Sucre traduction Français
5,681 traduction parallèle
Bir kâse yağ ya da şeker lazım olsa ben bir kilo veririm.
Si elle a besoin d'un verre de sucre, je lui en donne un kilo.
Carlton onun ne kadar yağlı, şekerli ve tuzlu olduğunu söylediğinden beri kendimi gizlice kaçıp yemek zorunda hissediyorum.
Depuis que Carlton m'a dit à quel point c'est rempli de graisse de sucre et de sel, je devais sortir furtivement pour en manger un.
Üzgünüm. Şeker ya da krema ister miydiniz?
Désolé, je n'ai même pas demandé si vous voulez de la crème ou du sucre.
Şeker üretebilmek için hidrojen ve karbon dioksitleri birleştiriyor ve bu sırada atık madde olarak oksijen çıkıyor.
Il combine l'oxygène avec le dioxyde de carbone pour en faire du sucre et expire l'oxygène comme déchet.
Ortaya çıkan ürün olan şeker de güneş enerjisini depoluyor.
Le produit final est du sucre qui emmagasine l'énergie solaire.
-... kaplı olmayan hiçbir şeyi yemezsin.
- à moins que ça soit recouvert de sucre ou de graisse.
Şeker, su, meyve suyu konsantresi.
Du sucre, de l'eau, du jus concentré.
- Şeker mi yoksa krema mı istiyorsun?
- Tu veux du lait ou du sucre?
Kahverengi şeker olsun, beyaz değil, taze limon dilimi, fincanda olacak.
Sucre brun, une tranche de citron, tasse de porcelaine.
Sadece kan şekeri düşük bir adamım.
Juste un taux de sucre bas dans le sang.
- Şekersiz? - Şekersiz.
- Pas de sucre?
Saf şeker kamışından yapılmış tatlı saçmalıkları dişlerimi çürütüyor. Ona bir saniye bile katlanamıyorum.
Ses absurdités pures sucre de canne me pourrit mes dents, et je ne vais pas pouvoir la supporter plus longtemps.
Bana bir öpücük verin!
- Donne moi du sucre! - Stop
Kaveriji, şeker nereye kayboldu?
Kaveriji, où est passé le sucre?
"Kız gece olduğunda çıkıyor ve kargaşa yaratıyor." "Kendisi biberle şekeri karıştırdı." "O bir çılgın, beyni yarışta,"
Elle s'éclipse au milieu de la nuit, elle a mélangé le piment et le sucre elle perd la tête, son cerveau s'emballe, elle mélange tous les aliments
"Kız gece olduğunda çıkıyor ve kargaşa yaratıyor." "Kendisi biberle şekeri karıştırdı." "O bir çılgın, beyni yarışta,"
Elle s'éclipse dans la nuit, crée la confusion, elle mélange le piment et le sucre elle perd la tête, son cerveau s'emballe, elle mélange toutes les nouritures
Sos ve şekeri ben aldım.
- C'est ma sauce et mon sucre.
Bekle. Sana iyi şans için biraz lor ve şeker getireceğim.
Je vais chercher du sucre, pour souhaiter bonne chance.
Ama şeker kamışımız bitmiş.
Mais on n'a plus de sucre de canne.
Bana yağsız vanilyalı dondurma üzerinde çeyrek çay kaşığı şekersiz karamel ve 9 değil 11'de değil tam 10 tane yaban mersini.
Donnez moi une boule vanille, sans gras et sans lait, avec un quart de cuillère à thé de caramel sans sucre, et 10 - - pas 9, pas 11 - - myrtilles.
Şeker
SUCRE
Şehrin bu tarafında bulunduğunuz için korkmuyor musunuz?
Vous, petits culs en sucre, avez des frissons d'être dans cette partie de la ville?
Süt ürünleri yok, şeker yok, sınırlı karbonhidrat.
Bien sûr, pas de produits laitiers, ni de sucre, taux de glucide limité.
Şeker içerdiğinden dolayı portakal suyu içmesine bile izin vermiyor.
Elle ne le laisse pas boire du jus d'orange à cause de la teneur en sucre.
- Hayır, ona şeker vermeliyiz.
- Non, donnez-lui du sucre. - Du sirop.
- Siyah gerçi kimin umurunda.
Un sucre? Noir, mais peu importe.
İlk uyuyakalanın sütyeni düşsün.
S'il te plait. Laisse moi voir. Pour ton ours en sucre?
Şeker iznini böyle mi kullanmak istiyorsun?
C'est comme ça que tu veux dépenser ton indemnité de sucre?
Son yemeğimiz üzerine şerbeti dolandırmadan tam olmaz diye düşündüm.
Je pensais que notre dernier repas ne serait pas complet tant qu'on n'aurait pas versé du sucre dessus.
İşin sırrı tuz sanki şekermiş gibi yapmak.
Le secret, c'est de faire semblant que le sel est du sucre.
Bir Noel'de, büyükannem, meşhur şeker kurabiyelerini yaparken yardım etmeme izin verdi, tarihinde ilk.
Ce Noël-là, j'ai eu le droit d'aider grand-mère à préparer ses célèbres biscuits au sucre pour la première fois.
İçindeki su şekere dönmesin.
Je ne veux pas mettre de sucre pour l'adoucir.
Ama eminim, hakkımda çok fazla olumsuz şeyler duyacaksın ondan.
Je suis sûr qu'elle va me casser du sucre sur le dos.
Teşekkürler. ( Şeker )
Sucre.
Değil mi, tatlı ayım?
N'est-ce pas, sucre d'orge?
Bütün ihtiyacımız biraz süt, biraz şeker, krema.
Tout ce dont on a besoin c'est... du lait, du sucre, de la crème.
Hadi şu şekeri piruvata dönüştürelim.
Métabolisons ce sucre en pyruvate!
Ortaklığı geri alamayacağım. Yani evi Joel yeniden düzenlemek zorunda kalacak.
Cette parade du gras et du sucre est sur le point de ruiner mon challenge pour la Santé et le Bien-être ce qui veut dire que je ne serai pas partenaire, ce qui veut dire que Joel va devoir rénover lui-même notre maison
- Üzerinde pudra şekeri olan.
Des gâteaux au sucre glace.
- Wade gel sarıl bakayım bana.
- Viens ici! Donne-moi du sucre.
Şeker yemeyi kesmelisin.
Tu dois arrêter de manger du sucre.
- Kekçi kız.
Mon petit sucre.
Şeker paketi, lolipop...
Des paquets de sucre, des sucettes...
- Tatlı bu!
- C'est sucré!
Tassos, tatlı bir şeyler var mı?
Tassos, est-ce qu'il y a un truc sucré?
Gene mi, yahu?
Encore un truc sucré?
- Tatlı bir şeyler var mı?
- Est-ce que vous avez un truc sucré?
Tatlı bir şeyler, çocuklardan kalan falan.
Un truc sucré, n'importe quoi, aux enfants.
- İşte şeker.
- Ici, du sucre.
Evet, tatlı bir şeyler istiyorum.
Je voudrais quelque chose de sucré.
Şimdi de Kahili gözetimine takılı kaldın.
Maintenant qu'ils vous ont sucré la promotion pour la surveillance de Kahili?