Sucu traduction Français
7,936 traduction parallèle
Diego dükkanı soyacaktı, Aaron suçu üstlenecekti ve Phil de bana sigorta parasından pay verecekti.
Diego braquerait le magasin, Aaron se serait fait piéger, et Phil me passerait une partie de l'argent de l'assurance.
- Adam öldü. - Rick'in suçu muydu peki?
À cause de Rick?
Neville'ın suçu neden üstlendiği şimdi anlaşıldı.
Pas étonnant que Neville s'accuse.
- Suçu bana atmaya çalışma.
Ne me mets pas ça sur le dos.
Onların suçu yok.
Ils sont innocents.
Avukatım, eğer o gece ne olduğunu hatırlayamazsam suçu itiraf etmem gerektiğini söyledi.
Mon avocat dit que si je ne peux pas me souvenir de ce qui s'est passé cette nuit, je devrais plaider coupable.
- Onun suçu tam olarak neydi?
Quel était précisément son crime?
İşlediğim bir suçu kabul ettim.
J'ai plaidé coupable pour un crime que je n'ai pas commis.
Conway'ın avukatları, suçu ikrar ettirmeden önce 3 aylık araştırma yapmışlar ve tek bulabildikleri çiftliğindeki maaş ve ücret kayıtları ve birçok sahte yeşil kart ve sosyal güvenlik numarası.
Les avocats de Conway ont fait trois mois de découvertes avant de plaider coupable, et tout ce qu'ils ont eu, c'est le registre du personnel du ranch et beaucoup de faux permis de travail et de numéros de sécu.
O şeyin gitmesi Abigail'ın suçu.
C'est la faute d'Abigail qui a laissé cette chose s'échapper.
Infinince'tan birisi onu susturmak için öldürdü ve suçu Chad'in üstüne attı.
Quelqu'un d'Infinince l'a tuée pour la faire taire. Et a fait porter le meurtre à Chad.
Zan altında olduğum suçu işledim.
Je suis coupable des crimes dont on m'accuse.
Ama onun suçu değil.
Mais ce n'est pas de sa faute.
Bu onun suçu değil, biliyorsun. Olduğu kişi.
Tu sais, ce n'est pas de sa faute, si elle est comme ça.
Konuşmamızı düşündüm taşındım ve Trent'in bana iyi gelmediğini fark ettim. Peki kimin suçu bu?
Je repensais à notre conversation, et Trent ne me fait pas me sentir bien dernièrement, mais tu sais à qui c'est la faute?
Suçu gizlemek için muhasebe defterlerini bile düzenedim.
J'ai même trafiqué les livres de compte.
Bu nasıl John'un suçu oluyor?
John a débarqué, a eu ma promotion. En quoi est-ce la faute de John?
Onun suçu var demedim zaten.
Je n'ai pas dit que c'était sa faute.
Bak, hiçbiri Anne'in suçu değil. Ve hayatımı bu lanet dikenlerle kurtardığı için ona minnettarım.
Ecoute, je sais que rien n'est la faute d'Anne et que je devrais probablement être reconnaissante elle m'a sauvé la vie avec ces fichus piques.
Kalp krizinden dolayı öldü, bu arada, ama tüm suçu Murphy's'e atmayacağım.
Il est mort d'une crise cardiaque qui n'est pas que de la faute de Murphy's.
Fail, bulunduğu alana ne kadar aşina değilse suçu işleyeceği yere o kadar yakın demektir.
Les statistiques disent que moins un criminel a de famille, plus il commettra ses crimes près de chez lui.
Bu Beyaz Savaşçının suçu.
C'est la faute du Guerrier Blanc.
- Rebecca Max Rager'in dahil olduğu üç şiddet suçu buldu.
Rebecca avait trouvé 3 cas différents de violence causée par Max Rager.
Paranın suçu değildi bunlar.
Ce n'est pas la faute de l'argent.
Oğlunun suçu itiraf ettiğini babasına söylemeyelim derim.
Ne dis pas à son père qu'il s'est rendu à la police.
Babamın suçu da değildi.
Papa n'a pas fait exprès.
