Sıkıştım traduction Français
5,639 traduction parallèle
O zaman gerçek anlamda burada sıkıştım demektir.
Alors, je serai coincée ici, littéralement.
Bu siktiğimin evine sıkıştım kaldım.
Je suis coincée dans cette putain de maison.
Danny sanırım ben sıkıştım.
Danny, je pense que je suis coincée.
Aşağıda sıkıştım.
Je suis coincé en bas.
Ben sıkıştım burada.
Uh, je vais rester.
Bu hafta sonu sahne ayarlamaları için burada sıkıştım.
Je suis coincée à Palos Verdes ce week-end à faire de la mise en scène.
Yoksa özenle katlanmış bir halde dolaplarımıza sıkıştırılmış 500 tane eski bakkal kâğıt torbaları mı?
Il y a 500 sacs en plastique bien pliés au fond d'un placard.
Evet, ben de gitmeden önce jakuzimi açık bırakmıştım ve eve geldiğimde içinde haşlanmış bir rakun buldum.
J'avais laissé mon jacuzzi allumé, un raton-laveur a bouilli dedans. Je me sens coupable.
Arkadaşım Marny'nin bebeği sıkışmıştı.
Le bébé de mon amie Marny est resté coincé.
İhtiyatlı olmayan memurlarımızın büyük bir kısmının, Amerikan değerlerini hemen benimsemesi beni hep şaşırtmıştır.
Je suis toujours stupéfié de voir certains de nos officiers adhérer aux valeurs américaines s'ils ne restent pas vigilants.
Dışarı çıkıp onun tarafın kapısını açmaya çalıştım.
Et moi dehors essayant d'ouvrir la porte.
Heyecanlanacağım bir bilgisayarımız şık bir plastikle kaplı Sears'in raflarında Lotus 1-2-3 çalıştırıp insanların ellerinde bilgisayarımızdan yer olmadığı için açık cüzdanlarıyla birbirlerine kapıyı tuttuklarında.
Je "ressentirai l'excitation" quand un clone portant notre logo supportera Lotus 1-2-3 et sera en vente sur les tablettes chez Sears et que les gens se bousculeront pour les obtenir avec leurs porte-feuille bien ouvert.
Diğer sıkıştırma şirketlerinden çok daha iyi ki sana söylemediğim için özür diliyorum.
Bien meilleure que ses autres plateformes, et je m'excuse de ne pas t'en avoir parlé.
Artık tanıştığımıza göre neden anlaşmanın şartlarını netleştirmiyoruz?
Bon, maintenant qu'on s'est rencontrés, pourquoi ne pas finaliser notre arrangement?
Canım sıkılmıştı.
Je m'ennuyais.
ATF beni çok sıkıştırdı,
L'ATF vient de m'engueuler pour ce que vous avez fait, mais ça valait le coup.
Sanırım yanlış adamı sıkıştırıyorsunuz, Ajan Booth.
Je pense que vous intimidez la mauvaise personne, agent Booth.
Burayı sıkıştırıp açmak için bir şey lazım.
J'ai besoin de quelque chose pour l'ouvrir.
Sonunda- - bu daha önceydi, Onunla çalışmaya başlamıştım- -... o da sıkılmaya başlamıştı.
Finalement, et c'était bien avant que je commence à travailler avec lui, il en a eu marre d'elles aussi.
Depoda yangın çıktı, İş Sağlığı ve Güvenliği'nden ani bir denetleme yaşadık en büyük müşterimiz ortaklıktan vazgeçmeye çalışınca onu kararından vazgeçirmeye çalıştım.
Le feu dans l'entrepôt, l'inspection surprise d'Osha, notre plus gros acheteur qui essaie d'annuler un accord, et j'ai dû le convaincre. Peu importe.
Benimki parmağımı sıkıştı, tamam mı?
La mienne est coincée à mon doigt, d'accord?
Bulmak kolay olmadı ama galiba sonunda köşeye sıkıştırdım. Beni dinle.
Il n'a pas été facile à trouver, mais j'ai réussi à le localiser.
Bu sıkıştığımız zaman olayları çözmede bize yardımcı olacak bir teknik sadece.
C'est une technique qu'utilisent les profilers afin de trouver une faille lorsqu'ils sont dans l'impasse.
Şey, biz daha çok şey üzerinde çalıştık, filmler, televizyon ve patlamış mısır.
Bah, on travaille aussi sur des trucs, comme, euh, les films et le popcorn. Hein?
Adam üzerime geliyordu. Çok kızdım ve onu dizginlemeye çalıştım.
Le gars s'en prenait à moi, et j'étais énervée et ensuite j'essayais juste de le restreindre et je...
