Regal traduction Français
326 traduction parallèle
Regal Court, daire 29.
C'est à Regal Court.
Aklıma gelmişken, Club Regal'i talan etmişler. - Orası Doll'un çalıştığı yer değil miydi?
Ils ont fermé la boîte où Dolly travaillait.
Gus bana Club Regal'in talan edildiğini söyledi.
On m'a dit que la boîte était fermée.
Düşünebiliyor musun, Regal'i basmak?
Une petite boîte aussi propre!
Oh pekala... Regal'de çok iyi bir film olduğunu söylediler.
Il y a un bon film au Royal.
7'de o zaman... Regal'de.
Alors 7h au Royal.
Regal Palms Otel'de günlüğü 50 dolarlık odada kalan Bayan Lucy'yi duymadın mı?
Il est conscient de ma présence.
Chivas Regal alacak parayı nereden buldun, bağış kutusundan mı?
Tu as pillé le tronc des pauvres?
- Chivas Regal'imi de mi?
- Même mon Chivas Regal?
Bir şişe Chivas Regal.
Une bouteille de Chivas Regal.
- Giysilerimi, viskimi, televizyonumu, işimi alabilirsiniz elimden ama aklımı alamazsınız.
Je vais l'appeler tout de suite. ... ton Chivas Regal, ta télé, ton boulot, mais pas ton cerveau.
Biz Regal Tiyatronun dışındayız, orada Şarkı ve Dans, Yirmidörtten fazla eski büyük müzik parçalarının film kliplerinden oluşturulan muazzam müzik fantezisi ilk sunumunu bu gece burada yaptı.
Ce cinéma présente "Song and Dance", un film composé des grandes comédies musicales d'antan.
Bir sarma sigarayla buzlu bir Chivas Regal ( Viski ).
Un Chivas avec des glaçons et une rondelle de citron.
- Memnun oldum. Ismarlarsanız...
C'est un régal- - le vôtre.
Kokla yeter.
Sens l'odeur. C'est un régal.
Makam arabanız zatıalinizi bekliyor, Majesteleri.
Votre attelage n'attend que votre Régal postérieur.
Yüzünü gören cennetlik!
Vous êtes un vrai régal pour les yeux!
Müthiş, müthiş.
C'est un régal.
Ama kızları ve atları eşsiz olan Güneyde yaşamak kesinlikle bir nimettir.
"Des filles, des chevaux sans égal " Vivre dans le Sud, c'est un régal! "
Çok iyi.
Quel régal!
Görülecek çok güzel yerler varmış.
Ça doit être un régal pour les yeux.
Bağırsaklarınızı ve midenizi dolduran doyurucu makarnanın ustasıdır o.
Ses pâtes tiennent au ventre. Elles sont un régal pour les intestins et la panse.
Beyni öyle lezzetli oluyor ki!
La cervelle est un régal.
Gerçekten harika!
Un régal!
Eğlenceli bu gece
Un régal, ce soir
Billie, çok iyi görünüyorsun.
Vous êtes un régal pour les yeux.
# Bir alın bandı bağlayıp festival için hazırlık yapalım
Le riz blanc sera le régal de la fête...
7'de Regal'de.
Je serai à 7h devant le Royal.
Kara büyü benim yaparım ben. Bana daha kolay geliyor.
Mon seul régal, c'est la sorcellerie
Bir yemekten bu kadar zevk aldığımı hatırlamıyorum.
Je ne sais pas à quand remonte un tel régal!
Deneysel çalışmaya başladım. Kadın figürü çekiyordum.
Au sauna, avec ses jolies mains, Elle me masserait, quel régal
Çok sevimli, muzip bir biçimde sevimli!
- Belle? C'est un régal... un pur régal.
Yeğen, intikamın tatlı olduğunu öğreten olmadı mı sana?
Sans doute. La vengeance est un tel régal.
Bana ikramda bile bulunmuşlardı. Haşlanmış köpek.
J'étais un invité et ils m'offrirent un régal, Du chien bouilli,
- Evet. - İyi günler, Teğmen Fıstık.
- Bon après-midi, Lt Régal.
Fıstık, buraya gel ve gergiyi tut.
Régal, venez ici et tenez l'écarteur.
Fıstık, bana uzun iğne tutacağı ver.
Régal, un long porte-aiguille.
Ağrısız, Radar, Sıcak Dudak, Fıstık ve Çavuş Vollmer'i bizim çocukları tımar ederken izleyin.
Indolore, Radar, Lèvres-en-feu, Régal et le sergent Vollmer pendant qu'ils retapent nos soldats.
Merhaba, Maybelle. Offf, fıstık gibisin.
Mes amis, quel régal des yeux!
güzel, beyaz göğüsler. Bakmaya değer bir şey bu...
Le brun de l'aréole sur cette couleur laiteuse est un régal pour les yeux.
Kül olmuş Pompei'nin duygularımıza ziyafet veren dekorunda kurulmuştur.
Un grand régal pour les sens dans la mise en scène de la délicieuse et décadente Pompéi.
Şu kalçalara bakarak verin kararınızı.
Ces croissants sont un vrai régal!
Kaçırmayın bu fırsatı alın! Buyrun! Teninizi okşayıp, gözlerinize renk katacak!
Un régal au toucher et comme vous le voyez, un plaisir pour les yeux.
Ve benim minik midem için peynirli kekler.
Un régal pour mon petit ventre.
Futbol güzel bir oyun, izlemesi çok hoş.
Noble sport, le football... Un régal pour les yeux.
Zenci erkek beni besle
Les garçons noirs, ça me gave Les garçons noirs, c'est un régal lls me remplissent le ventre
- Tam klasik usül turşu yaptım!
- Des cornichons, un régal...
- Moneypenny, gözlerim için bir ziyafet!
- Moneypenny, un régal pour les yeux!
Ve yemek gerçekten çok lezzetliydi.
Le repas... c'était un régal.
Yemek çok lezzetli.
Le repas... un régal!
Ve birlikte güzel bir vakit geçirebiliriz.
Ce sera un régal.