Sanırım bu traduction Français
15,600 traduction parallèle
Ama sanırım bu şarkı piyanoyla daha hoş çalınır.
Mais ça sonnerait sûrement mieux avec seulement du piano.
Sanırım bu da benim suçum çünkü ben gereken ilgiyi sana göstermedim, bu mudur yani?
Je suppose que c'est de ma faute parce que je ne t'accorde pas assez d'attention?
Sanırım bu Babama verebileceğin en güzel yıldönümü hediyesiydi.
Je pense que c'est... Le meilleur cadeau d'anniversaire de mariage que tu pouvais offrir à papa.
Sanırım bu söndürülmesi imkânsız olan efsanevi Yunan ateşi.
Je crois que c'est du feu grégeois, une flamme légendaire qui ne peut être éteinte.
Sanırım bu arama kötüyde işaret.
Je suppose que cet appel ne sert pas de bon augure.
Sanırım bu ejderha bize bir şey anlatmaya çalışıyor.
Il essaie de nous dire quelque chose.
Bu durumda sanırım bu iş için doğru kişi sen değilsin.
Ça y ressemble. Dans ce cas, je crois que tu n'es pas l'homme qu'il me faut.
Sanırım bu akşam yemeğe çıkmak için iyi bir zaman değilmiş.
Il semble que ce soir ne soit pas le bon soir après tout.
Üzgünüm Flash. Sanırım bu hızlı koşmalar beynini karıştırmış olmalı.
Désolé, Flash, je crois que ces courses rapides peuvent avoir brouillé votre cerveau.
Sanırım bu birazcık küçük.
Je euh... je pense que celle là est un peu petite.
Ve sanırım bu o zaman.
Et je crois que c'est le temps de ce moment.
Sanırım bu aynı zamanda ketum olmayı da gerektiriyor.
Je présume que cela inclut suivre ses propre conseils aussi.
Sanırım bu küçük plan hayatlarımızı mahvedebilir. Bence aynı ehemmiyeti gerektiriyor.
Vu que ce projet peut ruiner nos vies, il mérite la même attention.
Sanırım bu konuda sabırlı davranacaklardır.
Je pense qu'ils seront patients.
Sanırım bu kadarı yeterli.
Ça suffit.
Sanırım bu... iyi haber.
J'imagine que c'est... C'est positif.
Ve sanırım bu düşüncelerimin derinliklerinde, korkuyordum.
Au fond de moi, j'avais peur.
Sanırım bu harita Reiter'in aradığı yere götürüyor.
Je pense que ça conduit à ce que Reiter recherche.
Arkadaşlar, sanırım bu iş çabucak ilginç bir hâl alacak.
Il s'avère que les choses vont devenir vraiment intéressantes très rapidement.
Ben Google Haritalar değilim ama sanırım bu epey uzak demek.
Je ne suis pas Google maps, mais je pense que c'est plutôt loin.
Sanırım bu huyumu ondan aldım.
Je suppose tenir ça d'elle.
Ama Rebekah'a yaptıklarımı düşünürsek sanırım bu beklenen bir şey tabii öfkenin kaynağı küçük evcil hayvanına yönelttiğim tehdit değilse.
Bien que, étant donné ce que je faisais à Rebecca, Je suppose qu'il est à prévoir sauf si la source de votre colère est la menace que je fis contre votre petit animal de compagnie.
"Kangurulu taşra." Sanırım bu Avustralya konulu!
Brousse. On dirait un spécial Australie.
Sanırım bu gayet makul bir korku, değil mi?
Je pense que c'est une peur des plus raisonnables, pas vous?
Sanırım bu işin sorumlusunu biliyorum.
Je pense avoir trouvé le responsable.
- Sanırım bu herifi tanıyorsun.
Tu connais ce débris, je crois.
Sanırım bu sadece bir başlangıç.
Je pense que ce n'est que le début.
Ama bu durumda sanırım bundan fazlası var çünkü tırnaklar takma tırnak altından ısırılmamış.
Mais, dans ce cas, c'est plus que ça, car les ongles n'ont pas été rongés sous les faux ongles.
Sanırım bu sabahtan hiçbir ders almadın.
Vous ne pensez pas que vous avez échappé à quoique ce soit ce matin.
Sanırım bu yüzden adına Büyük Kanyon demişler.
Ça doit être pour ça qu'ils l'appellent le Grand Canyon.
