Reform traduction Français
226 traduction parallèle
Ama hükümet, reform içim çırpınan insanları biraz olsun önemsemiyor!
Mais le gouvernement n'écoute pas les cris du peuple!
... kökten bir reform değil. Bir dalga. Çabuk durdurmazsak...
Le mouvement que dirige ce prêtre n'est pas négligeable.
Kutsal reform davasına ihanet ettim.
J'ai trahi la sainte cause des réformes sociales?
Belki de bir reform hükümetinin şehri devralıp çark politikacılarını yerinden ettiği ve şehir planlamasına yeni bir hız getirdiği yaşamının son döneminde çoğu papazdan daha şanslıydı.
Sans doute fut-il plus chanceux que nombre de ses confrères car ses dernières années virent un vent de réforme soufflé sur la ville. Jetant dehors la clique des politiciens professionnels.
Gazeteler, özellikle Reform Yönetimi'ni alay konusu etmeye çalışan Record gibiler, koyu bir ceket veya açık renk bir şapka giyen her adam otomatik bir şüpheli haline gelene kadar halkın ilgisini canlı tuttu.
Les journaux cherchant à ridiculiser l'administration réformatrice tenaient en haleine l'opinion public en leur donnant en pâture tout manteau noir portant chapeau.
John Waldron'un yakalanması reform hükümetine yapılan saldırıları susturmuştu.
L'arrestation de John Waldron fit taire les attaques contre l'administration en place.
"Araba hırsızlığı, reform okulundan kaçış hırsızlık, ölümcül bir silahla saldırı." Fena değil.
"Vol de voiture, évasion d'une maison de redressement, cambriolage, " attaque à main armée. " Pas mal.
Reform Kulübü'nün bir üyesi hakkında konuştuğunuzu hatırlatmama gerek var mı?
Dois-je vous rappeler qu'il est membre du Reform Club?
Aslında, akıl sağlığının ileri düzey olması bu kurumun aradığı başlıca özelliklerden birisi değil.
Nul besoin d'être sain d'esprit pour être membre du Reform Club.
Reform Kulübü'ne nasıl girdiğini hayal bile edemiyorum.
Or il appartient à ce club!
Londra'ya Reform Kulübüne dönüş zamanın tam olarak 21 Eylül Cumartesi gece saat 8 : 45 olmalı.
Vous vous engagez à être de retour à Londres, au Reform Club, le samedi 21 septembre à 20 h 45?
Reform Kulübü'ndeki adamların ajanı olduğumu mu sanıyorsun hala?
Me prenez-vous pour un agent du Reform Club?
Reform Kulübünün bir üyesi olarak, aklım tüm bu olanları reddediyor.
Un membre du Reform Club? Je refuse de le croire!
Trenimiz Londra'ya akşam 6 : 02'de varacak, böylece Reform Kulübe gidip bahsi kazanmam için yeterince zamanım olacak.
Le train arrive à Paddington à 18 h 02, le temps d'aller au Reform Club, gagner notre pari.
Taksi, Reform Kulübü'ne.
Cocher! Au Reform Club!
- Reform Kulübü'ne.
- Au Reform Club.
Beni ilgilendirmez fakat bu kıyafetle Reform Kulübü'ne girebileceğinizi mi sanıyorsunuz?
C'est pas mes oignons, mais nippés comme vous êtes, vous serez refoulés.
15 olduğunda, reform okulundaydı : bir araba çaldı.
À 11 ans, la maison de redressement. il a volé une voiture.
Ahlaki Reform Birliği'ne davet ediyor.
Au sujet de son "Comité de moralisation".
Ahlaki Reform cemiyetleri kurmak için 5.000.000 veren... Wallingford adında Amerikalı bir mübareğe yazıp...
C'est lui ou pas lui qu'a écrit a l'individu Wallingford... celui qu'a donné 5 millions pour la réforme morale de la société?
Reform getirmeye çalışmanın kimseye bir faydası olmaz.
Ça n'aidera pas à faire avancer les réformes.
Senin gibi kıdemsizler reform istediğini ancak, hakikatte iktidar peşinde olduğunu söyledi.
Derrière vos idées de réforme, vous visez votre propre ascension sociale.
Yani, reform planlarımızı onaylıyor musun? İşler sanki bu yönde eğilim gösteriyor.
Vous accepteriez donc notre projet de réforme?
Higa klanından Yokoi ve Tosa klanından Yoshida mütavazi başlangıca rağmen yüksek mevkilere terfi edildi ve reform hareketleri, çok başarılı oldu.
Vous suivez les nouvelles tendances. Konan Yokoi de la province de Higo et Toyo Yoshida de la province de Tosa ont été choisis, malgré leur statut de samouraïs subalternes, pour mettre en place des réformes.
Ama Yönetici Yamaoka reform planlarımızdan hoşlanmıyor.
