Tabii ki traduction Français
38,729 traduction parallèle
Tabii ki şef olmak istiyorsun " dedi.
Bien sûr que tu veux être un chef. "
Bu durumda, geçmişe gitmemiz gerek, çünki, tabii ki, size yardımcı olmak için yapabileceğim bir şey varsa...
En ce cas, je choisis la première, car bien sûr, si je peux vous aider les amis...
Tabii ki, siz tıktınız.
En effet.
Kahramanların her zaman 3. bir yol bulduğunu sanırdım ama tabii ki, sen bir kahraman değilsin.
Je croyais que les héros trouvaient toujours une troisième solution... à moins qu'évidemment, cela signifie que tu ne sois pas un héros.
Başka çaren yoktu. Tabii ki başka çarem vardı.
Bien sûr que j'avais le choix.
- Tabii ki.
Oui, bien sûr.
- Tabii ki. Otur.
- Oui, assieds-toi.
- Rozeti tekrar görebilir miyim? Tabii ki.
Puis-je revoir votre insigne?
Tabii ki istiyorum.
Bien sûr que si.
Tabii ki de öyle.
Bien sûr il l'est.
Tabii ki.
Bien sûr.
Ama tabii ki Coat Hill yaramazlık yapmak isteyen... her türlü uzay / zaman varlığı için işaret ateşi vazifesi görmeye devam edecek.
Bien sûr, Cole Hill continuera à agir comme un phare dans l'espace-temps, pour tout être qui pourrait vouloir faire du mal avec elle.
Adamın kıyafetlerini görmedin mi? Tabii ki görmedin.
Bien sûr que tu n'as pas vu.
Tabii ki kötü biridir.
Bien sûr qu'il l'est.
Şuanda değil tabii ki.
Pas maintenant, évidemment.
Ben mi? Tabii ki hayır.
Moi?
" Tabii ki.
Et il a répondu :
- Tabii ki verebilirsin.
- Bien sûr que si.
Tabii ki.
De toute évidence.
Tabii ki bodrum ve Bart'ın odası gibi korkunç yerler dışında.
Et pas celles qui font peur comme la cave ou la chambre de Bart.
Tabii ki seninle takılmak istiyorum dostum.
Bien sur que je veux traîner avec toi, mon gars.
Tabii ki neden olmasın?
Pourquoi pas?
Tabii ki olacak.
Bien sur que tu en as.
Tabii ki bilerek yaptım.
C'est intentionel.
Evet, tabii ki, elbette.
Si, si, bien sûr.
Tabii ki istiyorum.
Bien sûr que je le veux.
Tabii ki onu özlüyorum.
Bien sûr il me manque.
Tabii ki bana bir şey ifade ediyor.
Bien sûr que ça veut dire quelque chose. De quoi tu parles?
Bu tabii ki şirkete çok yük bindirdi.
Ce qui a causé évidemment beaucoup de tensions dans la compagnie.
Tabii ki, ah, Sigorta amaçları için.
Bien entendu... pour motifs d'assurance.
- Evet, tabii ki yapacağız.
- Bien sûr, nous le ferons.
- Vaktin var mı? - Tabii ki.
- Je peux te parler?
- Tabii ki kaçmadı çünkü ben Gallo gibi adamları içeri tıkmak için çizgiyi geçtim. Kameralı şişman bir herifin onun başkalarını öldürmesini engellemesini umarak geceleri sokaklarda gezmesine izin vermek için geçmedim.
Tu as raison, mais je le faisais pour enfermer des gars comme Gallo, pas pour les laisser se balader la nuit en espérant qu'un gros type avec un polaroid l'empêche de tuer à nouveau.
- Tabii ki görmedim ama bu- -
Bien sûr que non, mais...
- Tabii ki değilim.
Bien sûr que non.
Tabii ki biliyorduk. "
"Évidemment."
Dün sana hisselerim hakkında verdiğim bilgilerden öğrendin tabii ki.
Tu as utilisé l'information que je t'ai donné hier à propos de mes exploitations, voilà comment.
- Evet, tabii ki biliyorum.
Évidemment, je le sais.
- Hayır tabii ki.
- C'est vrai?
- Kevin, konuşabilir miyiz? - Evet tabii ki.
On peut parler?
Evet. Tabii ki.
Oui, bien sûr!
Yüzeyde, ırklar arası bir hikaye ve ırkçılık sonrası dünyada geçiyor, tabii ki bu bir yalan.
À première vue, c'est une histoire interraciale dans un monde post-raciste. Ce qui, bien sûr, est un mensonge.
Tabii ki değil.
- Bien sûr que non.
Tabii ki, yalancı değiliz.
On n'est pas des menteurs.
- Tabii ki - Seninki ama. - Kirik.
- Oui, il ne marche plus.
Tabii ki.
Oui.
Evet, şimdi gidip ihtiyar Burns'e diyeceğim ki'İşte erkeklerin lideri burada ve kadınların da tabii.'
Je vais aller voir le vieux Burns et lui dire, "Voici le leader des hommes... et des femmes."
Tabii ki hayır.
Bien sûr que non.
Tabii ki.
D'accord.
- Tabii ki etti.
- Évidemment.
- Tabii ki umurumuzdasın.
Vous vous souciez de moi?