Takım traduction Français
40,966 traduction parallèle
Bu senin için harika bir fırsat takım için de iyi bir şey.
C'est bon pour toi et pour l'équipe.
Bu çocuğa imza attırmaya çalışan bir sürü takım var.
Il y a plein d'équipes qui veulent ce jeune.
Pop onları 1907'deki ülkenin en iyi takımı yaptı.
C'est devenu la meilleure équipe en 1907 grâce à lui.
Bu sezon bütün takımı peşine takmıştı ama hedefleri küçüktü.
C'était le moteur de son équipe malgré ses maladresses.
Ama o takım, kendilerini pazarlamakla o kadar ilgileniyordu ki bir miras bırakmaya hevelenmediler.
Les joueurs pensaient plus à leurs stats qu'aux titres.
Bu kadın ve bin dolarlık takım elbiseli adam da.
Et ce mec, dans un costume à 1 000 $.
Tamam dedektif, telsiz düğmelerinin yanında iniş takımı ayarları vardır.
Parfait, à côté des commandes radio, vous avez les commandes du train d'atterrissage.
Bu bir takım
C'est un lot.
Sana ve bu ayak takımına dağılmanızı emrediyorum.
Je vous ordonne, ainsi qu'à cette foule, de dégager.
- Alt tarafı bir takım elbise.
C'est juste un costume.
Değil mi? Benim takımımda.
Mon équipe.
Güzel takım.
Joli costume.
Senin takımınla Kırmızı Başlıklıların takımlarının aynı terzide dikildiği ortaya çıktı, Bay Fuji'de.
Il s'avère que votre costume et ceux des Red Hoods ont été conçus par le même tailleur, M. Fuji.
Bu yüzden Bay Fuji'yi aradım, metal elli iri kıyım bir adamın ki etrafta bunlardan çok yok altı tane takım elbise aldığını söyledi, bu da demek oluyor ki Kırmızı...
Du coup, j'ai appelé M. Fuji, et il a dit qu'un homme imposant avec une main en métal... Ce qui ne court pas les rues... a acheté les six costumes, ce qui signifie que vous êtes l'architecte des Red...
Harika bir takım olabilirdik.
Nous aurions pu faire une super équipe.
Haberlere göre takımımın diğer tüm üyeleri kazı alanında ölü bulunmuştu.
Il y avait une annonce disant que tous les autres membres de mon équipe avaient été tués sur le site.
Hazır fırında makarnanız varsa bütün bir futbol takımını doyurmak o kadar zor bir iş değil.
Nourrir toute une équipe de foot n'est pas un si gros travail quand vous avez un aide cuisine pour le macaroni fromage. Les garçons, venez et servez-vous!
Çocuklarımla bir takım sorunlar yaşıyorum.
Je rencontre des problèmes avec mes enfants.
- Takım taklavat gelmiş hem de.
Quelle bonne odeur.
Eğer birlikte yaşayacaksak, bir takım ev kuralları koymamız gerekiyor.
Si on doit vivre ensemble, on doit établir des règles.
Takım elbise sevkiyatının mı?
Une cargaison de costumes?
Normalde sizi takımlara ayırırdım ama incelenecek çok fazla mayın var.
Normalement, on travaille en équipe, mais il y en a trop à sécuriser.
Her yerde kameralar var, o yüzden gümüş takımları çalayım deme.
Il y a des caméras partout, alors ne volez pas l'argenterie.
Medellin takımına gelince onlar bir sonraki emre kadar CNP karargahından çalışacaklar.
Quant à l'équipe de Medellín, elle prendra ses quartiers à la PNC jusqu'à nouvel ordre.
Kıtanın eni iyi takımlarından ve Pablo'nun Atletica Nacional takımının ezeli rakibi olan America de Cali.
América De Cali, l'une des meilleures du continent et la terrible rivale de l'Atlético Nacional de Pablo.
Bir takım kıyafetler.
C'est des habits.
Öyle ki Medellin'deki hemen her hastanede bir takım imtiyazlara sahipti.
Ça lui ouvrait les portes de presque tous les hôpitaux de Medellín.
Yeni veliler takım duası yaptırmak isteyince canı sıkılmıştı.
Elle s'est fâchée, quand les nouveaux ont voulu faire prier l'équipe.
Eskiden moralini düzeltebilecek anne takım çantasına sahiptim.
Avant, j'avais ce qu'il te fallait, dans ma boîte à trucs de maman.
Takımındaki eğitimli uzaylı uzmanların yapamadığı bir şeyi yapmayı dene.
Découvrez quelque chose que mon équipe d'experts en Aliens hautement qualifiés ne peut pas trouver.
İkimiz bir takım gibi olurken.
Nous deux en équipe.
- Doğum günü takımın.
- En tenue d'anniversaire?
Harika bir takım olduk.
Nous formons presque une équipe. Je n'ai pas besoin d'une équipe.
Takım olmaya ihtiyacım yok.
C'est la bonne décision.
Evet, olmamalıydı. İkiniz takım halinde karşı çıkmasaydınız ve beklemeseydik olmayacaktı.
Ça ne serait pas arrivé si vous ne vous étiez pas ligués contre moi, si on n'avait pas attendu!
Biliyor musun, Nate aslında bu hafta futbol takımı ile gidiyor.
Tu sais, Nate est en fait parti cette semaine avec son équipe de football.
Onun ceketi var. Ceket takımı.
L'équipe veste est en marche.
Ben bir kez daha çöl kraliçemle buralarda takılacağım.
Je vais rester un peu plus pour une autre tournée.
Ama itiraf etmeliyim, o gece köprü altında yaşananlar aklıma takıldı.
Mais j'admets que cette nuit sous le pont ne m'a travaillé.
Başlığı tak, Penguen'i öldür ben kaçmana yardım edeceğim.
Mettez cette cagoule, tuez Pingouin... Je faciliterai votre évasion.
Onu bulmayı takıntı haline getirmiştim.
L'idée de la trouver m'a obsédé.
Pekâlâ, Daria'yla biraz takıldım ama onu ben öldürmedim.
J'ai un peu flirté avec Daria, mais je ne l'ai pas tuée.
"Vay ortağım. 11 yıldır görüşmüyoruz. " Biraz takılalım.
"Mec, je t'ai pas vu depuis 11 ans, allons boire une bière."
Bilmem. Bir köşe bulup, takılırım işte.
Je vais essayer de trouver un coin où rester.
Kimin neyi vurduğuna takılmayalım olur mu?
Ne nous tracassons pas de savoir qui a tiré sur quoi.
Şunu açıklamalıyım. Çünkü biliyorum ki takıntılı tipler merak edecek. Üç araba da tamamen aynı tip lastikle yarıştı.
Je voulais que ce soit vraiment équitable, parce que je sais que ça compte pour les obsessionnels, les trois voitures ont couru avec exactement le même type de pneus.
Çünkü her gece mekânlarda takılırım.
Je fréquente beaucoup les clubs.
Aslına bakarsan, biraz daha buralarda takılayım diyordum.
En fait, je pensais à rester dans le coin un moment.
Benim gibi biriyle takılmanın ne kadar güzel olduğunun farkına varamamışım.
Je n'imaginais pas le plaisir d'être avec quelqu'un comme moi.
Kim daha aptal, tasma takılmış köpek gibi dolaştırılan mı,
Qui est le plus con, celui mené en laisse comme un chien
Bugün takılalım mı?
Viens me chercher à 4 heures chez moi.