Rakı traduction Français
122,581 traduction parallèle
Bırakın gitsin.
Lâchez-le.
- Beni bırakın.
- Ta gueule!
Beni bırakın.
Lâchez-moi.
Ya sebebi hoşuma gitmezse? Ya burada onun arkasını toplamamız için bizi yalnız bırakıp, gitmişse? O zaman o piçe hesap soracağım.
Si Ses raisons me plaisent pas... s'Il nous a laissés seuls avec Son merdier... j'obligerai ce salaud à rendre des comptes.
Çekingenliğinizi kapıda bırakın.
Laissez vos inhibitions sur la porte.
Mezarların üzerine bırakılan çiçeklerden pişirdim.
Je l'ai mijoté des fleurs laissée sur les tombes.
Annen ve ben her Çarşamba öğleden sonrası evliliğimizi yoluna koymaya çalışırken seni oraya bırakırdık.
pendant que nous essayons de réparer notre mariage. Tourne ici.
- Lütfen kavga etmeyi bırakın.
- Oh, tu l'aimerais tant
Bu saldırı başarılı olamayacak, bırakın da harekete geçelim!
Nous n'accepterons pas cette aggression, alors en route!
Bırakın da ceplerimi kontrol edeyim.
Attend je vérifie mes poches.
Çocuk hainin teki ve uzaya bırakılmayı hak ediyor.
Cet enfant est un traître et il mérite d'être balancé dans l'espace.
Titan'da geçirilen büyülü bir hafta sonunun ardından geride bırakılan sevgilinin adı konan bir gemiye daha el koysaydım yaratıcılıktan mahrum oldukları için insanları vurabilirdim.
Si je dois aborder un autre navire baptisé d'après un gamin ou une fille abandonnés après un weekend magique sur Titan, je pourrais abattre des gens pour manque de créativité.
- Daima. Yoksa direkt bırakırım.
- Chaque fois, ou j'arrête maintenant.
Beni rahat bırakır mısınız lütfen?
Vous ne pouvez pas me laisser tranquille?
Ve bu yüzden, belediye başkanlığını bırakıyorum.
Et je suis donc abdiquant de la mairie.
Seçilmiş başkan bırakıyor.
Le maire élu se désiste
Beden yer altına gömülüyor, çürümeye başlıyor, küçülüyor, arkasında bir boşluk bırakıyor, doğru mu?
Donc un corps est enterré, ça commence à pourrir, ça devient plus petit. Laissant un trou là où était le corps?
Seni bırakır ve sonra karakola geçerim.
- Je te dépose et je me rends au poste.
Merakta bırakıyor. Bu parkta kaç tane gömülü ceset var.
Ça fait se demander combien de corps sont enterrés dans ce parc.
Birincisi, oteli satar, tüm gelirini yerel barınma evlerine bırakır, ve Porland'ı temelli terk edersin.
Soit vous vendez l'hôtel, vous remettez tous les bénéfices à des refuges de sans-abris, et vous quittez Portland pour toujours.
♪ Çalı boyunca yuvarlanmayı bırakın ♪
Arrête de tourner autour du pot
Onu yalnız bırakın!
Laisse-le!
Onu rahat bırakın!
Laisse-le tranquille!
Onu rahat bırakırsın yoksa seni öldürürüm, ki bunu Uzun zaman önce yapmalıydım.
Laisse-le tranquille ou je te tue, ce que j'aurais dû faire il y a longtemps.
Pekala, CSU'ya bırakın.
Très bien, laissons ça aux experts.
Biri Robert Johansson'un kollarını kesti bu inandırıcı olabilir Ve Martin Dominguez've Dr Hampton'ı öldürüp, Parmak izlerini olay yerinde bırakır.
Ça pourrait laisser penser qu'on a coupé les bras de Robert Johansson et Martin Dominguez et battu à mort le Dr Hampton avec, laissant leurs empreintes sur la scène de crime.
Yakılan bir elin parmak izi nasıl bırakıyor?
Et comment une main incinérée peut-elle avoir une empreinte?
Beni bırak.
Lâchez-moi.
Pekâlâ çatlak. Otu ve şemsiyeyi hemen elinden bırak.
Le barjo, balance ton joint et ton ombrelle.
Şemsiyeyi bırak dedim. Hemen!
Lâche-la, et que ça saute.
Bırak onu.
Laissez-la.
Doug, mal herif, oyalanmayı bırak da buraya gel.
Doug, arrête de faire le mariolle et viens ici.
Sızlanmayı bırak!
Arrête de pleurer!
Bırak da nükleer santral için ben endişeleneyim.
Tu m'a inquiété pour la centrale nucléaire.
- Annemi rahat bırak.
- Laisse ma mère tranquille!
Bana bırak sen.
Je m'en occupe.
Onu özgür bırak.
Libérez-la.
Bill, bırak elini!
Bill, lâchez-la.
Çok güzel. Bill, bırak onu!
C'est magnifique.
Benim için pencereyi açık bırak.
Laisse la fenêtre ouverte.
Diana'nın çizdiğini bırak, çözmeye devam edeceğiz.
Laissez le dessin de Diana... on va essayer de le comprendre.
Bırak onu. Bırak onu!
Posez-le!
Bırak onu!
Laissez-le!
- Böyle söylemeyi bırak, Paul.
- Arrête de dire ça.
Artık bırak bunu olur mu?
Laisse-les tranquille, vu?
- Hayır, kanıt ekibine bırak ne olur ne olmaz.
- Non, laisse ça aux experts juste au cas où.
Şimdi, lütfen, beni rahat bırak.
Laissez-moi tranquille.
Bırak ben halledeyim.
Laisse moi faire.
onu serbest bırak
Relâche-le.
Beni yalnız bırak!
Laissez-moi seul!
Bırak beni!
Lâchez-moi!