Reklam traduction Français
5,352 traduction parallèle
Bayan Simmons, bizim için reklam çekmeyi düşünür müsünüz?
Mme Simmons, feriez-vous une pub pour nous?
Onu ünlü yapıp, reklamını yapıp, boks ilahı haline getirirler ve...
Ils font sa promotion, ils en font un grand boxeur et...
Kulağa kötü bir reklam gibi geliyor.
On dirait un mauvais slogan publicitaire.
Sadece çalıştığı reklam firmasındaki adamlarla yatar.
Elle couche qu'avec ses collègues.
Ve benim de tekrar reklamımı yayınlacaklar.
En plus, ma publicité est de nouveau en ondes.
Seni uçuk reklamında da görmüştüm galiba.
T'ai-je vu dans une pub sur l'herpès?
Bu yüzden bazı propoganda klipleri çekeceğiz Alaycı Kuş üzerine reklam yapacağız.
On va donc tourner des clips de propagande, des "propa-clips".
Reklamı izledim, öyle demiyorlar.
J'ai vu la pub, et ils ne disent pas ça. Ce n'est pas une garantie.
İstediğiniz denizanası reklamı.
La publicité de la méduse que vous vouliez.
- Reklam.
De la pub.
Ancak bu internetteki bir blogda yazan tuhaf bir sözcük, beklenmedik bir kırsal yolculuğu, veya yanlış yerleştirilmiş bir yalnız kalpler reklamı olacak.
Ce sera une phrase étrange sur le net, un voyage à la campagne ou une petite annonce amoureuse dans la mauvaise colonne.
Evet, tamam, ah... Senin çaışmalarını sana yüksek telif verenlere bilirsin işte, şık reklam kampanları veya yada, bir giyim markası zincirlerine pazarayabiliriz.
Nous aimerions licencer votre travail au plus offrant, vous savez, ça pourrait être une chic campagne de publicité, ou, euh, vous savez, de l'inspiration pour une ligne de vêtements.
Bu reklam-sanat şeyini ilk soran insan sen değilsin. Zoe...
Zoe...
Resmi olarak Reklam şirketimizin COO'su olmuş bulunmaktasın
Tu es nommée Directrice.
Kısa bir reklam arası.
On revient.
- İnternet'e reklam vermişti.
Une annonce sur Internet.
Ve de reklam için.
Et pour la publicité.
Tıpkı kendi zamanının sanatçıları gibi, reklam için yanıp tutuşuyor.
Comme tous les artistes, il a le sens de la com'.
Şovun yine reklamı yapılır ama çok daha iyi olur.
On ferait quand même promouvoir le spectacle, et mieux encore.
Ona gidip Richmond Şovu için James Brown'ın reklamını yapmak ister misin diye soracağız.
On va le voir et on lui demande s'il veut être le promoteur exclusif de James Brown pour Richmond.
Genç ölmenin reklamı başladı.
Ça donne envie de mourir jeune.
Kendal's müşterileri yerli kullanır o zaman ben reklam bütçemi bir yarış arabasına harcarım bu yerli olabilir.
Mes clients achètent du made in US. Mon budget s'orientera US aussi.
Otel odasında yapacak pek bir şey yok acaba bunu reklam için mi yapıyorsun yoksa...
Je n'ai rien de mieux à faire dans ma chambre d'hôtel, alors je me suis demandé, "Faîtes-vous ça pour la publicité, ou..."
Reklam bölümündeki çocuklar Times'da çıkmanı sağladılar ama şu an hiç olmayacak bir iş.
Les gars de la com veulent un article dans le NY Times, et c'est vraiment pas le moment.
Görünüşe göre kanal yeni akşamın reklamı için seni Jay Leno'ya dahil etmiş. - Evet.
Apparemment le réseau te fait passer chez Jay Leno pour promouvoir le nouveau soir.
- Şimdi de benden şovun reklamını yapmamı istiyorsunuz.
