English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Français / [ S ] / Sofa

Sofa traduction Français

533 traduction parallèle
Kanepenin altında saklanıp not tutmamı istemez misin?
Veux-tu que je me cache sous le sofa afin de prendre des notes en sténo?
Yerinde olsam daha açık renk perdeler takar ve bu kanepeyi de buradan kaldırırdım.
A ta place, je mettrais des rideaux plus légers et le sofa, là-bas.
Öyle mi? Kanepenin üzerindeki düğmeye bas.
Poussez le bouton près du sofa.
Kanepe nerede?
Où est le sofa?
Bir yerlerde ufak bir oda kardeşinin yanına taşınabilir ya da bürondaki kanepede bile yatabilirsin.
Juste une petite pièce quelque part, ou avec ton frère... ou même sur le sofa dans ton bureau.
Onu koltuga tasimama yardim eder misiniz Glennister'i pek sever.
Vous m'aidez à l'allonger sur le sofa? Elle tenait beaucoup à M. Glennister.
Koltukta daha iyi olurum.
Je serais sûrement mieux sur le sofa.
Charles, biz bulaşıkları yıkarken neden oturma odasına gelip kanepeye uzanarak gazeteyi okumuyorsun?
Pendant qu'on fait la vaisselle, va donc au salon... lire le journal du soir allongé sur le sofa, Charles.
Johnny divanda yatar, ben de sandığın üstünde uyurum.
Jonathan sur le sofa... Moi, je coucherai sur le coffre.
Bana kanepenin altında olduğunu da söyleme!
Ne me dis pas qu'il est sous le sofa...
Eğer uykun geldiyse, şu güzel kanepede kestirebilirsin.
Si vous avez sommeil, voici le sofa, faites un bon dodo!
Oldukça basit bir divanda otururken gösteriliyorum.
On me découvre assise sur un simple sofa...
Yatağını aldığım ve koltukta uyumak zorunda kaldığın için.
C'est parce que vous avez dormi sur le sofa.
Sorun koltuk değil, karım.
Ce n'est pas le sofa.
Kanepeye koy, Robby.
Sur le sofa, Robby.
Kanepede daha rahat etmez misiniz?
Allongez-vous sur le sofa.
Bu kanepenin acayip yayları var. İlgilenseydin keşke.
Ce sofa a un ressort cassé, faites-le réparer.
Ve buraya nasıl bir kanepe olur?
Et si on mettait aussi un sofa?
Aha, bir kanepe.
Oh, un sofa.
Divandan düştün, seni aptal -
Vous êtes tombé du sofa, espèce de stupide...
Biliyorum.
Je sais que je suis tombé du sofa.
Kanepeyi yırtmışlar.
Ils ont déchiré le sofa.
Resmî Avusturya kanepem, ikiye ayrılmış.
Mon sofa autrichien de Chef de gare!
En azından alçak doğasını gösterseydi. Koridorda sürtüklerle her ne yaptıysa bunu şefin kanepesinde yapamaz!
Au moins, s'il doit montrer sa nature licencieuse... quoi qu'il fasse dans la salle d'attente, qu'il ne le fasse pas sur le sofa de son Chef!
Reich'e hizmet etmesi gerekirken baban yıllardır kanepesinde yatıyor.
Votre père est allongé sur un sofa depuis un certain nombre d'années Alors qu'il aurait pu servir le Reich.
Kanepe yırtıldı hayvanlar bile daha iyi davranır.
Le sofa est déchiré à deux endroits. Les animaux se comportent mieux que ça.
Ben kanepede uyuyacağım.
Je dors sur le sofa.
Ama ben neden kanepede uyuyamıyorum?
- Pourquoi je ne dors pas sur le sofa?
"Kanepenin üzerinde hazırlan." dedi bana.
"Va sur le sofa", me dit-il.
Babamın odasındaki yeşil kanepenin üzerine çıktım..... ve birkaç yastık alıp üst üste koydum.
J'allai sur le sofa vert de sa chambre, empilai les coussins,
Gizli bilgimizi sakliyciyz öyle mi, ha?
Assis sur le sofa avec nos biscuits au lait et nos informations secrètes.
Bir koltuk.
Un sofa.
Kanepe yanında, Joanna Southcott'ın kutusuyla çok iyi gidiyor. Yol üstündeki askılıktan iyi kaçıyor.
Le sofa suit, et ensuite la boîte à prophéties qui a dépassé le portemanteau.
Bitiş çizgisinde WC'den lavabo sonra kanepe, askılık, ayaklı abajur ve Joanna Southcott'ın kutusu.
A la ligne d'arrivée : lavabo contre WC. Suivent sofa, portemanteau, lampe et enfin, boîte à prophéties.
Simpson, senin kanepene kıvrılabilir miyim?
- Tu me prêtes ton sofa?
Şey, bazen. Bazen kanepede birlikte oturuyoruz.
Quelquefois... nous nous asseyons sur un sofa.
Kanepede mi?
Sur un sofa?
Sofa, seni reddetti.
Le divan, il m'a rejetée.
Bir sofa nasıl olur da bozulur?
comment est-ce possible?
Fakat sofa beni fırlattı, Raymond.
mais le cana pé m'a jetée, Raymond.
Benden, bu gece... -... için sana yatacak yer sağlamamı istedi.
Je te prépare le sofa?
Peki ya ailenin kanepedeki çekimleri?
Les parents, sur le sofa? Oui, c'est ça.
Teneke kutularda konserve fasülye yersin,... haftanın beş günü ofisindeki kanepede uyursun.
Tu manges des haricots en boîte, tu dors sur le sofa de ton bureau toute la semaine.
Güzel bir kanepe. Bilmiyorum...
C'est un sofa sympa.
Bütün yaptığım holde oturmak.
Je ne faisais que m'asseoir sur votre sofa.
Yaptığı paketi pencereden aşağı attı ve bu sefer kanı durdurmak için bacağına mendil sardı.
Maintenant il gît sur le sofa... tenant un nouveau mouchoir... et souffrant vraiment, cette fois.
Koltukta yatabilirsin.
Vous pouvez dormir sur le sofa.
- Oturma odasında bir kanepe var.
- Sur le sofa du salon.
Kanepe benim mi arkamda?
Alors qu'il y a un sofa.
Seni itersem ve kanepeye serilirsen, ben de senin yanına uzanırsam işte o an sen serilen kız, ben de seren erkek olurum.
Quand on est étalés ensemble sur le sofa, tu es une étalagiste, moi un étalagiste.
Çalışanlara koltuğun yerini söyleyin.
Dites aux gars où poser le sofa.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]