Pratik traduction Français
2,256 traduction parallèle
- Biraz pratik düşünelim şimdi.
- Il faut penser pratique, maintenant.
Sen sekiz yıldır pratik yapıyorsun.
Tu as 8 ans d'entraînement!
Pratik yapmazsan bu kadar formda kalamazsın.
Tu ne peux rester un bon coup, sans pratiquer.
Hapishaneden kaçmak pratik olarak mümkün değil.
Il est presque impossible de s'échapper de cette prison.
Filmlerde yapılan tüm dövüşler sahtedir. Sadece insanları inandırmak için. İzlemesi güzel fakat pratik değiller.
Les arts martiaux du cinéma, c'est du bidon, ça ne sert à rien.
Hangi olağanüstü cerrah, ölü bir bedeni sokaktan alıp üzerinde pratik yapar ve sonra sokağın birine sıpıtıp atar?
Quel chirurgien remarquable vole un cadavre dans la rue, l'opère et puis l'abandonne dans une ruelle?
Uçmak, pratik yapmış olduğum tek şey değildi.
Je ne me suis pas entraîné qu'au vol.
Bir pratik klavyesi gibi.
- Non, un clavier d'exercice.
Ama sen, yıllar boyunca karşılaştığım, pratik deneyimi olan tek öğrencisin.
Mais vous avez plus d'expérience de vie que n'importe lequel de mes étudiants.
Sen iğne yapmak durumunda değilsin ama işin doğrusu pratik yapman gerekiyor.
Tu n'es pas censé poser de voie, mais tu as besoin de pratiquer.
- Pratik yapıyorum.
- Je m'entraîne.
Pratik şakalar ve onun gibi şeyler.
C'était un farceur.
Gitmeden biraz pratik yapıyoruz sadece.
On s'entraîne.
Pratik yapma zamanı!
Passons à la pratique!
Ee, Brick, baban ve ben sorular üzerinde biraz pratik yapmamız gerektiğini düşünüyoruz. Sosyal hizmetler görevlisinin sorabileceği sorulara.
Brick, ton père et moi pensons qu'il serait marrant de s'entraîner à répondre aux questions, que l'assistante sociale pourrait te poser.
Aklınıza yazın ki pratik olan bir kıyafet aynı zamanda zarif de olabilir.
Vous avez compris qu'un vêtement peut être fonctionnel et élégant en même temps.
Saatlerdir kendi kendine pratik yapıyordu ben de yatağa gidiyordum ve bana lobiye inip diğer oyunculardan biriyle buluşması gerektiğini söyledi.
Il faisait des parties d'entraînement depuis des heures, j'allais me coucher... il a dit qu'il allait dans le hall pour rencontrer les autres joueurs.
Sen ve Chelsea pratik yapıyorsunuz tek bir vücut halinde dans pistinde süzülmeyi öğreniyorsunuz müziği bir nefes gibi içinize çekiyorsunuz.
Chelsea et toi vous entraînant. Apprenant à voleter sur la piste comme un seul être. En complète symbiose avec la musique.
Harika gidiyorsun, tatlım. Pratik mi yapıyordun?
Tu te débrouilles bien, chéri.
Bence buna pratik yapacak kadar önem vermen çok güzel.
C'est super que tu t'intéresses à ces leçons.
Neden pratik yapmaya hemen başlamıyorsun?
En fait, commencez à vous exercer dès maintenant.
Ama bunun pratik olmadığının farkındayım.
Mais je suis conscient que ce n'est pas pratique.
Hep beraber pratik yapıyoruz. Kasabaya mal satmaya gittiğimizde, bize de gerekli oluyor zaten.
Nous parlons tous quand nous allons au marché, en ville.
Biraz daha pratik yaparsam çok daha uzun süre yaşamasını sağlayabilirim.
Avec de la pratique, je pourrai le faire vivre plus longtemps.
Çünkü, patiğini yaptığım, gerçekten harika bir hareketim var ve pratik yapmak için birine ihtiyacım var.
Parce que je connais un super mouvement que je dois pratiqué mais j'ai besoin de quelqu'un pour m'entrainer.
Asırlardır pratik yapmadım.
Je ne me suis pas entraînée depuis des siècles.
Pratik yaparsan, belki seni işe bile alırım.
Continue d'y travailler, et je pourrais bien t'engager.
Paganların, Fethedilmemiş Güneş günü aynı zamanda İsa'nın doğumu için pratik bir gün.
C'est la célébration payenne du Soleil Inconquis... et une date pratique pour la naissance du Christ.
Pratik yapmanın yardımı olur mu?
L'expérience aiderait-elle?
- Pratik yapmak için.
- J'aime garder la main.
Demek istediğim, göğüste bu iki noktadan geçecek şekilde bir delik açabilmek pratik anlamda imkânsız gibi bir şey.
Il est presque impossible faire les incisions aux endroits précis intentionnellement.
Pratik yapıyodum.
Je m'entraînais.
Çok pratik.
La chance.
Hükümetinin zengin kesimin sorunlarına karşı pratik ölçüler kullanacağını söyledi.
Il dit que son gouvernement prendra des mesures concrètes pour des causes importantes.
Pratik yapman gerek. Evet, denemelisin.
Tu devrais t'entrainer Ouais, tu devrais essayer.
Sen benim gibi pratik yapmaya devam et.
Continue à t'entrainer pour devenir comme moi...
Pratik ve prova yapmayan bir kuş.
Un oiseau qui chante peu.
Ama pratik olarak hayır.
Mais en pratique probablement jamais.
Öğle yemeği avı için pratik yapıyorum.
Je m'entraîne à chasser pour le diner.
Tatlıyı yapmayı bir kaç kez pratik yapacağım. - Tamam?
- Je vais m'entraîner à faire le dessert au moins deux ou trois fois, si ça t'ennuie pas.
Geçici Şef pratik konusunda çok sert.
Le Chef remplaçant est inflexible sur l'entrainement.
Mine pratik yepyeni's. Gördün mü?
Elle est pratiquement neuve.
Bu yetmezse, en iyi pratik tesisi, müthiş bir koçluk ekibi, ben ve Andre Iguodala var.
Et si ça ne suffit pas, la meilleure structure d'entraînement, les préparateurs géniaux, Andre Iguodala et moi.
Pratik yapmadan her seferinde on ikiden vurmayı bekleme.
Merci. On ne devient pas Tiger Woods sans entraînement.
Televizyon izleyip pratik yapıyorum.
Je m'entraîne devant la télé.
Sen de televizyonla pratik yapıyor musun?
Tu t'entraînes aussi?
Dediklerine göre yalnız pratik yaparmışsın. Gittikçe daha iyi duyarmışsın. Seslerin arasından Tanrı'nın seninle konuştuğunu duyarmışsın.
Ils disent que si on pratique cette méthode régulièrement, on peut on peut entendre mieux, on peut entendre Dieu nous parler à travers ces sons.
Pratik ne?
Et en quoi consiste la pratique?
Burada ne işleri var? Tanrım, pratik yapıyormuş.
Il s'entraînait!
Pratik yapması gerek.
Il doit s'entraîner.
Bu pratik yapmamız gerekiyor demek.
Faut s'entraîner.