Porte traduction Français
72,895 traduction parallèle
Yükselmek ve bir çıkış planınız olması için,
Pour que quelqu'un y excelle, et ait une porte de sortie...
Yalnızca şu kapıdan çık.
Passe cette porte.
"Johnnie, kapının arkasındaki adamı oynayacaksın. Marilyn Chambers'la bir seks sahnen olacak." dediler.
Ils disent : "Johnnie, tu dois être l'homme derrière la porte et tu feras cette scène de sexe avec Marilyn Chambers."
Afrika kolyemi takacağım. Yeşil kapının arkasından çıktığımda, kadınlar olacak ve bana dokunmaya çalışacaklar. Ama bana dokunmalarına izin vermeyeceğim. "
Je vais mettre mon collier africain et quand je sors de derrière la porte verte, il y a des femmes qui essaient de me toucher mais je ne les laisse pas faire car je suis concentré. "
Şimdi içinden çık ve tekrar yeşil kapıya doğru yürü. " dediler.
Enlève-toi d'elle, et retourne derrière la porte verte. "
Onlara bir kapı açtım.
Je leur ai ouvert la porte.
Darren James, AIDS Sağlık Vakfı'nda danışma ve sözcü olarak çalışıyor.
Darren James travaille pour une association contre le SIDA en tant que conseiller et porte-parole.
Altımda etek var.
Je porte une jupe.
Kapıyı kapat.
Ferme la porte.
Somurtur, deri giyer, geçmişinden hiç bahsetmez ve uzun bölme işleminde sorun yaşar.
Il rumine, il porte du cuir, il a un lourd passé et galère avec les divisions.
Senin baban da üniforma giyiyor.
Et ton père porte un uniforme.
Kapatın lan kapıyı.
Fermez la porte, bordel.
Ayrıca annen artık kapıların kapalı kalmamasını yeğliyor.
Et ta mère préférerait... que ta porte ne soit plus fermée.
Kostüm giymedim de ondan.
Parce que je ne porte pas de costume.
Onunla beden eğitimine giriyorum, sadece sporcu sütyeni takıyor.
On a sport ensemble, et elle ne porte que des soutifs de sport.
Clay tatlım, kapı açık dursun.
Oh, Clay, chéri, laisse la porte ouverte.
Bugün dantelli siyah iç çamaşırı giydim
Aujourd'hui Je porte des sous-vêtements noirs
Sırf içimde olduğunu bileyim diye
Simplement pour savoir que j'en porte
" Bugün dantelli siyah iç çamaşırı giydim
" Aujourd'hui Je porte des sous-vêtements noirs
Sırf içimde olduğunu bileyim diye "
Simplement pour savoir que j'en porte "
Kapıya kadar gelip bir kutu bıraktı ve gitti.
Elle s'approche de la porte, elle laisse cette boîte. Et elle s'en va.
Önemli olsaydı kapıyı vururdu ya da zili çalardı, diye düşündüm.
J'ai pensé que si c'était important, elle aurait frappé, sonné à la porte ou autre, non?
Kapı açıktı.
Et la porte d'entrée était ouverte.
Peki. Bir değişiklik olursa, konuşmak istersen kapım her zaman açık.
Si vous avez besoin de parler, ma porte est ouverte.
Bence çalışmalarımız meyvesini veriyor.
Je crois que notre travail porte ses fruits.
Kapısı arkamdan kapandı.
Sa porte est fermée.
Kapıyı sen açtın ama.
C'est toi qui as ouvert ta porte.
Hayır. Biri onun için kapıyı açmış.
Quelqu'un lui avait ouvert la porte.
Sen kapıyı açık bırakıp yavru köpeğimin kaçmasına izin vermişsin.
C'est toi... qui as ouvert la porte pour laisser partir mon toutou.
Biri ona kapıyı açmış.
Quelqu'un a ouvert la porte pour elle.
Herkesin bir çıkış yolu vardır.
À chacun sa porte de sortie.
Maggie içinde geleceği taşıyor.
Maggie... Elle porte l'avenir.
Belki de belli bir sıraya sokarsak hologram oynatır ya da gizli bir kapı açılır.
Peut-être que si on change l'ordre, un hologramme ou une porte apparaîtront.
Tatlım, şırınga çantanda mı hala?
Euh, ma chérie, tu aurais encore cette seringue dans ton porte-monnaie?
Dediğim gibi kapıyı kilitle.
Fais comme j'ai dit, verrouille la porte.
Evine zorla girip adamı bağlamışlar.
Ils ont défoncé sa porte et l'ont attaché.
Artık ortalık kapıları kilitlemediğiniz 50'ler gibi değil.
On n'est plus dans les années 50, / / quand personne ne fermait sa porte à clé.
İkinci el kravat takıyorum.
Je porte une cravate d'occasion.
Bu kapıdan geldim.
Je suis entré par cette porte.
Bu kötü şans getirir.
Ça porte malheur.
Toplantılarda kapılar açık oldu, her zaman profesyonel.
Des réunions avec la porte ouverte, toujours professionnel.
Beş dakika içinde şu kapı açılacak ve sizin emirlerine karşı gelemeyeceğiniz birisi serbest olduğumu söyleyecek.
Dans cinq minutes, la porte va s'ouvrir et un homme contre lequel vous ne pourrez rien me dira que je suis libre.
Hemen kapının dışında duvarda.
À gauche de la porte.
Bugünlerde kendisi gayet iyi idare ediyor.
Il se porte très bien, ces jours-ci.
Şimdi açık konuşayım.
Après tout, il s'est porté garant. Attendez, soyons...
Ben sadece bilgi paylaşımına aracılık ettim.
Je me suis pas porté garant, j'ai juste fait l'intermédiaire.
Kapıyı kilitle.
Verrouille la porte.
Bir süre önce limana sürüklendi.
Le navire est arrivé porté par le vent.
Perry kapıdan içeri giriyor ve tamam.
Perry passe la porte de chez lui et...
İnsanlar burada kapılarını kilitlemez.
Personne ne ferme sa porte à clé, ici.
Altı ay boyunca, siyah giydim ve elbise kollarımı yırttım
Pendant six mois, j'ai porté du noir et déchiré mes manches.