Sıfır traduction Français
7,299 traduction parallèle
Elimde sıfırı tüketen bir savaş çocuğu var.
il y a un de mes War boys qui est à vide.
Bilim insanlarımızın "Gezegen Sıfır" ismini verdikleri bir yerden.
Une autre dimension que nos scientifiques ont appelé la "Planète Zéro".
A'lar sıfır.
Les A, c'est zéro.
BB'ler sıfır.
Double B, c'est zéro.
BBB'ler sıfır.
Triple B, c'est zéro.
Sıfır!
Zéro!
TBY'lerin değerinin sıfır olduğunu görebilirsin.
Les CDO valent plus rien.
Ama pozisyonumuzu satmalıyız, yoksa sıfır olabilir.
Mais on doit solder nos positions ou on perd tout.
Sıfır dakika havanız kaldı.
Il vous reste zéro minutes d'air.
Sıfır.
Zéro.
Sıfır.
zéro.
- Ulaşım aracı yedi sıfır sıfırda mı?
07 : 00 Transports vient fixé?
"Sıfırın nihai noktadaki dönüştürücü gücü" ve onu takiben yazmış olduğunuz "Sıfır hâlâ kahramanımdır" yazılarını da okuduk.
Lu votre rédaction : "La puissance de transformation du zéro." Votre analyse de fond... et votre conclusion :
2 sıfır önde gidiyoruz.
- Bien. On a deux point d'avance.
Garabedian sıfır diyor.
Garabedian dirait aucune.
Senin macera anlayışın sıfır.
Tu n'as aucun sens de l'aventure.
Efendim saygısızlık etmek istemem ama güvenlik teminatı sıfır olan sivillerin bu tesiste bulunması...
Avec joie. Sauf votre respect, avoir ici des civils non habilités...
İşte sana bir sıfır puan daha.
Encore un score nul...
Sıfır.
Aucun.
O gece sıcaklık sıfırın epeyce altındaydı.
Il faisait bien en dessous de zéro, cette nuit-là.
Sorun gıda bileşenlerinin sıfır hatayla nasıl sindirileceğidir.
Le problème devient alors de comment digérer des composants de nourriture de façon à ce qu'il soit initialisés à zéro.
Jay, kadın tecrübem sıfır. Bu durumun dönüşü olmadığını söyleyebilirim.
J'ai zéro expérience, mais là, c'est foutu.
Bu durum beni sıfır sorumluluk sahibi yargıç, jüri ve cellat yapacaktı.
Cela aurait fait de moi juge, jury et exécuteur sans rendre de comptes.
Bir milyon dolar benim için iki virgülle ayrılmış yanında bir olan 6 tane sıfır demektir.
Un million de dollars, ça me dit un 1 avec six zéros derrière.
Tam anlamıyla sıfır ev ödevi.
Littéralement zéro devoir.
"40'tan Genç 20 Kişi" listesine girecektim ama şimdi "Sıfırın Altında Sıfır" oldum!
J'allais devenir "Trentenaire d'avenir", mais maintenant, je suis un gros zéro.
Hayatın olayı, sıfırdan başlamaktır, tamam mı?
Dans la vie, il faut se réinventer.
Sıfır.
Pas du tout.
- Sıfır yerçekiminde bulunabilirsin.
Tu peux exister sans gravité.
Oksijen seviyesi sıfır.
Niveau d'oxygène : 0
Beş, dokuz, dokuz beş, sıfır, sıfır bir, sıfır, yedi beş, bir, üç.
Huit, neuf, neuf. Cinq, zéro, zéro. Un, zéro, sept.
Sıfır.
Euh, aucune.
Bizim kuşağımızın başarısızlıkları sizin neslinizin fırsatlarıdır.
Les échecs de ma génération sont des opportunités pour la vôtre.
Bunlar dördüncü sınıf vardır?
C'est eux?
- Hayır, o ne demek olduğunu Dylan dördüncü sınıf öğrencisi olduğunu anlattıOna toplarken, ama o bize vermedi o bir kızdı.
- Non, Dylan nous a dit qu'un élève de quatrième l'intimidait, mais pas que c'était une fille.
B'ler sıfır.
B, c'est zéro.
Hayır, 2007'nin ikinci çeyreğinde ayarlanabilir faiz oranları geliyor. Temerrüt oranları fırlayacak. Evet.
En avril 2007, les taux deviendront flottants et les défauts vont s'envoler.
Sıfır.
Zéro!
Susan F-l-e i-s-h-e-r.
- Susan F-l-e... -... i-s-h-e-r.
Haklısın. Daha kırk fırın ekmek yemesi lazım.
C'est ça, il a un long chemin à faire.
Fırıncısın.
Un boulanger.
Bilgin olmasını için söylüyorum, FBI gerçekte böyle çalışır.
Pour ton information, c'est comme ça que marche le vrai F.B.I.
Onlar "B" sınıfı oyuncular ve B sınıfı oyuncular "A" sınıfı oyuncuları hayal kırıklığına uğratır.
Ce sont de petits joueurs. Et ces joueurs découragent les gros joueurs.
Ve kanatlar yerinden fışkırır ve ruhumuzu havalandırmaya çalışır ama henüz havalanmaya hazır değildir.
Des ailes nous poussent, et donnent envie à notre âme de s'envoler, mais en vain. Elles sont encore trop faibles.
Bu arada, En küçük oğlum sanırım sizin sınıfınızda.
Par ailleurs, je pense que mon fils cadet est dans sa classe.
Buflar küçükken sıcak fırında tutulurlar.
Jeunes, les Boovs sont placés dans un incubateur.
Sınıfındaki herkesten daha genç mezun oldun ve uzun zamandır da buradasın.
Vous êtes diplômé plus jeune que quiconque dans votre classe et vous avez été ici depuis.
Ama umutla parlıyor. Yorganın altında ışıklı ve fısıltılı dakikalar için sizi çağırıyor. Gerçekte kim olduğumuzu yansıtıyor.
Il vous tire sous les couvertures pour une session de chuchotements... brillant sur qui nous sommes, ce que nous fuyons... et qui nous espérons devenir dans nos cœurs. "
Silikon yarı metal sınıfındadır..
- C'est un métalloïde.
Bu hikâye, okuldaki son sınıfımla ve hayatımın nasıl mahvedildiği ile alakalıdır. Bir de gerçekten birisinin ölümüne sebep olan çektiğim kötü filmle ilgili.
C'est l'histoire de mon année de terminale qui a détruit ma vie et d'un film que j'ai raté à tel point qu'il a tué quelqu'un.
Bu soğuk hava cephesi sınır bölgesine orta şiddette fırtına ve kar yağışı getirecek.
Vents violents, fortes chutes de neige...