Portakal traduction Français
2,060 traduction parallèle
İnanır mısın, bu Otomatik Portakal'ı ilk izleyişimdi.
Pourtant j'avais jamais vu Orange Mécanique.
- Otomatik Portakal, Kubrick muhteşemdi.
Orange mécanique, c'est du grand Kubrick.
Baksana Emily, Otomatik Portakal haricinde en beğendiğin film hangisi?
Ton film préféré, hormis Orange mécanique?
Bu da benim portakal suyum.
Mon jus d'orange.
Affedersin ama ben de portakal suyunu sıktım.
Pardon? J'ai pressé les oranges!
Bugünün başlangıç spesiyalitesi olarak sunduğumuz yemek balkabağı püresi üzerine yerleştirilmiş ve tavada kabak tatlısı ve kan portakalı ile servis edilerek üzeri şeyden toplanmış... - Fransa'nın Cognac bölgesinden toplanmış muhtelif yabani mantarlardan yapılmış mantar sosu ile bezenmiş, doğal bir ortamda yetişen bir Hudson vadisi ördeğidir.
Pour notre plat du jour, on propose un canard élevé en plein air, de la vallée d'Hudson sur purée de courges musquées, servi avec pâtissons au jus d'orange sanguine, et agrémenté de sauce aux champignons sauvages.
Çiftliğimden yüzlerce sevimli ağaç var yusyuvarlak erikler upuzun ıhlamurlar... mis kokulu çiçekleriyle portakal ağaçları. "
"Dans ma ferme, il y a des centaines de jolis pruniers aux feuilles rondes, " et des orangers aux fleurs parfumées... "
Portakal suyu.
- Jus d'orange.
Bu kahrolası dolapta portakal suyu yok mu yani?
Y a pas de jus d'orange, dans cette baraque?
Tamam ama yeni bir tarif denedim bu kez. Portakal yerine mandalina kullandım.
Oui, mais c'est une nouvelle recette.
Sana portakal suyu yaptım.
Je t'ai fait du jus d'orange.
Eğer benimle tekrar dalga geçmeye kalkarsanız kıçınıza portakal sokar su haline dönene kadar sizi döver ve önünüzde suyunu içerim.
Si vous merdez encore, je vous pulvérise en jus d'orange. Ensuite, je le boirai. Vous me supplierez : "Pourquoi?"
Harika, yanında bal ve muz ve bir bardak da portakal suyu lütfen.
Très bien. Des flocons d'avoine avec du miel et une banane, et un verre de jus d'orange, s'il vous plaît.
Pekala Mel, iki haşlanmış yumurta, muzlu ve sütlü yulaf ezmesi ve bir de portakal suyumuz var.
Mel, deux œufs pochés, des flocons d'avoine avec une banane, un verre de lait et un jus d'orange.
Portakal suyu alayım.
Je vais prendre un jus d'orange.
Bir portakal suyu.
Un jus d'orange.
Zamanının çoğunu, bacaksız piyanosunun yanında, portakal kabukları ve yenmiş elmalarla birlikte, yerde yatarak geçirdi.
Il passait son temps étendu au sol, devant son piano sans pieds, au milieu de peaux d'orange et de trognons de pomme.
Portakal değilsen tabii.
A moins d'être une orange.
- Her gönüllü dört portakal alıyor.
- Chaque volontaire a eu 4 oranges.
Allah bilir ne kadar zamandır portakal yemedim.
Je n'en ai pas mangé depuis une éternité.
Votka portakal, lütfen.
Une vodka-orange, s'il vous plait!
Bana biraz portakal suyu verir misin?
Je peux avoir un jus d'orange?
"Lütfen" bana biraz portakal suyu verebilir misin?
"S'il te plaît, je peux avoir un jus d'orange?"
Gidip biraz daha portakal suyu getireyim.
Je vais chercher du jus d'orange.
Biraz daha portakal suyu, John?
John, du jus d'orange?
Bir bardak portakal suyu ilaç gibi gelirdi, değil mi?
Un verre de jus d'orange serait parfait, n'est-ce pas?
Portakal suyu ve Cips! Tanrım!
Jus d'orange et Tostitos!
İlk tasan portakal suyu ve cips. Evet. Ve ikincisi ikinci tasan, nasıl da canını sıkan şey.
La première concerne le jus d'orange et les Tostitos, et la deuxième... la deuxième pensée, elle te contrarie.
Portakal suyuna ne diyorsun?
Désolée. Un jus d'orange?
Daha önceden küçük bir olay olduğunu duymuştum Miller çiftliğinden çıkan portakal renkli, kirli bir yarış arabasıyla ilgili.
Qui? On va te sauver, gracile. Tiens bon, ma grande.
Yarışa giren Portakal renkli arabanın aslında bu sabah Atlanta'yı dağıtan aynı araba olduğu doğrulandı.
J'aime Hazzard, que Ie soleil de Hazzard caresse mes cheveux.
Öyle görünüyor ki, "portakal renkli arabanın kaçakları" Hazzard ilçesinden.
J'aime Daisy et oncle Jesse.
Portakal suyu ister misin?
Tu veux un jus d'oranges?
Portakal, iblis muhafızları için geçiş payıdır.
L'orange est pour le démon gardien pour vous acheter le droit d'entrée.
Bu portakal suyu sahte.
Vous marchez sur des croix.
Peki, rom, tekila ve brandy, likör, portakal ve ananas, böğürtlen ve özel gizli madde.
- Un mélange de rhum, tequila, cognac, triple sec, orange et ananas, canneberge et un ingrédient secret.
Rom, tekila, brandy, likör, portakal, böğürtlen, ananas, ve özel gizli madde olarak da nar suyu.
Un mélange de rhum, tequila, cognac, triple cec, orange, canneberge, ananas, et l'ingrédient secret, c'est du jus de grenade.
Orijinal tozu kullanmanız gerekiyor, mavi veya portakal rengi olan yenilerden olmaz.
Mais il faut utiliser le parfum original, pas cette merde bleue ou orange.
Bir portakal soyar mısın, lütfen?
Pèle-moi une orange, s'il te plaît.
Akşamları kibbutz'daki portakal bahçelerini hatırlıyor musun?
Tu te rappelles les orangeraies dans le kibboutz, le soir?
- Ama ertesi yıl portakal topluyordun.
Mais l'année suivante, tu cueillais des oranges.
Artık Portakal toplayamayacağım.
Je ne cueillerai plus jamais d'oranges.
Bana portakal suyunu uzatabilir misin? - Sağ ol.
Je peux avoir le jus d'orange, stp?
Portakal suyu? Portakal suyu? Ah, tatlım.
Tu veux du jus d'orange?
"Bagel, muz, yulaf ezmesi, çilek ve biraz da portakal suyu'ndan oluşan bir kahvaltı yapın."
Pour le petit déjeuner, essayez de prendre un bagel, une banane, des flocons d'avoine, des fraises et du jus d'orange. "
Hayır, arabayı ben kullanacaktım. Sadece portakal suyu içtim.
Oh, non, J'ai été assigné conducteur.
Kim bilir portakal suyundan başka neler içti.
J'ai bu que du jus d'orange. Du jus d'orange et on ne sait quoi avec.
Carl, portakal ye!
Carl, mange une orange!
Tüm birimler, Duke'lerin peşinde sıcak takipteyiz bok parçası portakal rengi arabadalar.
J'ai pensé que vous aimeriez les Hogg-d'œuvre.
Portakal suyu?
Du jus d'orange?
Portakal suyu ister misin?
Tu veux du jus d'orange?