English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Français / [ S ] / Sarışın

Sarışın traduction Français

9,153 traduction parallèle
Ve şu sarışın konusu falan...
Et tu sais, avec le blond, et tout,
Sanırım o manyak sarışın bedava kadın çantaları için orada değildi.
La blondasse n'était pas là pour notre promotion sur le maquillage.
Burada bir sarışın çocuk var.
Nous avons un mec blond.
Üç hafta sonra sarışın, kısa bir kız merdivenleri çıkarken beni itti.
Au bout de trois semaines, cette petite blonde, elle me pousse dans les escaliers.
Sesi var. Sarışın.
Elle est dans The Voice.
Ne sıklıkla tatlı bir sarışını sorguya çekebilirsin ki?
Ça vous arrive souvent de sortir une jolie blonde?
Sarışın ikiz kardeşler sayesinde orası da biraz tartışılır.
Ce qui est maintenant inutile grâce aux deux blondies, Dieu merci.
Evet, ilk aslan, asla sarışın bir ev arkadaşının olmamasıydı.
Ton premier "jamais" était, "ne jamais avoir de colocataire blonde."
Sana bahsettiğim sarışın piliç vardı ya o burada çalışıyordu.
J'espérais que la blonde travaillait ici.
- Aptal sarışının evinde unutmuşsun çünkü.
Car tu l'avais oublié chez une bimbo blonde. Attends.
Aksi halde, o güzel sarışın kızı öldürür, resimlerini sana gösterir, sonra da seni öldürürüm.
Autrement, je vais tuer la jolie petite blonde, te montrer les photos et te tuer ensuite.
Kadın sarışın görünüyor ama peruk takıyor olabilir.
Elle est blonde, mais elle porte peut-être une perruque
Orta saçlı, sarışın anlamında değil.
Pas... correcte. Blonde.
Açık tenli, sarışın falan.
La peau pâle correcte.
Ben de at suratlı sarışını aldım anlayacağınız.
Et je me retrouve avec la jument blonde. Qui était du genre...
Sımsıkı sarıldığın o çantana sığabilecek kadar küçük bir tabanca.
Un pistolet assez petit pour le glisser dans ce sac que vous serrez.
Sarı boğazlı çalı kuşunun çılgın çiftleşme şarkısı.
Le son frénétique qui a la gorge jaune.
Sınıftan dışarı çıkıp hayatını yaşamanı söyledi değil mi?
Elle t'a dit de sortir de la classe, pour vivre un peu?
O yüzden sınırlara saygı duyuyorum ve sarılıp durmaya çalışmıyorum.
Donc, je respecte cette frontière et je ne te donnerai plus de câlin.
Ailem Louisiana'dan zar zor dışarı çıkarlar ve yarın Paris'e uçacaklar ve son dakikada mola yeri olarak New York'u seçtiler.
Mes parents quittent rarement la Louisiane, et ils s'en vont sur Paris demain, et ils font une escale de dernière minute à New York.
Ama Drew, bu seninle son defa dışarı çıkışımız olabilir.
Mais, Drew ça pourrait être genre la dernière fois que je pourrais sortir, faire n'importe quoi...
Acaba mutfağınızda domuza sarılmış deniztarağı ayarlayabilir misiniz?
Pourriez-vous me faire parvenir de la cuisine quelques coquilles Saint-Jacques enrobées de bacon?
Senden buranın dışarısında, en düşük seviyemde, sihir olmadan neler yapabildiğimi düşünmeni istiyorum.
Je vous demande de considérer ce que j'étais capable de faire à l'extérieur, à mon plus bas niveau, sans magie.
Babası olduğun için söylemeyeyim diyordum ama dışarı çıksa bile öldürürüm gider.
Je n'allais rien dire car tu es son père et tout, mais s'il sort, je le tuerai.
Ben bu canavarın sonunu getirmeye çalışıyorum hafif bir suçtan içeri girip 6 ay sonra da dışarı çıkmasını değil. Eğer şimdi onu korkutursanız bütün planlarından vazgeçer.
J'essaie de couper la tête de cette bête, je veux pas avoir Hewitt sur des petits délits qui vont lui permettre de sortir de prison au bout de six mois, et si vous l'effrayez maintenant, il peut se retirer de ses plans.
