vous a été loyal, il a été bon, il a été un ami, et maintenant qu'il est en danger, vous n'allez pas lever le petit doigt?
- Büyük kötünün küçük kötüsü.
Le grand méchant st le petit méchant, donc...