Sıcak traduction Français
19,789 traduction parallèle
Sıcak.
Oui, il fait chaud.
Sıcak bir içecek hoşunuza gider dedim.
Je vous ai préparé une boisson chaude.
Kızlar bizi evine aldı, sıcak çikolata yaptı.
Elles nous ont accueillis, préparé un chocolat...
Ama onlara sıcak çikolata yapmıştık.
On leur avait fait un chocolat!
Kırmızı Sıcak Chili Peppers, En iyi ilaç.
Red Hot. Top-remède.
Bazen sıcak olur, bazense soğuk.
Tu vois, il fait chaud, l'instant d'après, il fait froid.
Uzay taşı. Kozmostan sıcak sıcak.
Une roche de l'Espace qui nous arrive du cosmos.
Sıcak havuz birden daha da ısınmaya başladı!
Le bain chaud à remous vient de se réchauffer.
Sıcak! Sıcak! Sıcak!
C'est chaud, c'est chaud!
Çok sıcak!
Des balles!
Biliyorsunuz, kar çok, çok sıcak olduğunda bile kar yağabilir.
On peut fabriquer de la neige même quand il fait très très chaud.
Bilirsiniz, sizi sıcak tutar, tüyler ürpertici tırpanlardan uzak durun.
Tu vois, pour te tenir chaud. - Pour garder les bestioles à distance.
Sıcak kalpli, son derece özel birisi.
"une personne secrète avec un grand cœur."
Sıcak.
Il fait chaud.
Alt kat çok sıcak.
Dans le dessous, il fait très chaud.
Aşırı sıcak.
Il fait très chaud.
Çok sıcak!
Trop chaud!
Bir düş gelip geçerken yumuşak ve sıcak.
Quand un rêve filaille à côté de toi, c'est moelleusement doux.
Çeksek bile, Sıcak kanlı canlılar için çok zor bir iklimimiz var.
Même s'ils attaquaient, notre climat est un obstacle pour les sangs chauds.
Güvenli ve sıcak bir yer. Asla ama asla ayrılmam gerekmeyecek bir yer hayal ettim.
Un lieu sûr et confortable que j'aurais jamais à quitter.
Sıcak iklimin faydası olabilir.
Un climat plus chaud aiderait.
Güney California'da yine güneşli ve sıcak bir gün daha.
Un autre jour chaud et ensoleillé de Californie du Sud.
- Ya çok soğuk ya çok sıcak.
- Il fait très chaud ou trop froid.
Şimdi- - Birleşik Devletler Başkanına sıcak bir New
Et maintenant, offrons l'accueil chaleureux de La Nouvelle-Orléans au Président des États-Unis!
- Çok sıcak ya.
- Il fait si chaud.
Şu an böyle sıcak vücudun var.
T'es super canon maintenant.
Mükemmel. Sıcak.
Elle est parfaite.
Sıcak havlular falan dağıtan güzel hostesler olması gerekmiyor mu?
N'est-il pas censé y avoir de jolies hôtesses de l'air distribuant des serviettes chaudes pour les mains?
İnsanlar sıcak nefesimin bir torbası için 200 dolar ödemeye razı.
Des gens sont prêts à payer 200 $ pour un sac rempli de mon air.
Tabak sıcak.
C'est chaud.
Evet, burası çok sıcak.
Oui, on crève de chaud dehors.
- Burası size de sıcak geliyor mu?
Vous n'avez pas chaud?
Sınıfındaki diğer hanımlar gibi sığ eğilim göstermiş ve görünüşte uçarı olsa da onu sıcak ve sevecen bir dost olarak buldum.
je la fonderais pour être un ami chaud et bienveillant, si, comme d'autres dames de sa classe, elle a soigné vers aussi le superficiel et le frivole sur la surface.
Sonra şöyle diyecek ne kadar yumuşak, ne kadar sıcak ıslak ve b... b... büyüleyici güzellikte!
Et c'est ce qu'il va dire. C'est si doux, chaud, humide, et... Une... beauté indescriptible!
Sonra şöyle diyecek ne kadar yumuşak, ne kadar sıcak, ıslak ve b... b... büyüleyici güzellikte!
Et c'est ce qu'il va dire. C'est si doux, chaud, humide, et... Une... beauté indescriptible!
Sana güzel, sıcak bir banyo hazırlayayım mı?
Que dirais-tu d'un bon bain bien chaud? Oui?
Güzel, sıcak bir banyo sana çok iyi gelecek.
Un bon bain chaud te fera du bien.
Güzel, karanlık ve sıcak.
Joyeux anniversaire! Papa
Görüşümü soracak olursanız evrensel bakış açısına pek sıcak bakmıyorum.
Si vous voulez mon avis, je ne suis pas fan des mentalités internationales.
Şimdi bunu elinize alın ve sıcak balmumunun içine batırın.
On prend cet ustensile... et on le plonge dans la cire chaude.
Burası fazla sıcak.
Il fait trop chaud ici.
Kafatası dikişleri çakışıyor.
Les sutures crâniennes se chevauchent.
Çatal bıçak kullanmam gerekse bile iyi olacağım.
S'il le fallait, j'utiliserais une fourchette.
Acemi askerleri adına yakışıcak ölüm tacirlerine dönüştürmeni istiyoruz.
Transforme ces recrues en tueurs dignes de toi.
Sıcak gelişme.
Les nouvelles ce soir.
Şöyle getir asileri, Çakıl taşlarından yayılan şırıltıları
♪ Attirer sur les rebelles ♪ ♪ Les murmures des cailloux ♪
- Sıcak.
- C'est chaud.
Ayrıca sıcak tutuyor.
Car maman me l'a dit.
- Bana sıcak geliyor.
J'ai chaud.
Onu bulduklarında sırtındaki bıçak hâlâ oradaymış!
On m'a dit que, quand on l'a retrouvé, il avait encore le couteau dans le dos, putain.
Üstünde bıçak varmış. Yapmadın, değil mi?
Cette histoire de couteau, c'est faux?