English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Français / [ P ] / Place

Place traduction Français

54,023 traduction parallèle
- Dikkat, hazır, başla!
En place. Prêts. Hut!
Ethan'ın yerine de manitası dövüşüyor.
Et sa copine se bat à sa place.
Benim yerim, senin yanın.
Ma place est avec toi.
Krala yol açın.
Place au roi.
Bir sürü boş yer var.
J'ai de la place pour toi.
- Tek odan var senin.
Tu as de la place.
Koydum. - Sabit tut.
- Tiens-la en place.
Pekala, keşif güvenlik protokollerine harfiyen uyuyoruz.
D'accord. On garde les protocoles de sécurité en place.
Yerinde olsam buraya gelirdim.
À ta place, je me mettrais ici.
- Yerinde olsam hemen bir randevu alırdım.
Je prendrais rendez-vous, à ta place.
Yerinde olsaydım ve Richard Addison beni öldürmeye çalışsaydı bunu alır ve bir sonraki istasyonda inip kaçardım.
Alors, si j'étais à ta place, et qu'il y a un Richard Addison qui veut me tuer, je prendrais ça, je descendrais à la prochaine gare, et je m'enfuirai.
Bana iş filan kalmaz.
Il y aura pas de place pour moi.
Bizim işimiz Leith'in yeniden doğuş dalgasının temelinde hem fiziksel hem de duygusal olarak çok merkezi bir rol üstlenecek.
Et nous pensons que notre business occupera une place primordiale, tant physiquement qu'émotionnellement, dans le coeur de cette vague du renouveau dans Leith ( quartier d'Edimbourg ).
Artık benim gibi dürüst sanatkarlara yer kalmadı.
Il n'y a plus de place pour un honnête artisan comme moi.
Ortaya güzel bir büyücü kadın çıkmış.
pour faire place à une magnifique enchanteresse.
Şimdi hâlâ babanın yerini almak istiyor musun?
Vous voulez toujours prendre la place de votre père?
Onun yerini aldın.
Vous avez pris sa place.
Son kontroller çocuklar! Derhal!
Finalisons la mise en place!
Bir sandalye çekelim ve yemek salonu gururla sunar...
Prenez place alors que la salle à dîner vous invite
Dış dünyada benim gibi bir yaratığa yer yok ama senin için yeri olabilir.
Je n'ai pas ma place dans le monde extérieur, mais vous avez la vôtre.
Yer yok.
Il n'y a plus de place.
Hatırladığınız farklı bir şey var mı bilmemiz gerek. Farklı olan ne olursa, herhangi bir yer.
On doit savoir s'il y a quelque chose de différent de ce que vous vous rappelez, une chose qui n'est pas à sa place.
Onların yerine ben giderim.
Je vais aller à leur place.
Yerlerine ben geçerim.
Je prendrai leur place.
Becerdiğin ibnelerden birisi bu sabah nehirde bulundu, iç organlarının olması gereken yerler suyla doluydu.
Un de vos plans cul a été retrouvé dans le fleuve ce matin, de l'eau à la place de ses organes internes.
Bir sistem var.
Il y a un système en place.
Kazanır kazanmaz, 500 doları yerine koyup çantayı kaldıracağım.
Et dès que je me suis renfloué, je remets les 500 $ à leur place, et je range le sac.
Yer açıldı.
Une place de libre!
- Peki. Yerimi tutun.
- Gardez-moi la place.
Yerimi tutun.
Gardez-moi la place.
Yer tutuldu.
Place gardée.
Arkadaşlarım sana verir.
Mes amis sur place vous les donneront.
İlk yardım ekipleri hâlâ Oklahoma'daki Harrah's Kumarhane ve Otelinde. Otelin en az 400 konuğu dün geçici bir felç yaşamıştı.
Les secours sont sur place à l'hôtel et casino Harrah d'Oklahoma City, où au moins 400 clients ont été frappés de paralysie temporaire hier.
Hey! Dostum, affedersin. Benim yerime park ediyorsun.
Désolé, tu es garé sur ma place...
Bana ayrılan yere park ediyorsunuz...
Tu es juste garé sur une place réservée...
Yerimi kaybederim diyorsan, ben de burada kalırım.
Et je resterais là, si tu t'inquiètes pour ta place.
Amanın! En azından yanağıma dokunacak!
Arrête ton cinéma ou je te remets à ta place.
İsyan bitti ama sokağa çıkma yasağı hâlâ zorunlu.
Le couvre-feu est toujours en place.
Bunun yerine sigaraları taneyle alıyorsun her birinin sonuncu olacağından eminsin.
À la place vous achetez des e-cigarettes, espérant que chacune est la dernière.
Fotoğraf çekiyorsun ama hâlâ basacak bir yerin yok.
Tu n'as pas la place pour développer toutes ces photos.
- Buluşma noktasında görüşürüz Chapman.
Rendez-vous sur place, Chapman.
Yeni nesle yol açmanın vakti gelmiş.
Place à la nouvelle génération.
Sonra bir bakmışsın, Tim'e uygun yer yok. Artık Tim'e yol göründü.
Voilà que soudain, il n'y a plus de place pour Tim.
Gösteri başlasın.
Place au spectacle!
Masada bir yer talep ediyorum!
J'exige ma place ici.
Onun yerine bu altın domuza bakarsın.
Tu peux garder ce cochon en or à la place.
- Evet, tek odam var.
Oui, j'ai de la place.
Yükseklerden birine.
Un haut placé.
Talepte bulunacak durumda değilim.
J'étais mal placé pour imposer des exigences.
Bence onlara fazla güveniyoruz.
Il me semble qu'on a placé trop d'espoirs en "eux".
Yani evrenin kaderi bu ufaklıkların elinde, öyle mi?
Tu es en train de me dire que le destin de l'univers est placé entre les mains de ces... ces enfants?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]