Razı traduction Français
3,600 traduction parallèle
Buna razı olmamı bekleme.
Je peux pas accepter ça.
- Annem buna razı olmayacaktır.
Ma mère ne va pas être partante.
Ya da reddet ve seni iğneyle idama götürecek bir mahkeme sürecine razı ol.
Refuse, et tu finiras avec un procès qui se terminera par une exécution par injection létale.
O zaman mide ağrısına razı olacaksın. İlaçları alman gerek Corinne.
Tu auras des nausées.
Yani eğer, herkesten hızlı büyümeye razı değilsen, yok bile sayılıyorsun, görünmez gibi.
Je veux dire, si vous... Si tu ne veux pas grandir plus vite que les autres, c'est comme si tu n'existait pas, comme si tu étais invisible.
Bir istasyonu yok etmek için ölmeye razı mısın yani?
Vous êtes prêt à mourir pour détruire une gare?
Kafana girip, daha az paraya razı olacağımızı düşündü.
Elle faisait ça pour qu'on demande moins d'argent.
Ben senden sorumluyum. Büyük ihtimalle başarısız olacağın bir olaya seni göndermeye razı değilim.
Je suis responsable de vous, et je ne suis pas préparée à vous envoyer dans une situation c'est primordial pour vous de laisser tomber.
Başbakana şerefle hizmet ediyorum. Bana verdiği pozisyona da razıyım.
Je sers avec plaisir le Premier ministre, et j'accepte le poste qu'il m'a donné.
Winston'ın yattığımızı öğrenmemesi için, yolculuk boyunda idrarımın içinde durmaya razı mısın yani?
Tu préfères t'allonger dans mon urine plutôt que de dire à Winston qu'on couche ensemble?
Bir doz morfin için şu karda ölmeye razısın.
A propos de mourir dans la neige pour une dose de morphine.
Bu yanmadan önce razı olmazsanız teker teker öleceksiniz.
Si vous ne vous soumettez avant qu'elle ne s'éteigne, vous mourrez un à un.
Psikopatlar tıp okulu veya asistanlık için gerekli disiplin ve eğitime nadiren razı olurlar. Bu zanlı anti sosyal bir tavırda bulunmuyor.
Les psychopathes ont rarement la discipline et la formation pour une école de médecine ou un internat.
Bu teklifi kabul etmek, razı olduğum anlamına gelmiyor... Ya da kendime saygı duymadığım... Ya da elde basılmış post apokaliptik bir gençlik romanları serisi olan Teegan Arrowspear'da "Heroine" olamayacağım.
Accepter ce prix ne veut pas dire que je me résigne ou que je ne me respecte pas ou que je ne peux pas être l'héroïne d'une série de romans post - apocalyptiques pour ados qui pourrait ou ne pourrait pas s'appeler Teegan Arrowspear.
- Söylemediler. Ama yapmam için bana 25.000 vermeye razılarsa benden sonra bu işi yapmak için sırada bekleyen çok kişi vardır.
Mais si il me paye 25 milles pour le faire, il doit y avoir une liste qui attendent ça.
Müvekkilim, elektronik cihazlar ve UKG45 numaralı onaylanmış ayak bilekliği gözetiminde ev hapsinde bulunmaya razı olmuştur.
Le prévenu est d'accord pour être assigné à résidence avec une surveillance électronique fournie par le port d'un bracelet de cheville UKG45.
- Hayır, razı falan olmadım.
Non, il ne voudrait pas. Vendu.
Yalan makinesine girmeye razıyım.
Je vais prendre le détecteur de mensonges.
Eğer girip, başarısız olursam, o zaman anlaşma yapmaya razı olurum.
Et si je le prends et que j'échoue, bien... Je reconsidérais à faire un marché.
Anlaşmaya razı olmadığını Spencer'e söyleyeceğim ama Oliver, bir ailen var.
Et je vais dire à Spencer que nous ne le supplierons pas,
Yarısına razıyım.
Je me contenterai de la moitié,
Allah razı olsun.
Dieu vous bénisse.
