Rf traduction Français
9,617 traduction parallèle
Sırf sizi ele veremeyeyim diye konyak dolu kahveyi zorla içirmiştiniz bana.
Vous m'avez fait boire du cognac pour que je me taise.
Sırf bunu yapmamak için ileri teknoloji Ethernet kodlamasından yararlanıp ücretli kanalları bedava izlemek için kullandıkları hatla veri yayını yaptılar.
Pour ne pas avoir à s'y atteler, ils ont utilisé un encodage Ethernet sophistiqué et streamé le tout grâce à un câble servant à pirater la télé payante.
Sırf araştırmalarını çalmak için ismine bile servet ödeyecek adamlar var.
Il y a des gens un peu partout qui paieraient une fortune seulement pour savoir son nom et dérober ses recherches.
Bir açmazın ortasındayız ve benden sırf genç arkadaşınla aranız bozulmasın diye seçmece veri üretmemi mi istiyorsun?
Nous sommes dans une demie impasse, et vous voulez que je prélève des données pour que ça n'altère pas la relation que vous avez avec votre petit protégé?
Sırf e-posta atıyor diye içeri girip adama silah doğrultamayız.
- On ne peut pas faire feu sur un gars juste car il envoie des e-mails.
Sırf dünyaya iyilik olsun diye onu öldürmeyi çok istiyorum.
Je suis tenté de le tuer après avoir fait de cette planète un meilleur endroit.
Sırf bu yüzden karada ikinci bir ekibim var.
Je dois avoir un contingent sur terre pour cette raison.
- Sırf faizi 17,000.
- L'intérêt seul est de 17 000.
Bilemiyorum. Bir keresinde eski karımın kıyafetlerini sırf onun çekimine kapıldığım için bahçeye fırlatmıştım.
J'ai jeté toutes les affaires de ma femme une fois parce qu'elle m'attirait.
Sırf kuşlarla arılar aynı odada diye döllenme olacak diye bir koşul yok.
Mettre ensemble des oiseaux et des abeilles n'entraîne pas forcément une pollinisation.
Onu sırf bu yüzden öldürmek istiyorlarsa o zaman aynen Julia'nın dediğini yapıp başlarımızı eğmeliyiz.
S'ils voulaient le tuer juste à cause de ça, alors... nous devons faire exactement ce que Julia a dit et faire profil bas.
Enerji kaynağımızla oksitoksinin çoğunu sırf ayağa kalkabilmek için kullandım.
J'ai utilisé trop de notre source énergétique et d'ocytocine juste pour m'en remettre.
Benim gibi kadınlar olmasaydı senin gibi şırfıntılar hayat boyu dizlerinin üzerinde olurdu.
Si ce n'était pas pour des femmes comme moi, des salopes comme toi passeraient leur vie à genoux.
Eğildiğimiz kişi şansa bırakılmış ve sırf soylarından gelmiş olmamalı.
Devant qui nous nous prosternons ne doit pas être une question de lignée.
Adamı sırf bu gıcık mesaj için bile öldürebilirim.
J'ai envie de le tuer, même sa messagerie est énervante.
- Bu binayı sırf özel asansörü olduğu için satın almıştım.
Je n'ai acheté ce bâtiment que pour son ascenseur privé.
Sırf bana yakın olduğun için işe alındığını düşünmeden edemiyorum.
Je ne peux pas m'empêcher de penser que tu n'as été recrutée qu'à cause de moi.
Sırf kız kardeşim yüzünden işe alınmadım değil mi?
Je n'ai pas été seulement recrutée à cause de ma sœur, n'est-ce pas?
Dışı tamamen şeker kreması ama altı sırf karton.
L'extérieur est en pâte à sucre, mais en-dessous c'est du carton.
Sırf annemin hatırı için.
Pour ma mère?
Elbette sırf pezevenk olduğu için değildi.
Il n'a pas été jugé comme un simple proxénète.
Sırf piyango işinden yılda 20 milyon dolar kazanıyordu.
Il rapporte à lui seul 20 millions de dollars par an.
Sırf senin için yapalım da konu kapansın.
Histoire de passer à autre chose.
Koca bir köyü sırf müfrezemin onlara kuyu kazdığını öğrendiği için katletti.
Il a massacré un village entier pour avoir autorisé à mon peloton à leur creuser un puits.
Yehova gibi önemli bir adamın bu tarz bir şeyi sırf açgözlülük yüzünden yaptığını söylemek... Yok.
Un disciple de la stature de Judas, dire qu'il l'a fait simplement par cupidité, non.
Sırf sana zarar gelmesin diye kemeri yok edip kendi şehrime ihanet ettim!
J'ai détruit l'Arche et trahi ma ville pour te protéger du danger!
