Takas traduction Français
2,874 traduction parallèle
Evet, yada belki elinde... bilemiyorum... belki takas olabilir temiz bir örnek vardır.
Oui. Je le serai à moins que tu aies... je ne sais pas... un échantillon propre que tu pourrais permuter.
Neolitik takas sistemi.
Les systèmes d'échanges au néolithique?
Dinle beni eski yöntemlerle takas yapmak istiyorum.
- C'est bien. J'aimerais faire un simple échange.
Git Gloria'yı bul. Bak bakalım seninle takas yapacak mı.
Trouve Gloria et vois si elle traite avec toi.
- Mısır takas edeceğim.
J'échange du maïs.
- Takas demek.
- Échanger.
- Hadi ama, herkes takas yapıyor.
Oh, aller. Tout le monde fait des échanges.
Sy'a takas sunuyorum.
Je propose un échange à Sy.
İmkanın olsa o arabayı ailenin bir araya gelmesi için takas eder miydin bilmek istiyorum.
Si vous en aviez l'occasion, donneriez-vous cette voiture pour réunir vos parents?
Takas etmek ister misin?
Tu veux échanger?
Randevu... takas... önemsiz şeyler... tokatlama.
Le Trivial... échange... de Rendez-vous... et la fourchette "
Yani takas sistemi kullanıyorsunuz.
Alors vos gars travaillent sur un système d'échange.
Zimmer'la son takas yaptığımda bana bir çift Houdini kelepçesi ile ödeme yapmıştı.
La dernière fois que j'ai eu un échange avec Zimmer, il m'a payé avec une paire de menottes d'Houdini.
Yardim etmiyorum. Takas firsati sunuyorum.
Il ne s'agit pas de charité, mais d'un échange.
At üstündeki birkaç adam ona yetişip takas teklif edebilir.
Quelques hommes à cheval pourraient le surprendre et aborder le commerce.
Takas önermeye geldim.
Je propose un marché équitable!
Crassus takas teklif ediyor.
Crassus offre un marché!
Birisini ısırdığı zaman psikoza neden olacağını bilsem de maymunu zapt edemeyince onu esrarlı kekle takas ettim.
Je ne pouvais pas gérer le singe, si je l'ai échangé pour un brownie glaucome, même si je savais que s'il mordait quelqu'un, ça le rendrait un tout petit peu psychotique.
Biz takas ediliriz.
On a l'habitude d'être échangés
Amerika doğru şartlar altında takasınızı yapardı.
Les Etats-Unis échangeraient un espion dans de bonnes circonstances
Son derece pahalı havyarları Calvert Sokağı'ndaki bir dükkandaki son teknoloji müzik setleriyle takas ediyorsun.
Vous vendez du caviar très cher. pour des systèmes stéréo haut de gamme au magasin sur calvert street.
Rüşvet için bir şeyin başka bir şeyle takas olması gerekir.
Un bakchich nécessite un échange certain d'une chose pour une autre. - Ce n'est pas ce qui s'est passé.
Bu takas demektir.
Tu l'as soudoyé.
Onlarla niçin fasulye takasını bıraktığımızı?
Pourquoi nous n'échangeons plus de graines avec eux?
Adil bir takas sunacağım.
Je souscris au principe de l'échange équitable.
Kişisel olarak, ilk geldiğimde uyuşturucu kullanmıştım ve bir süre işe de yaradılar ama şimdi siyah göz kalemi için takas yapıyorum.
J'ai pris des médicaments contre la tristesse en arrivant ici, et ils m'ont aidée au début, mais je les échange maintenant contre du crayon pour les yeux.
Sonra ikisini de unutup, yazın geri kalanını sigara ile takas etmek için şeker çalmakla geçirirdi.
Et ensuite il a oublié ces deux trucs et a passé le reste de l'été à voler des bonbons pour les échanger contre des clopes.
- Takas, Gentry Yolu'nun oradaki arazide.
Le depôt est dans un des champs bordant gentry road.
Takas için koordinatları gönderiyorum.
Je t'envoie les coordonnées pour l'échange.
Bu kolay bir takas olurdu.
C'est un marché facile à faire.
Alex için seni takas edeceğiz.
Nous t'échangerons contre Alex.
Üzgünüm, Amanda'nın kısmen ölmüş Ari'yi takas edeceğini sanmıyorum.
Désolée mais je crois pas qu'Amanda acceptera un Ari à moitié mort.
Alex'i takas ettikten sonra Ari'yi öldürmek.
Tuer Ari après l'échange contre Alex.
Takasın gerçekleştiğini Merkez'den bilme şansınız yok.
Tu ne pourras savoir depuis le QG quand l'échange aura été fait.
Takası yaptıktan sonra Amanda buralarda durmayacak.
Après l'échange, Amanda ne va pas trainer ici.
Komşu köye götürüp temiz su karlışılığı takas mı eder?
Uh, l'emmener au prochain village et l'échanger contre de l'eau propre?
Bu Başkan baştayken, casus takası falan söz konusu olmayacak.
Il n'y aura pas d'échanges d'espions sous cette présidence.
Takas için görüşeceğiz. - Ben olsam ona da güvenmezdim.
Nous discuterons d'un échange.
Takası yap.
Récupère le gamin.
Delmon'ı Dusarque'la takas yaparken yakalasak Angelo'yu satma şansı nedir?
Delmon abandonnerait Angelo si on le prenait la main dans le sac?
- Evet, takası oyalaman gerekecek.
- Il faut les faire patienter.
Bir takas önerdim.
J'ai proposé une trêve...
Özgürlüğüyle takas etmek istiyordur.
Elle veut marchander sa liberté.
Karşılığında bir şey mi takas edecektiniz?
Une monnaie d'échange?
Sabah koşunu sabah meditasyonu ile takas mı ettin?
T'as troqué ton jogging matinal pour un peu de méditation?
Şimdi bir takas yapıyoruz.
" Maintenant on fait un échange.
Takas mı?
Un échange?
" Şimdi bir takas yapıyoruz.
" maintenant faisons un marché.
Crassus mu bu takası teklif ediyor?
Crassus serait d'accord, pour une telle affaire?
Bir takas gibi.
C'est un échange.
Ne? "Çanta takası yapılmaz" diye bir kural mı var?
- Et alors?