English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Français / [ P ] / Pürüzsüz

Pürüzsüz traduction Français

519 traduction parallèle
- Tenin, bebek poposu gibi pürüzsüz. - Maymun gibi hissediyorum.
Mais tu as la peau douce comme un bébé!
- Kaya kadar pürüzsüz. Apache Kalesi ne kadar uzakta?
Fort Apache est loin?
Teninin beyazlığına bak. Genç bir güvercin gibi, pürüzsüz.
Regarde son teint d'albâtre, sa peau lisse de jeune colombe.
Vücuduna da bayılıyorum. Omuzlarının o pürüzsüz cildine. Göğüsleri çocuklardan sonra eskisi gibi olmadı ama yine de duyarlı ve diriler.
J'aime son corps, ses épaules, sa poitrine, un peu moins ferme après la grossesse, mais sensible comme un être vivant.
Peki, oradaki gibi pürüzsüz ve düz ise ne demek? Kaya mı var demek, Bay Allnutt?
Et, quand L'eau est, comme ici, toute plate, cela cache un rocher, Mr Allnut?
Günler sanki altın bir zincire geçirilmiş inci gibi, pürüzsüz ve parlaktı. Gündüzler neşe ve eğlence doluydu.
Des jours comme des perles rondes, brillantes, montées sur des fils d'or... pleins de jeux et de caresses.
Dev çadırbezi onlarca işçi tarafından Pürüzsüz gergin bir deriye benzeyene kadar gerilir Ve devasa bir alanı kaplar.
La peau du géant est étirée jusqu'à ce qu'elle soit tendue et qu'elle ait la forme d'un grand colisée.
.. pürüzsüz bir ten ve incecik bir bel.
La taille fine et une paire de jambes...
Parmakların bir sanatçınınki gibi. Yumuşak ve pürüzsüz.
Vous avez des doigts d'artiste... doux, caressants...
Bir resim kadar pürüzsüz.
Une vraie mer d'huile!
Harekete geçiyorsun artık, pürüzsüz. Tıpkı hassas çalışan makineler gibi.
Tu avances, tout en douceur, comme une machine de précision.
Pürüzsüz güzel bir tenim var.
J'ai la peau très douce.
Bembeyaz, porselen gibi pürüzsüz.
Blanche et douce comme de la porcelaine.
Bu battaniye kumaşını iyice pürüzsüz olana dek kazıyoruz ve ayakkabı boyasıyla boyuyoruz.
On gratte ces couvertures, et on les teint à la crème à chaussures.
Hâlâ gençsin, tenin hâlâ parlak ve pürüzsüz.
Tu es encore jeune. Ta peau est si blanche et si lisse.
Öyle pürüzsüz ve serin.
C'est si doux et si frais...
Bak şuna pürüzsüz.
Oh, mon Dieu, que c'est doux!
Ne kadar da pürüzsüz!
C'est si doux!
Fakat onun dışında bir sürü güzel kızımız mevcut. Gördüğünüz en pürüzsüz kızlar.
Mais nous avons beaucoup d'autres jolies femmes, avec la plus belle peau que vous ayez jamais vue.
Çok pürüzsüz ve soğuk.
Si douce et si froide...
Ne kadar hoş ve pürüzsüz.
Si joli, si doux.
Bana bir şişe tekila getirirsen sana çocuk kıçı kadar pürüzsüz bir plan sunarım.
Donnez-moi une bouteille de tequila et je vous établirai un plan qui va couler comme de l'eau douce.
Bana planı anlat, ne kadar pürüzsüz olduğunu söylerim.
Parlez-moi du plan et on verra ensuite.
Patron, pürüzsüz güzel bir cildin var.
Comme vous avez la peau douce!
Cam gibi pürüzsüz işleyecek.
Kosnov veut des renseignements.
Cam gibi pürüzsüz.
C'est dingue! Ça marchera.
Bayan Martha seni tıraş etmemi istedi. Ama ben emin değilim. Tanrı erkeklerin yüzünün çocuk teni kadar pürüzsüz olmasını istemedi.
Il faut que je vous rase mais je me demande... si le Seigneur a voulu qu'un visage d'homme soit aussi lisse... qu'un derrière d'enfant.
Beni tıraş etmesine izin verdiğim için üzgünüm. Hep Tanrı'nın erkeklerin yüzünün bebek teni kadar pürüzsüz olmasını istemediğini düşünmüşümdür.
Le Seigneur a-t-il voulu qu'un visage d'homme soit aussi lisse qu'un derrière d'enfant?
Tenin nasıl bu kadar pürüzsüz?
Ta peau est douce partout?
Sağlıklı gelişmiş uzuvları, parlak ve pürüzsüz koyu tenleriyle,... her hareketleri sağlık ve zerafet dolu.
Leurs membres bien formés, leur peau lumineuse, lisse, rouge-brunne, et chaque mouvement complètement gracieux et respirant de santé.
Uzun sarı saçlarım, mavi gözlerim ve pürüzsüz bir cildim var. Memelerim bayağı iri denilebilir.
Je suis blonde aux yeux bleus, j'ai le teint pâle et une poitrine très généreuse.
- Sadece o benim efendim olabilir. Pürüzsüz yanakları var ve güzelliği beni büyüledi.
Lui seul sera mon maître, car il a les joues lisses et ses beautés éblouissent.
Bu pürüzsüz yanakları yaratana ve ona bu güzel rengi verene şükürler olsun!
Béni soit celui qui a fait ces joues sans poil et y a répandu cette couleur où affluent toutes les beautés.
Nevada'daki dostlar için de pay ayırdık, orada da her şeyin pürüzsüz gitmesi için.
Et une part ira aux amis du Nevada, pour être sûr que tout ira bien là-bas, chez nous.
Çok güzel vücudun var. Cildin öyle pürüzsüz ki...
Toi, t'es drôlement gironde, du vrai satin...
- İpek kadar pürüzsüz Bay Blue.
- Impeccable, M. Bleu.
"Öyle parlak, harikulade ve pürüzsüz bir ışıktı ki."
"Une lumière si puissante et merveilleuse, et pourtant si simple."
Yuvarlak gözlerinizi ve pürüzsüz cildinizi seviyorum...
J'aime vos grands yeux, votre peau transparente.
Pürüzsüz, gel.
Vas-y doucement.
Pürüzsüz.
Onctueux.
Cam gibi pürüzsüz.
Comme sur du velours.
O yüz, bir zamanlar pürüzsüz ve temizdi üstünde durduğum pençe gibi.
Jadis, son visage était net et ciselé... comme ses pattes.
Yatak örtüsüne özel bir itina ile davranır. Onu istediği gibi düz ve pürüzsüz hale getirmesi 15 dakikasını alır.
Il est très méticuleux pour son dessus de lit et prend un 1 / 4 d'heure pour qu'il soit bien tendu, sans faux plis.
- Evet, pürüzsüz.
- Oui, tellement lisse.
Çok pürüzsüz!
Le teint de son hâle est si uni.
Taş pürüzsüz müydü, kutsal nehirdeki bir kaya gibi? - Evet.
Elle était lisse, comme les pierres des fleuves sacrés?
"... o ak mermerden yapılmış heykeller kadar pürüzsüz teninde. "
" et aussi lisse que l'albâtre des tombeaux.
Tamamen pürüzsüz görünüyor.
Cela semble lisse.
Herşey çok pürüzsüz gidiyor.
Ça s'est trop bien passé.
Vücudunu okşamayı çok sevdim, çok pürüzsüz.
Ton corps est tellement beau!
Hey, çok pürüzsüz!
- En douceur!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]