Sırf bornoz değil normal kıyafetler giydin diye sana güvenmem mi gerekiyordu?
Ça devrait me rassurer que tu sois plus en peignoir?
Sırf birkaç kötü adam seni tehdit etti diye mi?
À cause des méchants?
Zoe, insanlar sırf içeri girmek için V-1 kliniklerinin dışında ölüyor.
Des gens meurent tous les jours en dehors des cliniques V-1 juste en essayant d'y aller.
Sence sırf bunu söyletmek için mi yaşamalı?
Il va te le dire comme ça?
Biliyor musun sırf doğru kelimeleri bilmen seni bir arkadaş yapmaz.
Le fait d'avoir raison ne fait pas de toi un ami.
Sırf öyle diye, bilirsin işte üniforma içinde bıyıklı bir adam resmi çizdi diye, bu aynı adam anlamına gelmez.
C'est pas parce qu'elle a dessiné un moustachu en uniforme que c'est le même homme.
Anneme de söylediğim gibi sırf iyilik olsun diye yaptım.
J'ai dit à maman que je voulais juste faire une bonne chose.
Sırf gülümsedi diye.
Pour avoir souri.
Aslında, ülkenin her yanından hastalar sırf beni görmeye geliyorlar.
Les gens viennent de partout pour avoir mon aide.
Çocuğa kalp ameliyatı mı yapayım acilen? Sırf sizin önsezilerinizden yola çıkarak?
L'ouvrir et l'opérer à cœur ouvert sur la base de votre intuition?
Sırf bizi dava etmekten vazgeçsin diye.
de façon à ce qu'elle n'entame pas de poursuite.
Seri bağlantılar ve arkasında ismimin yazması... - Sırf Clark Bilgisayarları'nı şaka gibi göstermek için.
Les ports série, mettre mon nom sur l'arrière juste pour faire passer Clark Computers pour une blague.
Birincisi, sırf fiyatı aşağı çekmek için yeni yetmelerle ufacık odaya tıkmanızın alemi yok.
Primo : c'était pas la peine de nous affecter aux mioches pour obtenir un rabais.
Sırf değişiklik yapacağız diye neden her şeyi bozalım ki?
Pourquoi faut-il tout détruire sous prétexte de modernité?
Sırf aileden olduğun için sana yumuşak davranmamı bekleme benden. Hey, merhaba.
Compte pas sur moi pour y aller doucement juste parce que t'es de la famille.
Sırf sana yardım etmek istedim diye.
Parce que j'ai voulu vous aider
Sırf öldüğünü düşünelim diye Charles yapmıştır.
Plantée ici par Charles pour nous faire penser qu'il est mort.
Kötü yanı artık buraya çıkıp vakit geçiremez oldum sırf o kadın aklıma geliyor diye.
Le pire c'est que je ne peux même plus passé du temps dehors sans qu'on me rappelle cette femme.
Sırf birbirimize sahibiz diye hayatta kalabildik.
On a seulement survécu parce qu'on était là l'une pour l'autre.
- Bak, tamam, botta çıplaklık pek gerçekçi değildi ama baştan başlamalıyız, tamam mı? - Sırf bunu yiyorum diye...
Ce n'est pas parce que je mange ceci...
Sırf senin kızın olduğum için kaçırıldım.
Ils m'ont prise seulement parce que j'étais ta fille.
Ne bileyim, sırf kalçaları sarkmaya kolları şişmeye başladı diye şapşal ergenlerden birine kanaat eden o kızlardan olmak istemiyorum sadece.
Je veux juste pas être une de ces filles qui s'installe avec un abruti de la fac juste parce que leurs culs commencent à s'affaisser et leurs bras à pendre.
O kadar trafik vardı ki, Sırf Osuruk podkastinin üç bölümünü baştan sona dinledim sonra da oraya varınca insanların içinden geçmeme izin vermediler ben de arabamı bırakıp insanların arasından yürüyerek geçtim.
Il y avait tellement de traffic, que j'ai pu regarder 3 épisodes entiers du podcast Just Farts, et là, j'arrive à ce truc, et ils ne voulaient pas me laisser passer au travers des gens, alors j'ai abandonné ma voiture et je suis passée au travers des gens et ils m'ont crié dessus.
Ayrıca, eğri oturup doğru konuşalım, Bec, sırf gece gündüz yemek yemek ve Jabba gibi yayıldıkça yayılmak için kullanıyor bunu.
Et réellement, soyons honnêtes, Bec ne fait qu'allaiter ce truc pour pouvoir être un monstre nourissant en libre-service 24h / 24 et Jabba un peu partout.
O aptal partiye sırf Marcus incinmesin diye gideceğim.
J'irais à cette fête débile mais seulement parce que je ne veux pas blesser Marcus.