Rester traduction Français
59,644 traduction parallèle
Şimdi bu işi devam ettirmek tamamen sana kalmış.
C'est à toi qu'il incombe de le rester.
. Kıçımın üstünde oturayım mı yani? Hadi ama dalga mı geçiyorsun benimle?
Rester assis à me tourner les pouces?
Burada kalmaya gücümüz yetmez.
On n'a pas les moyens de rester ici.
Taylor'la biraz zaman geçireceksin.
Tu vas rester un peu avec Taylor.
Şimdi olduğun yerde kalacaksın ve çıtını çıkarmayacaksın.
Tu vas rester assis bien gentiment.
Ve ona gelince ait olduğu yerde kalmalı zincire vurulmuş köleleriyle ormanda çırılçıplak dans edip yaban domuzlarını becermeliydi.
Et en ce qui le concerne, il aurait dû rester à sa place, dans la jungle, à danser nu et baiser des cochons sauvages, et ses esclaves enchaînés.
Öylece oturacak mısın?
Allez-vous simplement rester assis? !
Askerler geliyorsa o zaman kesinlikle kalmalıyız!
Des soldats? Alors nous devrions sûrement rester!
Hemen gitmenizi öneririm. Ayrıca çok sessiz olmalısınız. Ya da karşılaşacağınız aşırı şiddet için burada kalırsınız.
Je suggère que vous partiez très vite... et vraiment très silencieusement... ou alors vous pouvez rester... pour la violence extrême qui arrive vers vous.
Sen de kucağında doğrultulmuş vaziyetteki o aynı eski silahla burada oturabilirsin ve sen yüzünde aynı meydan okuyan bakışla burada otururken ben de "Hayatını ne için riske atıyorsun?" diye o aynı eski soruyu sorarım.
Vous pourrez rester assis ici, avec la même pétoire sur les genoux. avec ce même regard méfiant, et je vous poserai la même question : pourquoi risquez-vous votre vie?
Biz işimizi hallederken burada kalabilirsiniz.
Vous devriez rester ici, le temps que l'on arrange les choses.
Üzgünüm ancak karanlıkta kalmalısınız.
Je suis désolée... mais vous devrez rester cachée dans le noir.
Kötü haber de şu, adamları üsten ayrılamazmış.
La mauvaise nouvelle : leurs gars doivent rester à la base.
Çiftlerin cicim vaktine 5 yıl gibi bir sınır getirilmeli.
Un couple devrait pas rester mièvre plus de cinq ans.
- Gitmek istemiyorum.
- Je veux rester.
Sürekli evde kalmak zorunda olmanın zor olduğunu biliyorum.
Ça te pèse, de rester cloîtrée dans la maison.
Kafamı toparlayana kadar burada birkaç gece konaklayabilir miyim diye soracaktım.
J'espérais rester quelques nuits, le temps pour moi de me retourner.
Keşke bu gece uçuşum olmasaydı.
J'aimerais bien pouvoir rester à la maison.
- İkisi orada kalabilir...
- Elles peuvent rester...
O zaman burada kalmalıyız.
Donc nous devrions rester ici.
Orada durmasına gerek var mı?
Est-ce qu'il doit rester là-dedans?
Sadece hayatta kalmak istiyorum.
Je veux juste rester en vie.
Ayakta kalmak için çok uğraştı.
Il luttait pour rester éveillé.
Burada kalıp paranın kime ait olduğunu öğrenmemize yardım edebilirsin ve önünde sonunda sorunsuz olduğu ortaya çıkarsa senin olur.
Tu peux rester et nous aider à trouver.. à qui appartient cet argent et s'il... est clean, l'argent est à toi.
Buradan uzak durmanı söylemiştim!
Je t'ai dit de rester loin d'ici!
Bütün gününü yatakta, karanlıkta geçiremezsin.
Tu ne peux pas rester au lit jour et nuit dans le noir.
Bir hafta sağlam olman gerekiyor.
Tu dois rester en forme pendant une semaine.
Zarif olmalıyız.
Rester classe.
İsterseniz pencerede bekleyebilirim.
Je peux rester en sentinelle si vous le souhaitez.
Biraz anneniz ve komik Maddie ile oturup dinlenmek istiyorum. - Ama olmaz baba hadi gel!
Je vais rester un peu avec maman et Maddie la rigolote.
Orada mı duracaksın?
Tu vas rester là-bas?
Carla senden olabildiğince uzak durmam gerektiğini söyledi.
Carla m'a dit de rester le plus loin possible de toi.
Los Angeles'ta kalmak istememe neden oluyorsun.
Tu me donnes envie de rester à Los Angeles.
Ayık olman lazım.
Vous devez rester vif.
Beyninin sinir sistemine bağlı olan kısmı durmak zorunda. O hassas bağlantıların sabit kalması gerekiyor.
La partie de ton cerveau reliée à ton système nerveux doit rester en place afin de garder intactes les connexions complexes.
Burada kalamaz.
Mais elle ne peut pas rester là.
Kalabilir.
Elle peut rester.
Orada kalamazdım, biliyordum.
Je ne pouvais plus rester.
Cevaplarınız sayesinde burada kaldınız böylece bir güven kuruldu.
Vos réponses vous ont permis de rester ici. Donc, une confiance s'est établie.
Göz önünde olmanın ve farklı hayran kitlelerine kendinizi tanıtmanın yolunun bu olduğunu biliyordum. Sosyal etkinliklere katılmak ve farklı bir ışık altında giyinikken görünmek önemliydi.
C'est une manière de rester pertinente, de se présenter à d'autres fans et d'avoir la possibilité d'être présente sur la scène sociale mais de manière différente, habillée.
Bir bakmışsın, düşündüğünden daha çok orada kalmışsın. Çünkü zarardasındır.
On doit alors rester plus longtemps que prévu car on doit de l'argent pour la maison.
- Yemeğe kalmak istemez misin? - Sağ ol.
Tu ne veux pas rester dîner?
Seth geri döndü, yani Bryce'ta kalmak kolayıma geliyor, hepsi bu.
Seth est revenu, alors... c'est plus facile pour moi de rester chez Bryce.
Annen evde kalmamız gerektiğini düşünüyor.
Ta mère pense qu'on devrait rester à la maison.
Benimkileri bir arada tutmaya yetmedi.
Ça n'a pas suffi aux miens pour rester ensemble.
Biraz burada kalabilir miyim?
Je peux rester un moment?
İstemiyorsan burada kalmamız şart değil.
On n'est pas obligés de rester ici si tu veux pas.
Yapabileceğim her şey, orada oturup bunun bir şekilde benim suçum olduğunu düşünmekten daha iyiydi.
Tout aurait été mieux que rester là à penser que c'était ma faute.
Bilmiyorum, birkaçını saklıyor olabilirim.
Il doit m'en rester.
Bence daha geç saatte kapatırsak daha iyi rekabet edebiliriz.
Je pense que rester ouvert plus tard nous rendrait compétitifs.
Ödemeyi almak için kalmak zorundalar.
Il faut rester pour toucher.