Satranç traduction Français
1,626 traduction parallèle
Satranç oynuyoruz.
On joue aux échecs.
Evet, Alan'ın satranç işareti var.
Mm-hmm. Alan, se couche aux échecs.
- Satranç kampı.
Échecs.
Ow, satranç.
Les échecs.
Ve satranç da?
Et les échecs, aussi?
Hâlâ bu satranç zımbırtısını almak istiyor musun? Evet, almalıyız.
- Tu veux toujours prendre l'échiquier?
Tamam, bir deste kart var, satranç tahtası ve tavla takımı olduğunu sandığım bir şey var.
Bon, on a le jeu de cartes, on a l'échiquier. On a ce qui semble être un backgammon.
Satranç maçımız vardı, Keith.
On devait jouer aux échecs, Keith.
- Biraz çekilirsen, satranç takımını alacağım.
- Si tu bougeais, je pourrais peut-être prendre le jeu d'échecs.
Yani, kesinlikle öldürebilirsin, ama şu satranç müsaabakasını kazanmaktan sadece üç hamle uzaktasın.
Je veux dire... vraiment me tuer, là, tout de suite, mais vous n'êtes qu'à trois coups de gagner votre partie d'échecs.
Gel, satranç taşlarını dizdik.
On a déjà préparé le jeu d'échecs. - Il triche.
Bir ara seni satranç takımından bile korumak zorunda kalmıştım.
Tu te souviens quand je t'ai protégé de l'équipe d'échecs, et remonté ton caleçon?
- Satranç oynar mısın?
- Jouez-vous aux échecs?
Bobby Fischer'in aynı anda on kişiyle satranç oynadığını gördüm.
Un jour, Bobby Fisher a fait dix parties à la fois.
Ortak, burada satranç oynamıyoruz.
On joue pas aux échecs!
Burada satranç oynamıyoruz.
De quoi tu parles? On joue pas aux échecs.
Gerçekten harikaydı. Pek çok insan, 97'deki Kasparov Deep Blue karşılaşmasını insanlar ve makineler arasındaki satranç karşılaşmasının dönüm noktası olarak görür.
on cite celui de Kasparov-Deep Blue mais...
Satranç oynuyordu.
Il jouait aux échecs.
Satranç mı oynuyor?
Il joue aux échecs?
Benim Türk'üm, şimdiye kadar yaşamış ve muhtemelen bundan sonra yaşayacak her insanı yenebilecek seviyede satranç oynuyor.
Mon Turc joue aux échecs à un tel niveau qu'il pourrait battre tout joueur humain ayant vécu et sans doute qui vivra jamais.
Ama YZ'ye sahip satranç platformları, yapay zeka geliştirenler için bugünlerde çok değerli.
Mais celle des échecs est très prisée par les développeurs en ce moment.
Satranç oynuyor.
Il joue aux échecs.
Benim Türk'üm yaşamış ve muhtemelen yaşayacak her insan oyuncuyu yenebilecek seviyede satranç oynuyor.
Mon Turc joue aux échecs à un tel niveau qu'il pourrait battre tout joueur humain ayant vécu - et qui vivra jamais.
Oğlumun Orta Amerika Ormanları'nda aldığı eğitimlerden hiçbiri, onu savaşa satranç kadar iyi hazırlamadı.
De tout l'entraînement reçu par mon fils dans la jungle d'Amérique centrale, rien ne l'a mieux préparé au combat que le jeu d'échecs.
Satranç, ona savaşla ilgili bilmesi gereken hemen her şeyi öğretti.
Ça lui a presque tout appris sur la guerre.
Andy Goode satranç bilgisayarını yeniden yaptı.
Andy Goode a refait son ordinateur.
Anne, satranç konusunda hiçbir şey bilmiyorsun.
Tu n'y connais rien en échecs.
Türk'ü ben yarattım, ama ona satranç oynamayı Dmitri öğretti.
J'ai construit le Turc, mais Dimitri lui a appris les échecs.
- Ona satranç öğretmemi söyledin ben de öğrettim.
Vous avez commencé par mettre le fou en E-6!
Satranç oyununun amacı nihai galibiyettir.
Le but du jeu d'échecs est l'anéantissement.
Türk, şimdiye kadar yaşamış ve bundan sonra yaşayacak her insanı yenebilecek seviyede satranç oynayabiliyor.
Mon Turc joue aux échecs à un tel niveau qu'il battrait n'importe quel joueur ayant jamais vécu jusqu'à maintenant.
Türk'ü ben yaptım, ama satranç oynamasını Dmitri öğretti.
J'ai construit le Turc mais Dimitri lui a appris à jouer au échec.
- Satranç oynar.
Il joue aux échecs.
Andy Goode satranç bilgisayarını baştan yapmış. Türk.
Andy Goode a reconstruit son ordinateur joueur d'échecs.
Bunu bilmiyor. Türk'üm, şimdiye kadar yaşamış ve bundan sonra yaşayacak her insanı yenebilecek seviyede satranç oynayabiliyor.
Mon Turc pourrait battre tout joueur humain ayant vécu et sans doute qui vivra jamais.
Ve bu yüzden dört sene içinde bir satranç bilgisayarından kıyamet gününe ilerleyebiliyoruz.
Et c'est comme ça qu'on passe d'un ordinateur qui joue aux échecs à l'apocalypse en seulement quatre ans.
Şey, satranç topluluğuna davetlisin.
- Tu es le bienvenu au club d'échecs.
eğitimli bir ajanla uğraşmak, bir ustayla satranç oynamak gibidir.
Traiter avec un agent entrainé c'est comme jouer aux échecs avec un maitre.
- Görünen o ki üç boyutlu satranç için yeterli değilsin.
Tu n'es évidemment pas fait pour les échecs en 3D.
Arada bir oynamak üzere satranç, briç ya da sudoku öğrenin.
Apprenez les échecs, le bridge. Des sudoku.
Roy, büyük olan, günlerdir odasinda, internette bir tür satranç turnuvasinda.
Roy, mon aîné, est enfermé dans sa chambre depuis des jours pour un championnat d'échecs sur Internet.
Evde, bilgisayarinin basina oturur, ve satranç oynar.
Il reste à la maison, à son ordinateur, à jouer aux échecs et...
Diğer yarısı ise ben kendim satranç oyunu üzerinde çalışıyordum. Ve oğlumla oynayacaktım.
L'autre moitié, c'était que je m'étais entraîné à jouer et j'allais faire une partie avec lui.
Satranç tahtasının başına oturduk.
On s'est assis devant le jeu. Tout le monde regardait.
Sonunda toparlandım ve aşağı indim ve herkes Michaela da dahil yine satranç tahtasının etrafında toplanmış oynayanları izliyorlardı.
Et quand je reprends mes esprits, je redescends, et... Tout le monde est autour du jeu d'échecs, à regarder la partie, même Michaela.
Aslında o aptal satrancı bir kez daha oynadım. Yenmemi neden istemediğini de şimdi anladım.
En fait, j'ai encore fait une partie d'échecs, et maintenant, je sais pourquoi vous ne vouliez pas que je gagne.
Daha önemlisi, bugün uzun zamandır gözüm üzerinde olan 2 satranç taşının bir araya geleceği gün.
Non...
Lisendeki satranç kulübü başkanı ki, herhalde o da sendin. Yok.
Non.
Evet, bilirsin, satranç.
Ouais, d'échecs.
Savaşın aksine, satrancın kuralları değişmezdir.
contrairement à la guerre, aux échecs, les règles sont constantes.
- Gay satrancı mı?
- D'échecs homos?