Bütünlük ve razı geliş.
Intégrité et acceptation.
Orda çürümene razı gelemezdim.
Je ne pouvais pas t'imaginer pourrir sur place.
Senden başka kim olsa razı...
Tu es le seul.
Hadi bak, sevdiğin o Tayland lokantasına bile gitmeye razıyım.
Allez. Je suis même prêt... à aller à ce restaurant thai que tu aimes.
- Oradan nefret edersin sen. Yine de razıyım işte.
Tu le détestes.
- Torunu söz konusuyken,... bütün bunların gitmesine gönlü razı gelmeyecektir.
Elle ne voudra pas voir tout cela, elle peut faire ça pour sa petite-fille.
Böyle bir şey için hayatını vermeye razısın demek?
Tu comptes vraiment sacrifier ta vie pour ça?
Hayatım bu aralar çok karmaşık. Senin razı olabileceğinden fazla.
Ma vie est... compliquée en ce moment et bien plus que vous le soupçonnez.
Hayatını kurtarma uğruna mahkemeye yalan söylemeye razıyım ancak bir şartım var. Birlikte geçireceğimiz kalan vakitte yaptıklarınla yüzleşeceksin.
Je suis prêt à mentir au tribunal pour sauver votre vie... mais à une seule condition... que pour le reste du temps qu'on passera ensemble... vous assumiez réellement ce que vous avez fait.
Bu işe razı olmamızın tek sebebi MOSSAD'a borçlu olduğumuzdandı.
J'ai accepté seulement parce que nous sommes redevables au Mossad.
Doğru, razı olmuştun.
Oui, tu as raison.
Biri onu kışkırtmış, eğer işin ucunu bırakırsa onun da razı olduğundan şüphelenebileceğimiz söylenmiş.
Il a été poussé, on lui a dit que s'il n'allait pas jusqu'au bout nous le suspecterions tous d'être du même bord.
Yurtdışına gönderilmeye razı mısın?
Une affectation à l'étranger ne vous rebuterait pas?
Eğer olmamı istiyorsan ve sen buna razıysan.
Si vous voulez que je le sois et seulement si vous le voulez.
Şok oldum resmen ; Bayan Rizzo'yla çalışmaya dünden razısın.
C'est un choc, ton volontariat de travailler avec Mlle Rizzo.
Çin tipi razı etme yöntemi var mıydı?
Un invité surprise des chinois?
Minimum ligin maksimumunu verirseniz çalışmaya razı olurum.
Je veux le salaire maximum,
Sence Joan razı olacak mı?
Tu penses que Joan va passer par là?
Günbatımına doğru yol almaya ben razıyım.
Je suis heureux de partir vers le soleil couchant.
Wayne Randall bile cezasına razı olduysa ben kimim ki şikâyet edeceğim?
Si Wayne Randall peut faire la paix avec sa condamnation, qui suis-je pour me plaindre?
* Nasıl razı edeceğim seni benimle gelmeye *
What would it take for you to just leave with me
Başka şeylere yönelmene razı olacağım.
Et tu auras ma bénédiction pour faire autre chose.
Daha fazla gücüm olduğunu söylüyorum ve daha küçük bir ofis almaya razıyım.
Je dis que j'ai plus d'influence et que je suis prête à prendre un bureau plus petit.
Bana çarpması için o dalgayı bekliyorum.
Attendant que ce raz de marée s'écrase.
- Riske girmeye razıyım.
Je suis prêt à prendre ce risque
Tsunaminin neden olduğu baskında mıydın?
Vous étiez là pendant le tsunami? Dans le raz de marée?
Tanrım, yalnızca Mainstream medyası % 90 oy çoğunluğunu alacak ve buna kayıp mı diyecek?
Oh mon Dieu, seulement les médias à grand public prendrait un raz-de-marée à 90 % et t'appelles ça une perte.
Hayatının sonuna kadar sürmesine bile razıyım.
Le reste de ta vie?
Herkes bıktı artık senin bu...
Tout le monde en a raz le cul..