Sıçanlar traduction Français
992 traduction parallèle
- Sıçanlar!
Des rats!
Saat şehirde gece yarısını vuruyor. Zenginler kuş tüyü yataklarında uyumakta. Sıçanlar boş caddelerde koşuşturuyor...
Il est minuit au clocher de la ville les bourgeois dorment sous les édredons les rats couraient dans les rues tranquilles.
Sıçanları tekmelemeye artık inanmıyorlar.
Ils refusent de s'attaquer aux escrocs.
Bütün sıçanları çoktan temizledi.
Non, il a déjà éliminé la lie!
Bu sıçanlar gelmese bana ne verecekti biliyor musun?
Vous savez ce qu'elle allait me donner avant l'arrivée de ces rats?
Kardeşininki yerine o sıçanların sözüne inanmak.
Croire des escrocs plutôt que ta sœur.
Korkak sıçanlar gibi sıvışmayın.
Ne déguerpissez pas comme des rats.
Tuzağa düştük. Fareler gibi, sıçanlar gibi!
Nous sommes cuits!
Duvarlardaki sıçanları hissedebilirsin.
On devine les rats dans les murs.
Funambules batıyor. Sıçanlar gemiyi terk ediyor.
Les Funambules menacent de faire naufrage.
Gazze'nin lağım sıçanlarını beğendiğim kadar!
Comme j'admire le s rats d'égouts de Gaza!
Küçük, adi sıçanlar.
Sales petites pestes.
Her ikisi de Mejestelerinin yücelmesine karşı kumpas kurarak sıçanlar gibi kapana yakalandı.
Deux conspirateurs contre Sa Majesté, pris comme des rats!
- Bilmem ki. Bu eski tiyatro salonunda sıçanlar olsa gerek.
Je ne sais pas, il y a des rats dans ces vieux théâtres.
O sıçanlar Pearl Harbor'ı bombaladığında ben de orduya yazılmak istedim. Sana kim engel oldu?
J'ai voulu m'enrôler au moment de Pearl Harbor.
"Ev yanmadan önce sıçanlar evi terk eder."
Les rats désertent la maison avant qu'elle ne prenne feu.
Neden sıçanlar büyük ve aptal oldukları halde... fareler küçük ama kurnaz olurlar?
Pourquoi les souris, si petites, sont mignonnes et les rats gros et stupides?
Biz de bunca zaman sıçanların yaptığını düşünmüştük.
Et nous croyions que c'étaient les rats!
Bu sıçanların her biri lavabo için 50 dolar vermesine rağmen, banka hesabım altı ay öncesine göre 9 dolar azalmış.
En dépit du fait que ces ordures allongent 50 $ pour les toilettes pour dames comme des marionnettes, j'ai 9 $ de moins sur mon compte en banque qu'il y a six mois.
Yani senin sıçanlarından ve süper sıçanlarından bir farkım yok, öyle mi?
Que je ne vaux pas mieux que toutes vos ordures et super-ordures?
Kaji, şu pis sıçanları hazır korkutmuşken biraz da erzak koparmalıydık.
Kaji, pendant qu'on les tenait, on aurait dű... leur faucher des provisions.
Sizi sıçanlar!
Vous l'emporterez pas en paradis!
Sizi kokuşmuş pis sıçanlar!
Pourquoi, sales rats puants!
- Ya sıçanlar?
- Oui, et les rats?
Balinalar çok ilginç ama ya sıçanlar?
Les baleines, c'est intéressant, mais... Et les rats?
- Sıçanlarım ne olacak?
- Et mes rats? - Quoi?
Ben gidince sıçanlarıma kim bakacak?
Qui s'occupera de mes rats quand je serai parti?
Aşağı Vicksburg'ta, onlar sıçanları yediler.
A Vicksburg, j'ai entendu dire qu'ils mangent des rats!
Kafesteki sıçanlar gibi...
Comme des lapins en cage, c'est ce que j'espérais.
Sizi pis sıçanlar.
Bande de crapules.
Sıçanların diktatörü olsun! Diktatör.
Dictateur des rats!
- Belki de senin gibi sıçanlar ölmeli.
- Un rat comme toi ne mérite pas de vivre.
Gittim. Harika bir yer sıçanlar için.
C'est un endroit merveilleux... pour des rats.
Biz sıçanların, onun korumasına ihtiyacı yok.
Nous, Ies rats, n'avons pas besoin de sa protection.
Gece yarısı çanları çalıp inletiyor her yeri
Minuit sonne, dormez tranquilles
10'uncu gün : 22 Temmuz. Geminin ambarında sıçanlar var.
Rats dans la cale.
Sakın şıngırdamayın, lütfen, çanlar çıngırdamayın.
Ne tintez pas, petites clochettes. Ne sonnez pas.
Babam derdi ki, yeryüzünde adam gibi adam, Başka canlar için savaşan... öylesine yiğittirler, Çarpışırlar korkmadan.
Papa a dit que les seuls hommes qui méritent leur vie sur terre sont ceux qui se battaient pour les autres.
- Evet, rahip olduğun için eski şeylerle... canlarını sıkacağını düşünüyorlar. - Öyle mi?
- C'est vrai?
Senin de sıklıkla söylediğin gibi askerlerimiz vatanları için canlarını feda ediyorlar.
Comme vous dites souvent, nos soldats donnent leur vie pour notre pays.
Çanlar çalmaz mısınız?
Sonnez donc les cloches!
Bir varmış, bir yokmuş demekle mi kalayım o canlar için?
Je ne puis oublier que ces êtres étaient mon bien le plus précieux.
İşte kadınlarla çalışmanın en kötü yanı, canlarım. Ama akıllılar, onlar olmadan da işimizi yapamayız.
Difficile à manier, les femmes, mais impossible de s'en passer.
Herkes, tehlikede olan canlar için dua ediyor.
[Alors on s'entraide les uns les autres.. ] [.. et on prie pour ces pauvres âmes qui sont en danger.]
Canları cehenneme.
On s'en fout.
- Canları cehenneme dedim ya.
Je te dis. On s'en fout.
Akşam yemeğine haşlanmış patlıcanlar da var.
Il reste des aubergines cuites.
Ayrıca eklemek isterim ki senatör... sözkonusu hatalar, barış aşığı kişiler tarafından satın alınıp bize ulaştırılır... ve bu bu hataların bedelini de diğer insanlar canları ile öder.
Et ces erreurs nous sont délivrées en port dû... par des pacifistes! Et ce sont d'autres hommes qui paient les frais! Des hommes en uniforme!
Dertleri neyse, canları neye sıkılıyorsa, onları yüreklendirelim.
Oubliez ennuis et contrariétés, reprenez courage :
Madigan ve Bonaro'nun canları sıkkınsa, bunu okuduklarında daha da kötü olacaklar.
Si Madigan et Bonaro sont malades, ils le seront plus en lisant ça.
Sıradan bir iş gününde çanların çalması beni ürkütüyor.
Je déteste entendre les cloches en semaine.