Ve sanırım bu kaymayı lehimize kullanmanın bir yolu var.
Et je pense qu'on peut utiliser en notre faveur un de ces bouts.
Sanırım bu konuda onun peşinden gitmeliyiz.
On devrait la suivre sur ça.
Sanırım Hayley'nin dönüşünün bu evdeki gerginliği düşüreceğini sanmakla hata ettim.
Je suppose que j'ai été malavisé de croire que le retour d'Hayley apaiserait les tensions dans la maison.
Hayır tatlım, senin hedefin benden bilgi almak ama beni iyi besledin, bu yüzden sanırım sana bir iyilik borçluyum.
Non. Chéri, ton but est de me retirer des informations, mais tu m'a bien nourri, donc je te dois un service.
Evet, bu sandalyeye alışamadım henüz sanırım.
Je ne suis pas encore habituée à cette chaise, c'est tout.
Sanırım alabileceğimiz tüm yardımın bu odada olacağını söyleyebiliriz.
Je pense qu'on peut dire que toute l'aide qu'on aura, est ici, dans cette salle.
İlk cinayetini işlemiş birine hiç benzemiyorsun ve sanırım büyüdüğün yatılı okulda bu konuda eline fazla fırsat geçmemiştir.
On ne dirait pas un gars qui vient juste de commettre son premier meurtre, et je suppose que tu n'avais pas énormément d'opportunités dans cet internat pour riches dans lequel tu as grandi.
Bu yolda pek çok dal vardı ama en sonunda hepsi çiçek açtı sanırım.
Ce chemin comportait plusieurs branches qui ont fini par fleurir, je crois.
Sanırım, bu halka açık tuvaletlerdense denizin karanlık dibini tercih ederim.
Je crois que je préfère le fond de la mer trouble pour que toilettes.
Sanırım sesimdeki bir şeyi duydular fakat onlar artık ikinizle de tanışmak istiyorlar....... bu bil, ve geçen gün söylediklerim için gerçekten üzgünüm oldu öylece.
Je suppose qu'ils ont entendu quelque chose dans ma voix, mais, vous voyez, ils... maintenant ils veulent vous voir, et... et je suis vraiment désolé parce que je sais que j'aurais dû le dire plus tôt, et j'ai ça.
Yani sanırım hepimizin içinde olan bir şey ve bunu kitabımda söyledim bu kıvılcım içimizdeki bombanın kıvılcımı!
Donc, je pense qu'il ya quelque chose en chacun de nous, et voici ce que je dis dans mon livre, um, c'est une étincelle, et l'étincelle à l'intérieur de nous est comme une explosion!
Korumalarınızı öldüren adamı arıyoruz fakat sanırım beni buraya bu yüzden çağırmadınız.
Nous recherchons l'homme qui a tué vos hommes, mais je suppose qu'il ne s'agit pas de ça.
Sanırım, bu davayı onun yürütmesinden başka şansımız yok.
J'imagine qu'on a pas d'autre choix que de la laisser s'en occuper.
Bu çok güzel donanım için elini alacağım sanırım.
Pour cette magnifique quincaillerie. Je pense que je vais prendre ta main.
Sanırım. Bu işle daha fazla zaman kaybedemeyiz.
On ne peut pas perdre plus de temps là dessus.
Bu sabah o kahveciye gittim, Young Molly'e ve sanırım bir şey buldum.
Je suis allée à ce café ce matin, Chez Young Molly, et... Je pense que j'ai trouvé quelque chose.
Çok eğleniyorduk, sanırım birkaç tane fazladan bira içtim ve...
On s'amusait tellement, je crois que j'ai bu une ou deux bières de trop et...
Sanırım aylardır ilk defa birlikte bu kadar zaman geçiriyoruz.
C'est le moment le plus long que j'ai passé avec toi depuis des mois, on dirait.
Beni sevdiğini söylemesinin bu kadar uzun sürme sebebi de bu sanırım.
Qui est probablement pourquoi il lui a fallu tant d'années pour me dire qu'elle m'a aimé.
Malvado'nun yapabildiği şey bu sanmıştım, ama o kadar da emin değilim sanırım.
Je pensais savoir ce dont Malvado était capable, mais je ne suis plus certaine.
Bu davada bulabildiğimiz kadar yardıma ihtiyacımız olacak sanırım.
Je pense qu'on va avoir besoin de toute l'aide possible sur cette affaire.