Sen de öyle düşünmüyor musun traduction Français
67 traduction parallèle
Sabah erkenden dürüst bir başlangıç yapmalıyız, sen de öyle düşünmüyor musun?
Mieux vaut partir tôt le matin, non?
- Sen de öyle düşünmüyor musun? - Çok güzel. İkimiz de aynı eksendeyiz.
C'est beau, nous sommes dans la même bulle de savon.
Kıskanıyor çünkü ben ondan daha zekiyim... ve daha yakışıklı, sen de öyle düşünmüyor musun?
Il est jaloux de moi parce que je suis plus intelligent, et tellement plus beau, vous ne pensez pas?
Sen de öyle düşünmüyor musun? Bir kadın olarak yani.
Ce n'est pas ton opinion... de femme?
Sen de öyle düşünmüyor musun?
Vous ne trouvez pas?
Bir yolu olmalı, sen de öyle düşünmüyor musun?
Il doit bien y avoir un moyen?
- Sen de öyle düşünmüyor musun çavuş?
- Vous ne le pensez pas, sergent?
Sen de öyle düşünmüyor musun, Teğmen?
N'est-ce pas, lieutenant?
- Sanırım Komiser biraz serbest düşünmek istiyor. Sen de öyle düşünmüyor musun?
Le lieutenant a besoin de plus de latitude.
Sen de öyle düşünmüyor musun? Ne düşündüğümü bilmiyorum.
Je préférerais attendre un peu.
- Sen de öyle düşünmüyor musun? - Elbette, makul olan ne?
Oui, mais y a-t-il des choses honnêtes?
Aslında "Bakire Meryem" i yazmalılar sen de öyle düşünmüyor musun, Des?
Ils feraient mieux de parler de la Vierge Marie, pas vrai?
Marilyn bu sefer gerçekten kendini aştı, sen de öyle düşünmüyor musun?
Marilyn s'est surpassée, n'est-ce pas?
- Sen de öyle düşünmüyor musun?
- Qu'en penses-tu?
Sen de öyle düşünmüyor musun?
Vous ne croyez pas?
O topu orta sahada çok uzun tuttu, sen de öyle düşünmüyor musun? Tekrar bakacağız.
J'ai l'impression que la balle a circulé hors du champ central un peu trop longtemps, n'est-ce pas, Ed?
Sen de öyle düşünmüyor musun?
Tu ne crois pas?
"Rom'un Yeri." Bir bar için güzel bir isim, sen de öyle düşünmüyor musun?
"Chez Rom". Joli nom pour un bar, tu ne crois pas?
- Sen de öyle düşünmüyor musun? - Evet.
Oui, on peut.
Onlar birbirinin tamamen aynısı, sen de öyle düşünmüyor musun?
Comme deux gouttes d'eau, n'est-ce pas?
Sanırım estetik ameliyat için biraz genç, sen de öyle düşünmüyor musun?
Elle est un peu jeune pour de la chirurgie esthétique, non?
Sen de öyle düşünmüyor musun?
Tu ne ressens jamais ça?
Sen de öyle düşünmüyor musun John?
Pas vrai?
Sen de öyle düşünmüyor musun?
Tu ne trouves pas?
Bu kanın saklanması için harika bir yapı, sen de öyle düşünmüyor musun, Greg?
C'est une parfaite cachette pour du sang, vous ne pensez pas, Greg?
Eğer yaşıyor olsaydı, benimle şu ana kadar temas kurardı, sen de öyle düşünmüyor musun?
S'il était vivant, il m'aurait déjà contacté, tu ne crois pas?
- Sen de öyle düşünmüyor musun Susan?
Non, Susan?
Bu hikâye onu hep en iyi yapmıştır. Sen de öyle düşünmüyor musun?
C'est la légende qui lui va le mieux, non?
Sen de öyle düşünmüyor musun?
Tu ne penses pas?
Sen de öyle düşünmüyor musun?
Pas toi?
Sen de öyle düşünmüyor musun?
- Tu ne penses pas?
Onu aramalıyım sen de öyle düşünmüyor musun?
Je devrais l'appeler non?
Yaşamak için biraz daha vaktimiz var, sen de öyle düşünmüyor musun?
Nous avons le temps de vivre un peu, tu ne crois pas?
- Sen de öyle düşünmüyor musun?
- Tu penses pas que?
Önce karısı onu terketmeliydi, sen de öyle düşünmüyor musun?
Sa femme aurait dû le quitter en premier, tu ne crois pas?
Çok iyi bir psikiyatristim. Sen de öyle düşünmüyor musun, And?
Je ferais un sacré psy, tu ne crois pas, Andy?
- Sen de öyle düşünmüyor musun?
Vous ne croyez pas? - Si.
Sen de öyle düşünmüyor musun?
J'ai pas raison?
- Sen de öyle düşünmüyor musun? - Neyi kontrol etmemiz gerekiyor?
- Voir quoi?
Adam ondan biraz yaşlı, sen de öyle düşünmüyor musun?
Il est un peu vieux pour elle, non?
Sen de öyle düşünmüyor musun tatlım?
Tu ne crois pas, chéri?
Küçük şeyler hoştur, sen de öyle düşünmüyor musun?
C'est vraiment mignon, tu ne trouves pas?
Bir kızın babasıyla ilgili sorunlarını çözmesi gerekir. Sen de öyle düşünmüyor musun?
Une fille doit régler ses problèmes avec son père.
Onu aramalıyım, değil mi? Sen de öyle düşünmüyor musun?
Je devrais l'appeler, non?
Bu çok hoş cidden, sen de öyle düşünmüyor musun?
C'est charmant, n'est-ce pas?
Yani, bu işin biraz modası geçti, sen de öyle düşünmüyor musun?
{ \ pos ( 192,210 ) } C'est un peu vieux jeu, vous ne pensez pas?
Seni harcıyor, çünkü o tam bir rekabetçi. Sen de öyle düşünmüyor musun?
Elle gaspille ton temps parce qu'elle est ta rivale.
Sen de öyle düşünmüyor musun?
N'aimes-tu pas ce film?
Sen de öyle düşünmüyor musun?
Ne penses-tu...
Giderek sıcak oluyor, sen de öyle düşünmüyor musun?
Il fait plus chaud, tu ne trouves pas?
Sen de öyle düşünmüyor musun?
Tu n'es pas d'accord?