Fakat suçu üstüne aldın.
Et pourtant, tu t'es dénoncé.
Yoldaş Phineas'ın suçu değildi Yüce Aslan.
Ce n'est pas la faute de frère Phineas, ô lion.
Sonuçta hıyanet suçu işledin ama biz sana özgürlüğünü yeniden vermeye hazırlanıyoruz.
Après tout, vous avez trahi et nous pourrions vous rendre votre liberté.
Aptalligin için pengueni suçlama. Bu adil degil. Onun suçu degil aptal.
N'accuse pas le pingouin, c'est pas sa faute si tu es bête.
Olanlar onun suçu değil gibi.
Ce n'est pas comme si c'était sa faute.
Son birkaç aydır kasabada çıkan olaylardan dolayı bu suçu es geçeceğimi ve kendinde dokunulmazlık hakkı gördüğünü düşünüyorsan çok yanılıyorsun.
Si tu crois que je ne vais pas me mêler de ce crime, à cause des événements en ville de ces derniers mois... Qu'en quelque sorte tu as le droit de faire ce que tu veux...
... suçluların nasıl organize oldukları ve suçu nasıl işledikleri bulunacaktır. Bu tarz bir olay bir daha asla gerçekleşemez.
Ceci... ne doit jamais se reproduire.
Tamam, suçu kabullenmek istiyorum.
Très bien, je veux plaider coupable.
Öylece suçu kabullenemezsin.
Tu ne plaides pas juste coupable.
Öylece suçu kabullenseydik, işimi yapıyor olamazdım.
Je ne ferais pas mon travail si on plaidait simplement coupable.
Suçu ispatlamak...
Prouver qu'il y a eu crime...
Bay Maker'ın psikolojik olarak rahatsız olduğu net olmakla birlikte suçu tamamen bilerek ve isteyerek kabul ettiğine kanaat getirdim.
Ma supposition est que Mr. Maker, bien que clairement dérangé psychologiquement, est sciemment et intelligemment capable de plaider coupable dans cette affaire.
Sanıyorum, Bay Maker'in suçu kabul etmek için yeterli aklî yeterliliğinin olmadığını savunmak niyetindesiniz.
Je présume que vous souhaitez discuter du fait que Mr Maker n'est pas compétent pour plaider coupable.
Hey, suçu kendine yüklemekten vazgeçmelisin, tamam mı?
Tu n'as pas à balader cette culpabilité.
Kanepenin tadının köpek maması gibi... olması onun suçu değil.
Ce n'est pas sa faute si ton canapé sent les haricots.
Duke'ü zehirleyeceğimi biliyordun, sen de annemin kahvesine zehir koyup... suçu benim üzerime atmanın mükemmel olacağını düşündün.
Tu savais que j'allais empoisonner Duke, donc tu as su que c'était la couverture parfait pour mettre du poison dans le café de Maman et les policiers m'auraient accusée.
Suçu bana atma şimdi. Oğlunun arkadaşına göz kaçıran sensin.
Je suis trop vieille pour que mon papa s'occupe de mes problèmes.
Kendine memura mani olma suçu kazandırdın.
Vous venez de gagner une accusation pour entrave.
Neden suçu üstlendi o zaman? Bay Moderatör, bu şekilde müdahale edebilir mi?
M. Modérateur, peut-il m'interrompre ainsi?
Kuduz olmak köpeğin suçu değildir.
Ce n'est pas la faute du chien s'il attrape la rage.
Ama bu onun suçu değil.
Ce n'est pas sa faute.
Beni vurursan, sana bu suçu işlemen için nasıl yardım edebilirim?
Mais si tu me tires dessus, comment pourrais-je t'aider à la commettre?
Bir saldırı planlayıp suçu burada ırkçılık karşıtı gösteriler yapan öğrencilere atmaya çalıştığını düşünüyoruz.
On pense qu'il prévoit un attentat visant à faire accuser les groupes d'étudiants qui combattent l'apartheid.
Beş insanlık suçu.
" cinq accusations de crimes contre l'humanité :
Bu suçu ben işlemedim.
Je n'ai pas commis ce crime.