Cependant, le Premier Conseiller, Kenmotsu Yamaoka, s'oppose à nos propositions.
Yönetici yardımcısından ipucu almıştık : şayet Yönetici Yamaoka'yı devirseydik reform planımız kabul edilebilecekti.
Nous avons compris ce que sous-entendait l'adjoint du Premier Conseiller. Une fois le Premier Conseiller mort, le clan adopterait nos idées nouvelles.
Yeni yönetici sen olacaksın klanda reform yapılacak ve liderlik yeni insanlara geçecek ama ben onlardan biri olmayacağım!
Même si vous réformez notre clan et choisissez de nouveaux dirigeants... je n'en ferai jamais partie!
- İkinci Reform Hastanesi.
- Le Second hôpital réformé.
Bu reform değil, Kilise'ye karşı açılan bir savaş.
Ce n'est pas une réforme, c'est la guerre contre l'Église.
Aynı şekilde, Yılbaşı, Epiphany, Uruç, Teslis, St. John's Günü, Aziz Michael Yortusu, Reform Günü, Meryem'in üç bayramında, ve şehir meclisinin yenilenişi kutlamalarında tekrarlanırdı.
De même pour le Nouvel An, l'Epiphanie, la Trinité, la Saint-Jean, la Saint-Michel et la fête de la Réformation, ainsi que pour les trois fêtes de Marie et pour le renouvellement du conseil municipal.
Dört yıl reform okulu.
Quatre ans en maison de correction.
Evde reform yapmak için iyi bir zaman.
Je vais faire bouger les choses dans cette maison.
Onca değerli reform başlatan ve Mirabeau'nun para basma politikasına muhalefetine karşın sevilen bakan?
L'homme de tant de justes réformes, qui a su rester populaire malgré son refus face aux assignats de Mirabeau?
Devlet özellikle burjuvalar için fahişelik örgütlenmelerini yasallaştırdı ve hâlâ fabrikalarda çalıştırılan çocuk işçi olayına karşı reform yoktu.
La classe moyenne profite d'une prostitution contrôlée par l'Etat, et il n'existe toujours pas de loi contre le travail des enfants à l'usine.
Tabi ki yüksek makamlarda reform ve iyileştirme hakkında konuşan bazı politikacılar ve adamlar vardır.
Bien sûr, des politiciens, des hommes hauts placés parlent de réhabilitation. De réformes.
12 kişilik hukukta reform komisyonu vardı.
Une commission de réforme pénale!
10. CADDE HOLLANDA REFORM KİLİSESİ
EGLISE REFORMEE HOLLANDAISE DE LA 10e RUE
Benim işim hapishanelerde reform yapmak... siyasi partiler için çalışmak değil.
Non : de réformer la Prison! Je ne travaille ni pour un parti... - ni pour le Gouverneur.
Seçim zamanı geldi... muhtemelen sizin reform çalışmalarınız için oy verebilirler... fakat bu sadece bir reflekstir.
Aux élections, s'ils votent pour la réforme des Prisons... c'est par pur réflexe.
Tüm grupların bir reform programı hakkında tartışmaya katılmalarına izin vermek.
B / permettre à tous de participer au débat concernant les reformes. Payer les grévistes pourchaquejour de grève et les congés payés. 7.
İyi işler, yardımlar, reform hareketlerinde her zaman büyük bir güç.
Vous présidez des œuvres de charité, êtes influent dans le sens des réformes.
Nelerde reform istediniz?
Que voulais-tu... réformer?
Benden önceki İmparator... İmparatorluğa Reform istediği için öldürüldü.
Mon prédécesseur fut assassiné... parce qu'il voulait réformer l'Empire.
Bakalım... Yasak şehir için reform yaparken beni öldürebilecekler mi?
Voyons si l'on me tue pour avoir réformé la Cité Interdite.
Pek çok yeni reform vaat etti.
Il a promis de nombreuses réformes.
Bir reform okuluna gönderildim ve bu kadının evinde yaşadım.
On me plaça chez une dame.
Bugün New York'ta Başkan Reagan Küçük İtalya'daki seçmenlerinden... ( Aşağı Manhattan )... ekonomik reform programını desteklemelerini istedi.
À New York, le président Reagan a demandé aux électeurs dans la Petite Italie de soutenir son programme de redressement économique.
"Moral Reform Society"'nin başkanı olunabilir. Düşünmüyorum. Ben bunları yapabilirim ancak.
Mais je ne mérite pas de devenir président de l'Association de Vertu.
Amaç yarışmacıların ruhlarında reform yapmak değil.
Il s'agit de réformer la télé, pas les candidats.
Liderliğin direnmesi önemsiz, reform yapmaya mecburlar.
Les dirigeants ne pourront pas éviter éternellement les réformes.
Aylak, yüksek rütbeli samuraylar reform gerçekleştiremez.
Impossible de compter sur des samouraïs habitués à la facilité.