English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Français / [ S ] / Senş

Senş traduction Français

69,366 traduction parallèle
Böyle koşarsa ona nasıl dokunabilirim?
Comment je fais s'il arrête pas de courir dans tous les sens?
Espri anlayışı dışında her şeyi olan bir erkek kendisi.
Il a déjà tout, à part le sens de l'humour.
Bu sefer sonsuza dek süreceğini biliyorum.
Ça va durer cette fois, je le sens.
Kötü şeyler hissediyorum.
Attends. Je le sens pas du tout, là.
Sende yetenek var gibi, yeni kız.
Je sens qu'il y a du potentiel.
Sen de hissediyor musun?
Est-ce que tu... Tu sens ça?
Kuyruğumu hissedemiyorum artık.
Je ne sens déjà plus mon corps.
Kendimi berbat hissediyorum. Ayrıca bilesin, o konuşmamızdan sonra hiç kimseye anlatmadım.
Je me sens mal, mais je voulais que vous sachiez que je n'ai rien révélé de notre discussion.
Sanırım belirtmeliyim...
Je sens que je dois dire...
Benim gibi sen de hissediyorsun bunu kalbinde.
Tu le sens comme moi.
Çok mantıklı.
Ça prend tout son sens.
Karşılığında ise Savaş, insana gaye hayatına anlam veriyor. Önemsiz, fani dünyasından üstün daha cesur asil ve daha iyi olma şansı.
Et en échange, la guerre donne un but aux hommes, un sens, une chance de s'élever plus haut que leur petite personnalité pitoyable, et d'être courageux.
Son zamanlarda yaptığın tüm bu dünyayı kurtarma, Robin Hood saçmalığı falan...
Tous ces voyages dans le monde... un non-sens d'un Robin des Bois moderne que tu étais ces derniers temps...
Süper bir şey geliyor.
Oh, je sens que ça va être bon.
Duyularınızla oynuyor.
Elles brouillent tous vos sens.
Pekala, nasılsın adamım?
- Comment te sens-tu? Je vais bien.
- Çok özel hissediyorum.
Je me sens vraiment au top.
Şarkı sözü gibi oldu bu da ama demek istediğim, tehlike kokusu alırsa, ortadan kaybolur.
C'est une chanson country. Tout ça pour dire qu'à la moindre alerte, il se transformera en fantôme. Pas au sens littéral...
Lütfen benimle makul konuşma Brace çünkü sen söylüyorsan, inanabilirim.
Je t'en prie, ne me parle pas de bon sens, parce que venant de toi, je pourrais y croire.
Arkadaşlarına hasta olduğunu söyleyip benimle gelerek her şeyi duymaya ne dersin?
Pourquoi ne pas dire à tes amis que tu ne te sens pas bien et venir entendre toute l'histoire?
İyi değilim. İyi değilim.
Je ne me sens pas bien.
İyi değilim.
Je ne me sens pas bien.
İyi değilim!
Je ne me sens pas bien.
Ama şu an iyisin.
Tu te sens mieux maintenant.
Savaş, gerçek anlamıyla kazanılamadığında ne yaparsın?
Que fais-tu quand la guerre ne peut mener à une victoire qui ait un sens?
Diğerleriyle birlikte dışarıda oturmamız bence çok saçma.
Ça n'a pas de sens pour moi d'être là-bas avec les autres.
Yollar, okullar hoşuna gitmiş ama siz gittiğinizde bunun bir anlamı olmaz.
Les routes, les écoles, c'est bien, mais quand vous partirez, ça n'aura aucun sens.
Doğal bir nazikliğin var. Böyle şeyleri sezen bir burnum vardır. Hayır.
Tu es quelqu'un de bien, je le sens, j'ai du nez.
Nedense bu da beni hatalı hissettiriyor.
Du coup, je me sens pas à ma place.
Bilmiyorum, bir şans verme yükümlülüğüm varmış gibi hissediyorum.
Je me sens obligé de lui laisser sa chance.
Beni rahat bırak.
Tu sens? Lâche-moi.
Gayet mantıklı, tıpkı babam gibi.
J'imagine que ça a du sens avec Papa.
Aslında epey iyiyim.
Vous savez, je me sens plutôt bien.
Ona baktığım zaman hissedebiliyorum.
Je le sens quand je la regarde.
Nasılsın?
Comment tu te sens?
Vücudun nasıl?
Comment tu te sens, physiquement?
Bunu hissediyor musun?
Tu sens ça?
Sen hissediyor musun?
Tu sens ça?
Duyduğuma göre o şerefsizler okulda arama yapmışlar.
Ces salauds ont mis l'école sens dessus dessous.
Sana Ziggy'nin babasını anlattığımdan beri vücuduma sanki bir haller oluyor.
Depuis que je t'ai parlé du père de Ziggy, je sens qu'il se passe des choses en moi.
- Bugün yaşadığımı hissettim. Kendimi iyi hissettim.
Mais aujourd'hui, je me sens vivante et épanouie.
Varlığıyla kendimi çok daha güçlü hissediyorum. Daha cesur.
Je me sens plus forte avec une arme, plus puissante.
Eğer hastamın hayatından endişe duyuyorsam etik umurumda olmaz.
Je mets ça de côté quand je sens un patient en danger.
Başın ağrımıyor değil mi?
Tu te sens bien? Aucun mal de tête?
Onu hissedebiliyorum.
Je la sens.
Fedakarlığı popüler bir efsane diye geçiştirirdim.
Je pensais pas que le sens du sacrifice existait.
Gabriel bunların bir anlamı olmalı.
Ça doit avoir un sens.
O kasetin çok şey ifade ettiğine inanmak isterdim.
Je voulais croire que la vidéo avait un sens.
Onun acısını hissedebiliyorum. Izdırabını.
Je sens sa douleur, sa souffrance.
İçerde bunun bir anlamı yok.
Ce qui n'a aucun sens, ici.
İyi hissediyor musun?
Tu te sens bien?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]