Regard traduction Français
7,683 traduction parallèle
Ve senin gibi kendini sert zanneden adamlar da öyleydi. Şunu bilmeni istiyorum ki kardeşin... onu öldürürken de yüzünde o ifade vardı.
Aussi dur que ce soit pour un mec comme vous, sachez que votre frère avait ce regard quand je l'ai tué.
Standart fare yerine göz etkileşimlerini kullanıyor.
Il utilise les interactions par le regard et remplace la souris.
Yerinizde olsam kanalı değiştirirdim.
Je détournerais le regard si j'étais toi.
Benim bahşiş kavanozundaki 5 $'lık banknota baktığım gibi. Onlardan biriyle birlikte olabilirim sanırım.
C'est le même regard que j'ai quand je vois 5 dollar dans la boite à pourboire que je pense que je échanger en un dollar.
Ancak atılan her bakış yapılan her şaka her sevişmemiz yalan olmuştu.
Excepté ça... chaque regard, chaque blague... chaque fois qu'on fait l'amour... deviennent des mensonges.
Bakışlarıma cevap vermen ya da kaçırman.
De soutenir mon regard. Ou non.
Bana kafanı sallama.
- Ne me lancez pas ce regard!
- Yana bakmaya çalış.
- Détourne le regard.
Gözünün içine baktım benden gözünü kaçırdı.
Mais j'ai croisé son regard, je l'ai fixé droit dans les yeux. Et il s'est éloigné de moi.
Danny'ye ölümcül bir bakış attı, sırf karısıyla konuştu diye.
- Il a fusillé du regard Danny pour avoir parlé à sa femme.
Adamın sana bakışını gördün mü?
Tu as vu le regard qu'il t'a lancé?
O bakış ne?
C'est quoi, ce regard?
Annenizin o bakışını biliyorsunuz işte.
Tu sais ce que ça donne ce regard de ta mère, on dirait...
Bu bakışı daha önce de görmüştüm.
J'ai déjà vu ce regard.
Kapının arkasındaki her şey için izni var.
Elle a un droit de regard sur tout ce qui se trouve derrière cette porte.
Dik dik bakıyorlar.
Ils me fixent du regard.
Aslında, mahalledeki yaşIı kadın olmak hayallerimden biri manyak yaşIı kadın gibi, manyak yaşIı Martha ve karman çorman beyaz saçlar ve köhne kıyafetler ve tüm gün ergenleri dikizlemek.
En fait, c'est comme un rêve pour moi de devenir la vieille dame du quartier, Martha la vieille folle, avec les cheveux blancs en broussailles, des vêtements miteux, à me promener en jetant un regard mauvais aux jeunes.
- Bakışı gördün mü? - Hayır.
Avez-vous vu ce regard?
Ama gözlerim sıradan olduğu için güzel bir kadın gördüğümde ve elime büyük arabalar ve paralar geçince dünyanın parçası olmak istiyorum.
mais mon regard a changé depuis, et j'éprouve du désir quand je vois des jolies femmes des grosses voitures et des tonnes d'argent, et je veux moi aussi en profiter.
Yerel köylü kaderine baktı ve kör oldu.
Le plouc du coin a pas soutenu le regard du destin.
Gözlerine baktığımda,... tıpkı çocuklarımı kaybettiğim zamanki o bakış vardı.
J'ai regardé dans vos yeux, et je vois le même regard que j'avais quand j'ai perdu mes... mes enfants.
Bunları mı izliyorsun?
Est-ce que ce regard?
Bu bakışı biliyorum.
Je connais ce regard.
Göz teması.
Le regard.
Gülümsüyorsun ama sert bakıyorsun.
Tu souris, mais tu as le regard méchant.
Unutmayın, ana sayfa bir bakışta anlam ifade etmeli.
La page d'accueil doit être lisible d'un regard.
Eğer ben kendi elime bakıyorsam buda doğal olarak ilgini çekiyor ve alanına girmeme izin veriyorsun.
Si je regarde ma main ça attire naturellement ton regard. Et ça me permet de pénétrer ton espace.
Baştan çıkartma ve sinsi bakışların olmayacakmı?
Pas de voix de petite fille ni de long regard insistant?
Çok fena değilim. Bana ödü kopmuş gibi bakma. Çünkü şu anda bunu kaldıramam.
Juste un peu mais... me fais pas ton regard flippé, je supporterais pas.
Yeterince uzun yaşarsan aynı gözleri farklı kişilerde görüyorsun.
Quand on vit longtemps, on voit le même regard chez bien des gens.
Kendini hiç önemsemez bu yüzden de onun aslında nasıl biri olduğunu gören birinden bunu duymanız gerekli.
Il se dénigre beaucoup, c'est pourquoi il vous faut un regard objectif sur ce qu'il est :
Dikkati üzerine çekecek yabancılar için ölümcül bir yer.
Attirer trop le regard signifie la mort.
Halatların üstünde kalabalık olmasını pek sevmedim.
Je n'aime pas le regard des gens sur les cordes.
Dünya'yı başka gözlerle görmeme yardım edişin, sanki dün gibi.
J'ai l'impression qu'hier, vous m'avez aidé à voir le monde sous un nouveau regard.
Seni ilk gördüğüm anda aşık oldum.
J'ai eu le coup de foudre pour toi dès le premier regard.
Bütün dünyaya acı doğrultusundan bakıyordu... ama kendini ya da kaderini asla göremiyordu.
Elle portait un regard lucide sur le monde, mais pas sur elle-même, ni son destin.
Büyülemek için zamanı, zaman gibi görünsen ve gözünde, elinde, dilinde memnuniyet bulundursan zararsız bir çiçek gibi görünüp altında yatan yılan olsan.
Pour tromper le monde, soyez comme le monde. Soyez chaleureux dans le regard, dans le geste, dans la voix. Ayez l'air de la fleur innocente mais soyez le serpent qui se glisse en dessous.
Bir bakışınız askerler yaratır İskoçya'da. Kurtulmak için uğursuz ızdıraplarından kadınlarımız bile savaşa gelir ardınızdan.
Un simple regard de vous en Ecosse suffirait à créer des soldats, et déciderait nos femmes même à combattre pour mettre fin à leurs cruelles angoisses.
İlk adım ; arzuladığın birinin gözleri önünde ruhunu serbest bırak.
La première étape est de mettre son esprit désincarné sous le regard de l'être désiré.
Palavra atıyorsun çünkü gözlerinden okunuyor.
Tu me racontes des conneries! Ton regard en dit long.
O bakışı bilirim çünkü.
- Je l'ai vu dans son regard.
Bana öyle bir baktı ki.
Carmel m'a jeté un regard noir.
Öyle değil mi sence de?
Ce regard profond.
Şimdi bu bakış vücudumdaki tüm kemikleri yumuşattı, biri hariç.
Ce regard ramollit... toutes les parties de mon corps. Sauf une.
Benim için, "Geleceğe Dönüş" ün çekici tarafı, bence izleyici için de öyle, "dileklerin gerçek olması" fikrine enteresan bir bakış açısı getirmesi.
L'intérêt de Retour vers le futur, pour moi et pour le public, est le fait qu'il posait un regard intéressant sur ce qu'on appelle l'accomplissement des désirs.
Böyle bakınca seri katile benziyorsun.
On dirait un tueur en série avec ce regard.
Bakışın.
Ce regard.
Gözlerin kötü bakıyor.
J'aime pas votre regard.
Ben senin gözlerinde ne olduğunu görebilirsiniz.
J'ai vu ton regard.
Görmek...
- Le regard.
Niye öyle bakıyorsun?
C'est quoi, ce regard?