Seyahat traduction Français
5,529 traduction parallèle
Annemle çok seyahat ettim ama.
J'ai beaucoup voyagé avec ma mère.
Hiç seyahat eden biri olmadım.
Je n'ai jamais été un voyageur
Çıkmaktan sonra seyahat büyük bir adım.
C'est un grand pas entre sortir avec quelqu'un et de voyager ensemble.
Bu günlerde bir uşakla seyahat etmiyor musunuz lordum?
Vous ne voyagez plus avec un valet, monsieur?
Hayır. Size söyledim. İş için seyahat ediyor.
Je vous l'ai dit, il est en voyage d'affaires.
Seyahat boyunca senin yanında oturmak zorunda kalırdım.
J'ai dû comploter pour m'asseoir à coté de toi.
- Seyahat için bile mi?
Même pas pour voyager?
Bu seyahat, Titanik faciası gibi oldu. Anladın mı?
Ce voyage est un titanesque fiasco.
Bir seyahat gibiydi.
On dirait un voyage.
Araçlarının bir kadın yalnız seyahat.
Une femme riche voyageant seule.
Ve Truxton Seyahat bir fotoğrafta sizi teşhis etti.
Et l'agence de voyage Truxton vous a identifié sur une photo.
Bu seyahat acentesi olduğunu Helen için bir uçak bileti aldım nerede.
C'est l'agence de voyage où vous avez acheté un billet d'avion pour Helen.
Çok seyahat ediyor.
- Elle voyage beaucoup. - Oh!
Delphine az önce Rachel'ın seyahat programını gönderdi.
Delphine vient de m'envoyer l'agenda de Rachel.
Çünkü artık kim seyahat acentası kullanır ki?
Qui fait appel à une agence de voyages de nos jours?
Ayarladığın diğer seyahat de, bizim tabut içinde eve dönüşümüzdü.
Nous devions rentrer dans un cercueil.
Henüz tekrar ticari bir uçakla seyahat etmeye hazır değilim.
Je ne suis pas encore prêt pour un vol commercial.
- Benim mi? - Ona seyahat etmek için çok hasta olduğunu söyleyin.
- Dites-lui qu'il est trop malade pour voyager.
O zaman onu seyahat etmek için çok hasta yapın.
Dans ce cas, rendez-le trop malade pour voyager.
Siz çok seyahat yapıyorsunuz, değil mi?
Vous devez aussi voyager beaucoup...
Okul parası, seyahat masrafları, ev ve yemek masrafları sadece onun için değil, gelin için de geçerli.
Les frais de scolarité, de voyage, de nourriture et le loyer pour lui et pour sa femme.
Çok seyahat ederdi.
Il voyage beaucoup.
Ve bu geniş çaplı seyahat grupça yapılan bir şey, değil mi?
Et Expanded Horizons sort les gens en groupes, c'est ça?
Sheila Woods muhtemelen seyahat edemeyecek kadar hastaydı.
Sheila Woods devait être trop malade pour voyager.
25 doları aldım ve istediğin gibi seyahat çeki ile değiştirdim.
Oh, j'ai pris un 25 dollars et a obtenu ce chèque de voyage.
- Bir seyahat çeki.
- Un chèque de voyage?
Ne Myrtle Beach'de birlikte sarhoş olabileceğin türden iyi kişiler ne de büyük isyan bayrağı taşıyan boş bira şişelerini insanlara attıkları canavar kamyonlarındaki yatakta çıplak seyahat edebileceğin türden asiler.
- vu, cet endroit est plein de rebelles. - Et pas des gentils genre tu te saoules avec eux à Myrtle Beach et voyages dans leurs monster trucks avec un drapeau rebelle dessus, en jetant des canettes sur les passants.
Şu an seyahat yazıları derlemesi üzerine çalışıyor.
Il travaille actuellement sur un recueil d'essais de voyages.
Sürekli seyahat ettiğimin farkındayım.
Je sais que je suis toujours en train de voyager.
Sonrasında bütün seyahat 18 ay sürdü.
Du coup le voyage dura 18 mois.
