Steak traduction Français
2,060 traduction parallèle
Biftek.
Steak.
Sadece "Sizzler daki but gecesi" ne odaklan
Fais comme si tu découpais ton steak au Sizzler.
Ne alacağına karar verdin mi?
- J'ai bien envie de prendre... le steak. - Tu vas commander quoi?
Hamburger ve patates söylemem kötü mü olur?
Ça fait tâche, si je prends un steak frites? Je vais prendre le... risotto. Non, pas du tout.
Kocaman bir biftek yersen ne olur?
Et si tu manges un gros morceau de steak?
Biftek dürümü, bir düzine gözleme, mayonezli bir Fransız somon ekmeği bir paket dolusu patlamış mısın, krema ezmeli domuz sandviçi ve ezilmiş Doritos.
Un burrito de steak, une pile de crêpes... du pain français avec de la mayonnaise... Un sac à vidange rempli de maïs soufflé... un sandwich au jambon avec des guimauves et des Doritos écrasés.
Üç saat öncesine dönüp kendime "Hey İsa o mangalı ve sandviçi yeme demek."
Si je pouvais retourner dans le temps de trois heures et me dire... "Hé, Jésus. Ne mange pas ce sandwich au steak BBQ"
İkiniz de biftek mi ısmarladınız?
Toutes les deux un steak tartare?
Bana da biftek!
Et le steak pour moi. Meuh!
Gözümün önünde biftek yediğine inanamıyorum.
Je peux pas croire que tu manges un steak devant moi.
Bu biftek çok etli.
Le steak... il est plein de viande.
- Bana güven, biftek gibisi yoktur.
- Rien ne vaut un steak.
Çok bilindik bir klişe. Morarmış gözü tedavi etmek için üzerine biftek koyarsın.
Allons, c'est bien connu, contre l'œil au beurre noir, rien de tel qu'un steak.
Kafanda neden bir biftek var senin?
Pourquoi vous avez un steak sur la tête?
Patates kızartması bir fikir mi?
Je sais pas. Steak frites, c'est une idée?
Fred, bifteği indir.
Fred, baisse le steak.
Az pişmiş biftekle, patates kızartması ve salata olabilir.
Un steak saignant, frite et salade.
Bifteğini nasıl alırsın?
Quelle cuisson pour ton steak?
- Biftek.
- Le steak.
Göğüslerin tahta gibi dümdüz!
T'es plate comme un steak.
Bir striptiz kulübüne gidip et yiyeceğim. Sonra da kavga edeceğim.
Je vais au strip-club manger un steak et me bastonner.
Biftek mi istersin yoksa balık mı?
Un steak ou du poisson?
Jo'ya ayıracak zamanım yok çünkü senede bir gün Turk ile harika bir biftek evine gider ve hayatımızın en romantik gecesini yaşarız.
Je n'ai pas de temps pour Jo, parce qu'une fois par an, Turk et moi, on va au restaurant et on se fait une soirée steak fraterantique du tonnerre.
- Biftek Gecesi!
- Bonsoir, le steak!
Biftek Gecesi!
Bonsoir, le steak!
Tanrı aşkına. Biftek Gecesi'ne beş dakika var.
Franchement, le soir du steak est dans 5 minutes.
Son on senedir Biftek Gecesi Şarkısı her Biftek Gecesi'nde söylenirdi.
L'hymne du steak se chantait chaque soir du steak depuis la dernière décennie.
# Biftek Gecesine gidiyoruz. # # Hakkını vererek yiyeceğiz. #
C'est le soir du steak on va manger comme deux
# Biftek en büyük ziyafet. # # Dünyadaki en güzel et. #
Le steak, il n'y a pas mieux c'est vraiment délicieux
# Biftek harika bir ziyafet, dünyadaki en güzel et. #
Le steak, il n'y a pas mieux c'est vraiment délicieux
# Biftek Gecesi! #
C'est le soir du steak!
Biftek Gecesi'ne gidiyoruz, hakkını vererek yiyoruz.
C'est le soir du steak, et je jure qu'on va manger comme deux.
Biftek Gecesi'nden bile.
Même pas le soir du steak.
- Biftek Fırın'ı.
- Steak Cooker's.
Toprak sahipleri yemekte imzaladı.
Ils ont signé autour d'un repas. Le steak était saignant.
Menüde devekuşu burgeri görmek istemiyorsan...
Si tu ne veux pas finir en steak...
Neden biftegin üstüne karabiber döküyorsun?
- Pourquoi tu poivres le steak?
Sorun yok tatli pisicik. Atistirmalik bir seyler getirdim.
Gentil petit minou, j'ai un steak pour toi.
Ne zaman kendime biftek yapsam hep taş gibi sepsert oluyor.
Quand je fais un steak, c'est toujours de la semelle.
Biftek, bezelye ve tatlı mı?
Steak haché, pois et crumble aux pommes?
Henry dobra dobra söyleyeyim, biftek korkunçtu.
Ce steak était carrément vicieux.
İnsanlar sığırların öldürülmesini istemezler ama önlerine et gelsin isterler.
Tu sais, les gens ne veulent pas voir la vache mourir, ils veulent juste avoir le steak.
Bifteğe ne dersin?
Tu aimes le steak?
Biftek sever misin?
Tu veux du steak?
Kocaman bir parça.
Oui, je veux bien du steak.
"Hey, George, sana süper biftek yaptım." - "Hey, sağol, Baba."
"Hé! George! Je t'ai préparé un bon steak." "Merci, papa."
Kocaman sulu bir biftek gibiydi domates.
C'était un gros steak tomates bien juteux!
Annemin erkek arkadaşına pişmiş biftekten bir parça fırlattım.
On était à table et j'ai balancé mon steak sur le copain de ma mère.
Güzel bir biftek yaptım.
Je t'ai fait un bon steak.
Hem et yerdin.
Tu aurais mangé un steak.
Biftek, patates, bezelye, havuç, sos.
Steak, frites, petits pois, carottes et jus.