"Daha önce tanıştık mı?"
"On s'est déjà rencontrés?"
- Dün gece Schmidt beni otele götürmek istedi ama daha daireden çıkmadan birbirimizin kıyafetlerini parçalamaya başlamıştık.
- Hier soir, Schmidt voulait m'emmener à l'hôtel, mais on ne pouvait même pas sortir du loft sans s'arracher mutuellement nos vêtements.
En azından "özür dileriz" yazıp sileceğe sıkıştıralım.
Écris au moins un "désolé" et met le sous l'essuie-glace...
Ama sanırım beni de araya sıkıştırmış.
Mais je crois qu'il m'a juste manipulé.
- Boks salonunda arabamı sıkıştıran sendin.
Vous m'avez coincée devant la salle de boxe.
Peki, genç ve biraz da yakışıklı, kızıl saçlı bir adamla tanıştınız mı?
Avez-vous rencontré un jeune roux, plutôt mignon?
Jones 51'e ilk geldiğinde başı sıkıştığında yardım için geleceği kişinin ben olmadığımı net olarak ifade etmiştim.
Quand Jones est arrivée la première fois à la 51, J'ai clairement dit que je n'étais pas quelqu'un qu'elle pourrait venir voir pour avoir de l'aide.
- Bu bir kapsamlı kayıpsız sıkıştırma mı?
Et c'est un programme universel de compression sans pertes? - Texte?
"Sıkıştırma Boyutu : 24.35" - Oldu sanırım.
On dirait que c'est terminé.
Tüm dosyayı mı sıkıştırmış yani?
Attends, il a compressé le fichier en entier?
Evet, satış taktiğiyle beni köşeye sıkıştırdı.
Ouais, il m'a coincé avec son blabla sur les ventes Toujours à propos de Wally.
En son kırmızı şarap içtiğimde, üvey babamın ayak bileğini ısırmıştım.
La dernière fois que j'ai bu du vin rouge, j'ai mordu mon beau-père à la cheville.
Her gün işten gelince birlikte çalıştığımız, bağ kurduğumuz sıkı fıkı olduğumuz falan.
Un endroit où on devait venir tous les jours, s'exercer ensemble se connecter, être intime, vous voyez.
Kimse duyar mı, sesimiz çıkar mı diye hiç umursamamıştık. Sadece...
On s'en fichait que... quelqu'un nous entende, qu'on fasse du bruit.
İnanır mısın, Bit Pazarında tanıştık.
On s'est rencontré au marché aux puces, crois-le ou non.
Adeta odamda kısılı kalmıştım.
J'ai failli rester dans ma chambre.
Ve ben kaltaklarımı sıkı çalıştırırım.
Et je fais travailler dur mes salopes.
Konserdeki isimler kesinleşti ama 10 dakika içinde seni sıkıştırma şansım var.
Les créneaux sont finalisées, mais Je peux trouver une petite place dans dix minutes Si un certain monsieur...
Beni araya sıkıştırabilir misin yoksa rezervasyon mu yaptırmam lazım?
Peux-tu me trouver une petite place, ou me faut-il une réservation?
Üniversitedeki yatılımın üzerinden üç hafta geçmişti. Tek gecelik ilişkim üç haftalık bir mükemmelliğe çiçek açmıştı.
En trois semaines depuis ma nuit à l'université, mon coup d'un soir s'était transformé en trois week-end géniaux.
Biz bu dosyayı iki ölümden sonra 2005'te kapatmıştık ama şimdi yanlış adamı tutukladığımızı düşünüyoruz.
Ça ressemble à une affaire qu'on pensait avoir résolue en 2005, mais... je commence à croire qu'on n'a pas eu le bon gars.
Akşam yemeği 37 dakika daha hazır olmayacak ama fıstık ezmeli kraker alır mısınız?
Euh, le dîner ne sera pas prêt avant... 37 minutes, mais vous voulez des crackers au beurre de cacahuètes?
Puştun teki arabayı sıkıştırmış.
Un enfoiré m'a bloqué.
Toplarımı soğuk bir günde, bir ay boyunca.. .. paslı bir araba kapısıyla sıkıştırmayı..
Je préférerai claquer mes testicules dans une portière rouillée et froide pendant un mois tous les jours...
İlk yerinde Conrad beni köşeye sıkıştırdı ve ültimatom verdi...
Je dois en trouver une autre puisque Conrad m'a coincé avec la salle d'origine... Et m'a donné cet ultimatum...
Castle, beni fena köşeye sıkıştırdı.
Écoutes, Castle, il m'a coincé.