Ratatouille traduction Français
86 traduction parallèle
Sıçan-atuy!
- Ratatouille.
Küçük... Sıçan-atuy'dur.
La... ratatouille.
Sıçan-atuy'un içine fesleğen ( Basil ) mi atmak? Evet!
- Basil est une ratatouille?
Polly, sıçan-atuy'a Basil attığını diyor.
- Tu mets Basil dans ratatouille.
Sıçan-atuy falan yapmadım ki ben!
- J'ai pas de ratatouille.
Fare güveci, fare çorbası, fare tatlısı için mükemmel ve fareleme için mükemmel.
Parfaits pour le ragoût de rat, la soupe de rat, la tourte au rat et la fameuse ratatouille.
Baksanıza biraz baharat gibi kokmuyor mu?
Ça sent pas la ratatouille?
- Ratotouille!
- Ratatouille!
Ne bileyim, kaçar?
On dirait plutôt de la ratatouille.
- Yemekte mi? Ratatouille.
Je prépare un "pistou".
Ben yaşlı bir adamım. Oturmuş lanet bir kutudan domates yiyorum.
Je suis vieux et je mange de la ratatouille à même la boîte.
Onlara senin oturup domates yediğini söyleyeceğim, tamam mı?
Je leur dirai que vous bouffez de la ratatouille.
Hiç. Sedece... Ben burada oturmuş domates yiyen bir ihtiyarım.
Je fais que manger de la ratatouille à même la boîte.
Bir kutu ton balığı mı çaldın yoksa?
Vous avez volé une boite de ratatouille?
Sid'Ali bakla yahnisi istiyormuş.
Sid'Ali veut une ratatouille de fèves.
Zeytinyağlı türlü.
C'est de la ratatouille.
- O zaman Ratatouille yaparim.
- Puis je ferai une ratatouille.
- Ratatouille.
- De la ratatouille.
Eve gidip türlü yapmam gerekiyor.
il faut que j'aille démarrer ma ratatouille.
Siktiret türlüyü, çocuğumu geri ver.
J'emmerde ta ratatouille. Donne-moi mon enfant,
- Yani?
- De la ratatouille.
- Bu ratatouille. - Bunu yememi mi istiyorsun?
Et tu voudrais me faire manger cette merde?
Bu fondü ve bu ratatouille.
Ça c'est la fondue et ça c'est la ratatouille. Non.
Köri sosu bir harika.
Et la ratatouille... l'émulsion de curry, c'est brillant.
Köri soslu kuzu budu tabağı.
C'est une poitrine d'agneau avec de la ratatouille et une émulsion de curry
Köri soslu kuzu budu tabağı.
Avec de la ratatouille et une émulsion de curry.
- Sebzeli türlüyü seversin dedim.
Je me suis dit que tu aimerais la ratatouille. - Bien sûr
Ratatouille.
Ratatouille.
Ratatouille.
- E. Ratatouille.
- Kuzu eti, kuskus ve türlü.
- Agneau, couscous et ratatouille.
- Zaten ratatouille yapacaktım.
Je prépare une ratatouille.
Mükemmel sebzeler ve zaten ratatouille yapacaktım. Harcamanın alemi yok. - Bir şey mi kaçırdım?
J'ai de très bons légumes, donc je prépare une ratatouille, je ne vais pas les jeter.
Sadece ratatouille, değil mi? Büyütülecek bir şey değil.
C'est juste de la ratatouille, non?
Ve o kadın ratatouille yaparak geçimini sağlardı.
Et la ratatouille était son gagne-pain.
- Aman canım, ratatouille işte.
Ce n'est qu'une ratatouille!
Ama sen hiç kötü ratatouille yapmazsın.
Mais tu ne rates jamais une ratatouille.
Çok güzel ratatouille yapıyorlar.
Oui. Ils ont une bonne ratatouille.
- Sıkışık suratlı!
- Ratatouille!
Bir tür türlü, değil mi?
- Quoi? La ratatouille?
Ratatuy lezzet çağrıştırmıyor. Sanki fare ve tüy bir araya gelmiş.
Ratatouille, ce n'est pas appétissant.
Ratatuy mu?
De la ratatouille?
Ratatuy yapıyorum.
Je fais de la ratatouille.
Rattatuy mu?
De la ratatouille?
Ratatuy'u kimin pişirdiğini derhâl öğrenmek istiyorum.
Qui a préparé cette ratatouille? J'exige qu'on me le dise!
Mesela, sinemaya geç kaldığımızda makinisti korkuttum, o da Ratatuy'un ilk 20 dakikasını baştan oynattı.
Une fois, on était en retard au ciné j'ai fait peur au projectionniste et il a remis le début de Ratatouille.
Ortaya çıkacak şey artık her neyse Terry'nin Spesiyali olacak.
On va juste appeler le résultat... La ratatouille de Terry.
Sıçan-omlet?
De la ratatouille.
- Oh, ratatouille.
Un "pistou"!
Sana türlü getirdim.
Je t'ai ramené de la ratatouille.
Türlü.
Ratatouille.
Hayır bu fondü ve bu ratatouille.
Ça c'est la fondue et ça c'est la ratatouille.