Et là vous me demandez de promouvoir le show.
- Bir V05 reklamı çekiyor.
Il fait une pub commerciale.
Buraya taşındık. Büyük Nike reklamını yaptık. Herşey güzel görünüyordu.
On a déménagé ici, on a fait la pub pour Nike et tout avait l'air de rouler, mais il ne se passe plus rien.
Çünkü Nike reklamından 50 kağıt kazandık.
- Parce qu'on s'est fait 50 000 $ avec la pub de Nike, voilà pourquoi!
VH1'de izlediğin Girdap reklamını hatırladın mı?
Tu te souviens de cette pub sur le Vortex que t'as vue sur VH1?
Kuvvetli oldukları için reklamı yapılan iki lider deodorant markasının kokusu,... stres altında kendini gösteren kronik bir koku problemini gösteriyor.
Des traces de deux déodorants de marque réputés pour leur efficacité, ce qui suggère un problème d'odeur corporelle chronique lié au stress.
Düğün çok ilgi görüyor verecek başka reklam kalmadı.
Le mariage fait le buzz. On n'a plus de pubs à vendre.
- Seninki biraz aldatıcı reklam gibi.
En ce qui te concerne, c'est plutôt de la publicité mensongère.
Sanki Benetton reklamı.
- La famille Benetton.
O kepek reklamından beri adam gibi bir çek almadım.
Je n'ai rien gagné depuis la publicité pour les pellicules.
Ve kepek reklamından beri çalışmadığın için mi?
Et parce que tu n'as pas travaillé depuis longtemps?
Biliyorum, Twitter'a girip restoranın reklamını yaptım.
Je sais, j'étais sur Twitter. J'ai fait la promotion du restaurant.
Devonne Makyaj Reklamı
Maquillage Devonne Publicité - Recherche
Bu basit yazılı bir reklam kampayası ile başladı.
Dire que tout ça a commencé par une simple campagne d'affiche de pub.
Yaptığımız muhteşem işlerin reklamını nasıl yapalım?
Comment promouvoir les choses remarquables que nous faisons?
Bedava reklam işte.
Pub gratuite.
Bu reklam! Reklam izlemek için para ödeyecek olsam D-Smart aboneliğimi iptal ettirmezdim!
Si je voulais payer pour des pubs que je ne peut pas passer, je me serais inscrits à Hulu Plus!
Reklamı yapılan eşyaları satın alın.
Acheter des choses qu'ils annoncent dans les publicités avant lui!
- Yaptığı kahve reklamını gördün mü?
Tu as vu sa pub pour le café?
7UP reklamı gibi dolanmaktan iyidir.
Mieux vaut ça qu'une publicité ambulante pour le 7up.
Kuzenim sigorta reklamında oynadı, manyak para kaldırdı.
Mon cousin a tourné dans une pub et fait une fortune.
Kadınlar boş bir kafadan ve diş macunu reklamı tebessümünden ibaret değil. Ama nafile.
Une femme, c'est plus qu'un beau sourire et une tête vide.
Hem ahlaken hemde yaratıcı müflis reklam kuşağı bölümlerinden biri olduğu açıkca belli.
C'est sans doute une de ces colonnes publicitaires qui sont dépourvues de morale et de créativité.
- Galiba. Sağ ol ama reklam çekmeyi pek sevmem.
Merci, je ne fais pas de pub.
Benim reklamım.
Mon commercial.
Medyaya, polise, şartlı tahliye memuruna içkiyi sahte sandığımızı söyleyeceğim bunların reklam olduğunu herkes bilir ama eğer farklı bir şey yapmaya karar verirsen tek başınasın tek başına!
Et seulement à ce moment-là, je m'assurerai que ton petit incident passera pour un coup de pub prémédité. Je dirai aux médias, aux flics, à ton agent de libération que ça devait être du faux alcool. Les gens savent que ces émissions sont bidon.