Sülün traduction Français
144 traduction parallèle
Arka sundurmada bir çift sülün daha asılı.
Il y a des faisans suspendus dans le hangar.
Sülün hazırlattığını duydum.
Je vous ai entendu parler des faisans.
Geçen sene Michael'in arazisinde, ilk gün sadece 60 sülün vurabildik.
l'année dernière, chez les Cahen, le 1er jour, à peine 60 faisans! Lamentable.
Şurada, ağacın arkasındaki sülün...
Dites donc, mon vieux, ce faisan, à gauche...
Sen de birkaç sülün avla bence.
Tu as bien dû leur en faire sauter quelques-uns, des faisans?
Emekli olduğum zaman, Sülün ve boğa yetiştiricem.
Quand j'arrêterai, j'élèverai des faisans.
Bi çiftlik alır, Sülün ve boğa yetiştiririz.
Et un ranch, avec des taureaux et des faisans.
Çarşamba nasıl? Sülün varmış.
Mercredi soir?
Pazartesi günü sülün varmış.
Du gibier. Du faisan le lundi.
Basit bir şey mi, Tarzan altın sülün gibi mi?
Quelque chose de simple. Par exemple... du faisan doré.
Çorba, iştah açıcılar, hindi biftek istiridye, sülün, keklik?
Dinde... huitres? perdreaux? faisan?
Leziz bir sülün.
Un splendide faisan...
Sonra sülün ve sos olarak...
Avec la sauce...
Tam değil. Ama Öğle yemeği için Bayan Lamont ile bir sülün parçalamayacak mısın?
Pas exactement... mais ne mangez-vous pas avec Mlle Lamont, d'habitude?
Gallagher'ın Altın Sülün Odası'na hoş geldiniz.
Soyez les bienvenus chez Gallagher.
Fırında sülün, Hollanda brokolisi...
Dîner au Chambord : Faisan, brocoli...
En azından bir sülün yakalamalıyım.
Je dois au moins tirer un faisan.
Kutsal sülün bir günü üç yapmayı görememektedir.
Le faisan sacré proclame que ce jour est placé sous le chiffre trois.
Sülün! Affedersiniz... Bayan, Sülünü kızartma mı, fırında mı olsun?
Le faisan, Madame, rôti ou à l'orange?
Şampanyayla soğuk sülün yiyeceğiz.
On aura du faisan froid et du champagne.
Fielding, seninle yatında soğuk sülün yemek istiyor.
Fielding veut manger du faisan froid avec toi sur son yacht.
- Biraz soğuk sülün ister misin?
- Voulez-vous du faisan froid?
İşlemin birinci aşaması sona erdi. Ve şimdi de çok daha önemli bir bölüme geçiyoruz. Güzel bir sülün alıyoruz.
la première partie de l'opération et maintenant, nous allons passer aux choses beaucoup plus sérieuses vous prenez un beau faisan
- Evet. - Güzel bir sülün...
beau faisan...
Sülün, keklik, yaban tavşanı...
Faisans, perdrix, lièvres...
Bir sülün bile ne olduğuna bakmak için başını çevirmez.
Pas un seul paysan ne regarderait.
Sülün madalyası gibi.
C'est une sorte de Légion d'honneur.
Sülün madalyası gibi!
C'est une sorte de Légion d'honneur!
Sembolünün imparatorluk sülün madalyasına mı benzediğini söylüyorsun yani?
Kiroku. Tu oses confondre Légion d'honneur et tatouage?
- Sülün.
- Du faisan.
- Sülün avlamak için.
- La chasse aux faisans.
Garson, not alın. Sahte kaplumbağa çorbası, cam kapaklı tabakta sülün rosto.
Soupe de tortue et faisan en gelée.
- Sülün? - Aynısından, bir de şampanya.
Moi aussi, et du champagne!
Sülün göğsü, güvercin kanadı, o türden şeyler.
Filets de caille, cuisses de pigeon...
Şöyle yağlı bir sülün ister misiniz, memur bey?
Un faisan bien gras, commissaire? Ça ne vous coûtera rien.
Efendim, size sülün a la reine tavsiye edebilir miyim?
Si je peux faire une recommandation, monsieur, le faisan à la reine.
Öfkelenen dört babamızdan birisi, üç kalbi kırık bebek iki Konsey Başkanı ya da armut ağacındaki sülün.
Au choix : 4 pères en colère, 3 midinettes déçues, 2 consuls généraux ou une fiancée éconduite.
- Ben her zaman sülün yerim, biliyorsun.
Vous savez que je veux toujours du faisan.
Tragopan Yunanca sülün demek.
"Tragopan" veut dire "faisan" en grec.
Bayan "cam altında sülün" den hoşlanır ve ben de "the duck a la Montmorency" isterim.
La dame désire avoir le faisan sous verre... et j'aimerais avoir le canard à la Montmorency.
Eğer sülün değilseniz.
A moins d'être un faisan.
Burası Şükran Günü mekânına dönecek. Bir sülün yakalayayım.
Je fais un faisan pour Thanksgiving.
Ben hiç sülün görmedim, sen gördün mü?
Je n'ai pas vu de faisan.
Çok merak ediyoruz, acaba bize bir sülün satar mısınız?
Nous nous demandions si nous pourrions vous acheter un faisan?
Sülün istiyoruz.
Nous voulons un faisan.
Sülün mülün yok.
J'ai pas de faisans.
"Sülün" Bunu heceleyebilir misin?
Sais-tu épeler "faisan"?
Bu doğru.Şimdi bunu dene "sülün".
Correct. Maintenant, essaie "faisan".
Bir sülün tüyü.
- Une plume de faisan.
- Sülün.
Du faisan!
- Sülün.
- Les coqs de bruyère.