Pull traduction Français
1,987 traduction parallèle
Kendine kazak al.
- Mets un pull.
Gri süveterimi gördün mü?
Tu as vu mon pull gris?
Ceyrana karşı, yanınızda bir kazak ya da.. hırka bulundurun.
Gardez toujours un pull, ou une veste, dans le cas où il fait frais.
O benim eşofmanım mı?
C'est pas mon pull-over?
Olsa bu kadar harika bir kazağı giyemezdin.
Sinon, vous ne pourriez pas porter ce pull magnifique.
Pembe parkası, kahverengi pantolonları ve fermuarlı kazağı vardı.
OK, elle avait une parka rose avec un pantalon marron. et... et un pull avec une fermeture éclair et... Il y a des cœurs partout.
sanırım her tarafında kalpler vardı.
Il est blanc, oui, un pull blanc.
Koyu saçlı, uzun boylu orta yapılı gömlek cebinde gözlük asılıydı.
Cheveux sombres, plutôt grand, carrure moyenne, Une paire de lunettes dans la poche de son pull.
Düşlerin dokusu, bir süveter gibi ısıtır..
Tissé de rêves, chaud comme un pull
Hey, Lloyd, güzel süveter bebeğim.
Salut, Lloyd, super, ton pull.
Süveterini nereye atarsan at, bir saniye sonra askıda oluyor.
Où que tu aies balancé ton pull, il est sur un cintre en une seconde.
Bahçenizi, Notre Dame sweatshirtüyle biçiyorsunuz diye katolik mi oldunuz?
Tondre ta pelouse dans un pull "Notre Dame" ne te rend pas catholique.
Bakın, ben kaçırıldım, en sevdiğim kaşmir süveterimi kaybettim... bir kutuda uyudum ve Kötü görünen saçlarımla yeni bir güne daha başlıyorum.
Ecoutez, on m'a enlevée, j'ai perdu mon pull en cachemire préféré, j'ai dormi dans un carton et je commence la journée mal coiffée.
- Bana kaşmir bir süveter borçlusun.
- Tu me dois un pull en cachemire.
Bunun için iki yüz keçi öldü.
Deux cents chèvres sont mortes pour ce pull.
Dudak parlatıcısı yok, üzerindeki pazardan alınma kazak da ne?
Pas de gloss pour les lèvres. Et c'est quoi, ce pull bon marché?
Poppy, bence kazağın çok havalı.
Poppy, je crois que ton pull est en poils de chat.
Yorkshire Terrier delisini tercih ederim.
Je préfère encore mon pull yorkshire.
Bence uzun kollu beyaz tişörtün üzerinde bir Pink Floyd tişörtü... ve de dizlerinde yırtıklar olan seksi pantolonunu giymişsindir.
À mon avis, un t-shirt de Pink Floyd au dessus d'un pull blanc, et peut-être ce jean sexy avec les trous aux genoux?
Henüz karar vermedim.
Genre un chapeau ou un pull.
Ona, bana diktiği kedili kazağı çok beğendiğimi söyle.
Dis-lui que j'adore les chatons qu'elle a tricotés sur mon pull.
- Güzel kazak.
- Joli pull à carreaux.
Bu değişik kazağı niye giydin o zaman?
C'est pour ça que vous portez ce pull moche?
- Git öğle yemeği arasında üstüne bir şey giy.
- Va mettre un pull-over au déjeuner.
O kazağı nerden aldınız?
Où avez-vous eu ce pull?
Ben kazak aldım.
Je lui ai acheté un pull.
Kazak gibi mi demek istiyorsun?
Un pull, par exemple?
Hoş bir kazak.
C'est un pull amusant.
Belki de 21 yıl, 2 ay ve 24 gün önce babam beni terk ettiği gün onun süveterinden kopmuştur.
Il a peut-être sauté du pull de mon père il y a 21 ans, 2 mois et 24 jours... Quand il a déménagé et m'a abandonné.
- Evet. Ben iyiyim. - Süveter giymeyecek misin?
- Tu veux pas un pull?
Bu... üzerine giydiğin süveter çok hoşmuş.
C'est un joli pull que tu portes là.
Daha sonra bir iskelenin kenarına yürüdü ve bir kazakla seni kendi karnına sararak Atlantik Okyanusu'nun sularına atladı.
Elle s'est alors dirigée vers le bord d'un quai et avec toi attaché à son ventre avec un pull-over, elle a sauté dans l'océan Atlantique.
Kapıya kadar geldim, bir süveter isteyecektim.
J'ai failli venir vous demander un pull.
Fitilli kadife pantolonlu, şık kazaklı.
Il portait un pantalon en velours, un pull très classe.
Kolsuz süveterle dolaşmadığını söyle?
Tu étais encore dans ton trip pull sans manches? Quoi?
Sweatshirtini ona geri ver.
Rendez-lui son pull.
Namlu üzerinde yanık ten ve... kumaş parçacığı var, ki bu da bana... öldürüldüğünde Felix'in tişörtüne dayanan.. silahın bu olduğunu düşündürüyor.
Il y a de la peau brûlée et du tissu sur le canon qui me font penser que cette arme était collée contre le pull de Felix quand il a été tué.
Hey. Süveterini unutmuşsun.
Tu as enlevé ton pull.
Gündelik giysiler, yeşil gömlek, kot, kemer...
Rue, fringues, pull vert, jean, ceinture...
Annem... şu an evde... bana kazak örüyordur.
Ma mère est... à la maison à cet instant... me tricotant un pull.
Daniel'ın partisine bu terli elbiseyle gidemem.
Je peux pas mettre un pull au banquet de Daniel.
Şey, sen ve Perulu kazağın sahibi.
Eh bien, toi et le propriétaire du pull-over péruvien.
Hayır, perulu kazağın sahibi ve benim... çocuğumuz yok.
Non, le propriétaire du pull-over et moi n'avons pas d'enfant.
Lisa, hırkanı unuttun.
Hé, Lisa, t'as oublié ton pull...
Gece olduğu zaman, bir kazak almak için aşağı indi, ve motoru çalıştırırsam eve daha çabuk dönebileceğimizi söyledi.
Une fois la nuit tombée, elle est descendu prendre un pull, et elle m'a dit de mettre le moteur en marche pour pouvoir rentrer vite.
Senin çocuğun Lions süveteri giyiyor.
Le tien porte un pull des Lions.
Mor kazaklı kız işte.
Tu sais, la fille en pull violet.
Keşke farklı bir süveter giyseydim, ama diğer yandan...
J'aurais vraiment voulu mettre un pull différent, mais en dehors de ça...
Onun kazağından.
Ça vient de son pull.
Atın?
Pull?
- Çok tatlıydı!
Tu portais un pull mauve avec un chat, pour Ado Magazine.