Son birkaç gündür havayolları gelirlerindeki sert düşüş yolcuların Regis Air 753 sefer sayılı uçağında gizemli bir şekilde ölü olarak bulunan 206 yolcudan sonra uçakla seyahat konusunda endişeli olduklarını gösteriyor.
La baisse de revenus des compagnies aériennes ces derniers jours... indique que la clientèle est nerveuse de voyager... après la mort mystérieuse de 206 passagers... sur le vol 753 de Regis Air.
Böyle bir yara ile seyahat etmesinin imkanı yok özellikle de uluslararası suları aşarken.
Il n'y a aucun moyen pour qu'il puisse voyager avec ce genre de blessure, spécialement à travers les eaux internationales.
Tüm bu yapay ev rahatlığı iyi seyahat eden iş adamları için olmasının arkasında Koca Jim Thompson tarafından yönetilen Houston Sendikasının kara para aklama organizasyonu için bir paravandan başka bir şey değil.
Tout le confort comme à la maison pour l'homme d'affaire ayant beaucoup voyagé excepté pour celui qui arrive pour le blanchiment d'argent du Syndicat de Houston commis par Big Jim Thompson en personne.
Kim 10 saat seyahat yapıp da böyle güzel görünebilir?
Qui voyage 10h et semble si bien! ?
Bugünkü seyahat programı nedir peki?
Qu'est-ce qu'on fait aujourd'hui?
Seyahat acentesinde çalıştığın için çok şanslısın, Philip.
Tu as de la chance d'être agent de voyages.
Çakallar sabitleşmiş izler üzerinden seyahat ederler.
Les coyotes adoptent une route.
Hayır, biraz seyahat ettim ve Willinston'a yerleştim ve düzenli Holdem oynatıyorum.
J'étais dans ce milieu et je me suis posé à Williston pour organiser des concours de poker.
Gece seyahat etmek için tehlikeli bir yoldur burası.
Vous savez, c'est une route dangereuse de nuit.
Ben de seninle birlikte seyahat edeceğim.
Je vous accompagnerai.
Bedava bir seyahat.
C'est un voyage gratuit.
Sifo-Dyas bir danışmanla birlikte seyahat ediyordu.
Sifo-Dyas voyageait avec un conseiller.
Jedi Üstadı Sifo-Dyas ile seyahat ediyordun.
Vous avez voyagé avec le maître Sifo-Dyas.
Hayır, ben hep seyahat etmek istemişimdir.
Non, j'ai toujours voulu voyager.
Bizim mesajlarımız görünmez olarak ışık hızında seyahat ediyor.
Nos messages voyagent imperceptiblement à la vitesse de la lumière.
Faraday ışığın dalgalar hâlinde seyahat ettiğini biliyordu.
Faraday savait que la lumière se propage comme une onde.
Kayaların çoğu gözeneklidir yaşamın seyahat edebileceği minik köşelerle ve yarıklarla doludur.
La plupart des rochers sont poreux, plein de petits recoins, où la vie peut voyager clandestinement.
Eğer yaşam uzay zorluklarına dayanıp binlerce yıl varlığını sürdürebiliyorsa bir dünyadan diğerine gezegenler arası bir ulaşım sistemiyle seyahat de edebilir.
Si la vie peut résister aux épreuves de l'espace et perdurer pendant des millénaires, alors, elle peut emprunter le système naturel de transit interplanétaire d'un monde à l'autre.
Mikropların kayaların içinde seyahat edebildiğini ve bir gezegenden diğerine yolculuktan sağ çıkabildiğini biliyoruz.
On sait donc que des microbes peuvent voyager clandestinement dans des rochers et survivre au voyage de planète en planète.
Peki ya bir yıldızdan diğerine seyahat? Yıldızlar arası bir yolculuk?
Mais qu'en est-il des voyages d'étoile en étoile... dans une odyssée interstellaire?
Bir hindiba onlarca, belki de yüzlerce kilometre seyahat edebilir hatta sıradağlar bile aşabilir.
Un pissenlit peut parcourir des douzaines, et peut-être des centaines de kilomètres, et même traverser des chaînes montagneuses.