English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Français / [ R ] / Reçel

Reçel traduction Français

689 traduction parallèle
Hanover meydanı, St. Georges'un önünde halı serildi bile ve babam da reçel etiketinde bir arma için deli oluyor.
Le tapis rouge est déjà posé devant l'église... Papa brûle d'avoir des armoiries sur les confitures qu'il fabrique.
- Ekmek, reçel, tereyağı ve kahve var?
Un petit café, avec du pain, du beurre...
Biraz daha reçel lütfen, Kitty
Un peu de marmelade, Kitty chérie.
Yanında çok güzel reçel var. Böğürtlenli.
Voilà de la confiture de mûres.
- Reçel de var. Çilek reçeli Profesör Oddly.
- Il y a de la confiture de fraise.
Birisi güzel reçel yapacak gibi görünüyor.
On va bientot manger des confitures.
Reçel.
De la confiture.
Yatağımın altında biraz reçel var.
Il y a un pot de confiture sous ma couchette.
Gerçek reçel efendim.
De la vraie confiture.
Çorba, bisküvi, reçel.
Du potage, des scones, de la confiture...
Hüküm giymiş adam doyurucu bir kahvaltı yaptı. - Biraz reçel al.
Le condamné à mort prend un bon petit-déjeuner.
# Müdürün kahvaltısı hazırmış # # Hem de jambon, yumurta ve reçel varmış #
Le breakfast du directeur, œufs, bacon et marmelade, arrive à l'heure.
Evde hiçbir şeyimiz yok. Ne ekmek, ne reçel ne de margarin var. Hep ağabeyimin suçu.
On n'a rien chez nous, ni pain, ni margarine, rien du tout à cause de mon frère.
Reçel yarışması için hazırlanmalıyım.
Bon... Je dois aller au concours de confitures.
Fakat şimdi binlerce dilim kızarmış ekmeğin üzerindeki reçel.
Aujourd'hui, elle n'est que confiture sur dix mille tartines.
Biliyor musun, kilerimde iki kavanoz reçel ve erik var. Senin gibi küçük bir kızın yemesini bekliyorlar!
J'ai deux pots de confiture et des cakes... dans mon garde-manger... qui attendent une petite fille comme toi.
Ekmek, tereyağı, reçel, yumurta.
Il y a du pain, du beurre, de la confiture et des oeufs.
Çocukken de kuşüzümlerini reçel için sakladığımı bildiğin halde kaç kere onları yerken yakaladım seni.
Tout jeune, tu volais les groseilles que je gardais pour ma confiture.
- Reçel mi? - Reçel! Reçeli tamamen unutmuştum.
Faites attention.
Reçel olmaz. - Neler yapabileceğimi sana göstereceğim.
- J'oubliais la confiture.
- Bana reçel getirin.
Attrapez-le!
Reçel, çabuk!
La confiture.
- Reçel! Reçel! Kralın emri.
La confiture, par ordre du Roi!
Bazı şeyler alın! Onlarda reçel var!
- Tiens, il y a de la confiture!
- Biraz daha reçel getirebilir misin?
- Et la confiture, tu peux en avoir?
O suratsız uşaklardan tutarız. Kahvaltıda ekmek ve reçel yeriz, köpek koştururuz.
Et nous pouvons nous payer un de ces valets snobs... des harengs et de la marmelade au petit-déjeuner... les courses de chiens.
Burada reçel var.
Tiens, c'est de la confiture.
- Benimkine biraz reçel sür.
Mets-m'en un peu...
Reçel çok lezzetli.
Elle est vraiment bonne, cette confiture.
Dikiş diker, birleştirir, reçel yapar.
Elle coud, tricote et fait des confitures.
Bu da reçel.
De la marmelade.
Öyle reçel yerse tabii hasta olur.
Pleine d'écorce! Voilà pourquoi y guérit pas.
Azıcık bir reçel olsaydı bari!
S'il y avait au moins un peu de confiture...
- Reçel. - Reçel.
- Marmelade!
- İngiliz keki ve reçel mi?
Des muffins anglais?
- Reçel de koyarım.
- Et des cornichons.
- Tereyağı, ya da reçel?
Beurre et / ou confiture?
Çalinti malla ugrasmiyorum.
Et le recel en fait pas partie.
Önce tefeci tezgahım simdi de 200 bin dolarlık mücevher.
J'ai perdu mon affaire de prêt et de recel.
Artık eşya yürütmeye mi başladın? Kitty, şekerim.
Tu fais du recel?
İyi arabaların mekanı.
Un recel de bagnoles.
Bir şeyler çalındığına dair ihbar aldık.
On vous a accusée de faire du recel d'objets volés.
Bir sürü şey, karşılıksız çek mücevher çaldı. Başkasının arabasını sattı.
Beaucoup de choses, chèques sans provisions, vol de bijoux, recel de voiture...
Reçel mi? Verin onu bana!
La confiture!
- Biraz reçel alabilir miyim? - Evet canım. Bilmiyorum.
Je n'en ai aucune idée.
Bir kaçağı sakladığınız için sizi de götürmek zorundayız.
On vous embarque pour recel de fugitif.
Kuyumcunu yeterince sıkı araştırırsan küçük bir kaçamaklı cevap veya altın kaçakçılığı bulabilirsin.
dis moi, ton bijoutier de quatre sous, en cherchant bien, je ne sais pas moi! on ne trouverait pas une petite affaire de recel? un tout petit trafic d'or, ce serait bien le diable.
Mutfağı kolaçan ettiğini görmüş. Ömrünün geri kalanını reçel ekmek yiyerek geçirmek istiyorsan, sen bilirsin.
Si tu veux vivre de pain et de confiture toute ta vie c'est ton affaire.
kalpazancılık, ve eyaletin kanunlarına karşı gelerek işaretli iskambil kağıdı kullanmaktan suçlu bulunmuştur.
incitation à la prostitution, rapt, extorsion de fonds, vente et recel d'objets volés, émission de fausse monnaie et, en violation des lois de cet État, le condamné est coupable d'avoir utilisé des cartes biseautées...
- Reçel istemem.
Du beurre.
Çalıntı mal aldığı için.
Recel.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]