- Dışarısını mı?
- Si j'aime l'extérieur?
Hey, bakın köpek kulübesine sarılmış halde ne buldum.
Regardez ce que j'ai trouvé enroulé autour de la cabane du chien.
Sarışın.
Blonde.
Sekiz yaşındaki bir çocuğun, dışarıda onu incitmek isteyenlerin olduğunu bilmek zorunda değil.
Un garçon de 8 ans n'a pas besoin de savoir que des gens veulent s'en prendre à lui.
Sonra birisi sığınağın kapısını açıyor tüm su dışarı akıyor ; birtakım salata maşası seni kafandan tutup dışarı çıkarıyor ardından hiç tanımadığın bir adam kıçına şaplaklar indirmeye başlıyor.
Puis quelqu'un ouvre une trappe, et toute l'eau se barre, une pince à salade t'attrape par la tête, et bim, t'es dehors, et un gars que t'as jamais vu commence à te frapper le derrière.
O halde dışarı çıkmalısın.
- Oui. - Sors dehors, alors.
Yapmayın ama! Dışarıdakileri umursamayacak kadar kötü suçlular mısınız siz?
Êtes vous de si grand criminels que vous ne vous souciez de personne à l'extérieur?
Dışarı çıkar mısınız lütfen?
Vous voulez bien attendre dehors s'il vous plait?
Anlayacağın, bunları dışarı sızdırmanı önlemek adına mecburen burada bulunuyorum.
Alors je n'ai pas d'autres choix que d'être là pour éviter la fuite d'informations confidentielles à l'extérieur.
Ayrıca dışarıya adımını attığında lobinin ışıklarını açmayı da ihmal etme.
Et n'oubliez pas d'allumer les lumières dans le hall dès qu'elle arrive au premier étage.
- Eve dönüp pijamalarınızı giyin battaniyenize sarının ve pış pış'layın.
Tu rentres, pyjama, doudou et dodo.
İyiymiş, Lütfen bizimle dışarı çıkar mısınız?
C'est bien. Veuillez sortir. Suivez-nous.
Dışarıda birçok acımasız adam var hepsi de tıpkı senin gibi kendi çocuklarını korumaya çalışıyorlar.
La plupart de ces gens impitoyables, ils essayent juste de protéger leurs enfants, comme toi.
Dışarı çıkıp onu bulmalısınız.
Vous devez la retrouver.
Font color = "# FFFF00" face = "Comic Sans MS" Dışarısının Titanlarla dolu olduğunu söylemişlerdi.
De plus ils disent que c'est plein de Titans dehors.
Etrafın düşmanlarla sarılmış değilsin.
- Tu n'es pas entouré d'ennemis.
Sistem yalansa, otomatikleştirilmişse dışarıda biri olup olmadığını nereden biliyoruz?
Si le système est automatisé, comment savoir s'il y reste quelqu'un?
Hem de sarışın.
Et blonde.
Adam sarışın seviyor.
C'est son type.
Kariyerinin en büyük konserini çalmanı bekleyen Doğu Kıyısının bütün müzisyenleri dışarıdayken...
Les plus gros noms de la côte Est sont là pour voir le concert de ta carrière et...
Dışarıya çıkardık, mum ışığında yemek yerdik.
Il n'a pas toujours été comme ça.
Annemin o kazakla bana sarılışını hatırlıyorum.
Je me souviens quand maman m'a serré avec ce chandail.
Dışarıda öfkeli bir kalabalığın olduğunu söylemeye çalışıyordum.
J'essayais de te signaler une foule déchaînée, dehors.
Pek ufaksınız, pek de sarısınız, bana uyar! Vay canına!
Extra!
Siz üç minik, altın sarısı, hap gibi, sihirli varlıksınız ve sadece İngiltere'yi değil, kalbimi de çaldınız.
Vous 3, minigélules dorées, faites des miracles. Vous avez volé non seulement l'Angleterre, mais mon c œ ur.
Lütfen. "Sarı" güvenlik kelimesi, Hâkim'in dikkatini İtaatkârın dayanıklılık sınırına yaklaştığına çekmek üzere kullanılacaktır.
Le mot sécurité jaune sera utilisé pour attirer l'attention de la dominante que la soumission est proche de sa limite.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]