Talihsizlik traduction Français
556 traduction parallèle
Bu bendi patlatacak olmamız büyük talihsizlik ama sulama yapmak zorundayız.
"C'est stupide de détruire ce barrage mais on doit irriguer."
Ne talihsizlik! Hayatımda bir kez daha Noel pudingi yemek istemiştim.
Dommage, j'aurais tant aimé manger encore une fois un pudding de Noël avant de mourir...
Gerçekten talihsizlik ki, Scotland Yard şimdi bu adamı arıyor.
Et quelle malchance que Scotland Yard... recherche justement cet homme.
- Buna gerek duymuş olman talihsizlik.
C'est malheureux que vous ayez jugé bon de...
Bu sadece talihsizlik.
Ce n'est qu'un mauvais moment à passer.
Artık konuşamayacak olman talihsizlik.
Il est regrettable que vous ne soyez plus en mesure de parler.
- Gerçekten büyük talihsizlik.
C'est très ennuyeux
Aynı kadına aşık olmamız ne büyük talihsizlik.
C'est dommage qu'on soit tombés amoureux de la même fille.
Ne talihsizlik!
Quelle chance!
- Ne talihsizlik!
- Quelle chance!
Senin elemanların sözünde durmaması ne talihsizlik.
Dommage que ta bande ait eu les jetons.
- Ne talihsizlik.
- Non, hélas.
Büyük talihsizlik, ama hem benim hem de sizin rahat ve huzurunuz için buraya gelmemek için bir bahane bulamaz mısınız?
Pour notre tranquillité réciproque il vaudrait mieux que vous ne veniez plus ici.
Yüz birincisi De Lautruc için muhtemelen bir talihsizlik olacak.
La chance tourne.
Evet. Fakat rastlantının bir trajediye dönüşmesi talihsizlik olurdu, öyle değil mi?
Bien sûr, mais il serait dommage qu'elle tourne en tragédie.
Buraya gelmesi büyük talihsizlik oldu.
C'est embêtant qu'il soit venu ici.
Dr Kravaal'ın başarıya ulaşmak için kanun dışı yollara başvurmuş olması talihsizlik.
Il est malheureux que l'intensité de l'objectif du Dr Kravaal et son désir de réussite l'aient conduit à transgresser la loi.
Çok üzgünüm. Tüm bunları yaşıyor olmanız büyük talihsizlik.
Je suis desole que vous ayez a subir tout cela!
bir kaç günüm kötü geçti ve talihsizlik yaşadım diye... işim bitti sanıyorsun.
De la malchance et tu crois que je suis fini.
Kapı önlerinde uyuyan aç insanları göstermek istiyorsun. Etrafı gazetelerle çevrili. Talihsizlik hakkında bir film çekmek istiyorsun.
Tu veux faire une épopée sur la misère, la faim... produire du malheur en 35mm.
Üçgen çalmayı bırakmanız büyük talihsizlik.
C'est regrettable de ne plus pratiquer le triangle.
Normaldir, Siletsky'nin başına gelenler büyük talihsizlik. - Sonuç olarak Lider için öldü.
C'est un malheur, ce qui est arrivé à Siletsky, mais il est mort pour le Führer.
Büyük bir talihsizlik oldu bu.
Quel grand malheur!
- Evet, talihsizlik olmuş.
Oui, c'était dommage.
Geçmişte ne kadar talihsizlik yaşamış olsanız da... bunun acısını çocuktan çıkarmaya hakkınız yok.
Je pensais... quels que soient vos malheurs passés, vous ne devez pas vous venger sur l'enfant.
Büyük talihsizlik olacağını düşünüyorum.
Je vois plutôt cela comme de la malchance.
Talihsizlik.
Sale coup du sort!
Bu hepimiz için büyük bir talihsizlik.
Ce qui nous est très défavorable.
Bakın, bir başka talihsizlik.
Un nouveau souci.
- Biraz talihsizlik olmuş. - Ne ima ettiğinizi anlamıyorum.
Un cas embarrassant.
Talihsizlik işte.
Dur. Un accident?
Başımıza bir talihsizlik geldi ama o talihsizlik bana çocuklarımı geri kazandırdı.
Le malheur nous a frappés. Mais il m'a rendu mes enfants.
Bunu yalnızca bir talihsizlik olarak kabullenmelisin.
C'est la faute à pas de chance.
Talihsizlik bulutları, ömrü boyunca kızımın tepesinde dolaştı durdu.
J'ai toujours su que ma fille était née pour le malheur.
Büyük talihsizlik.
C'est vraiment regrettable.
Çok büyük talihsizlik.
- Vraiment regrettable.
Talihsizlik, Buttons.
On n'a pas de chance, Bouton.
Ebeveynlerinizden birini kaybetmek Bay Worthing, talihsizlik olarak algılanabilir. ikisini de kaybetmek ise dikkatsizlik gibi gözüküyor.
j'étais dans un grand cabas de cuir noir, avec des poignées.
Ama, işte... o kadar eğlenceliydi ki... ardından bir talihsizlik geleceğini biliyordum.
Pourtant, j'ai eu un pressentiment. Tant de bonheur, je ne trouvais pas cela normal.
"Kartlarla servet karşılayan aşkta talihsizlik karşılar."
"Heureux au jeu, malheureux en amour."
Bu çok büyük bir talihsizlik, ama kimsenin bir suçu yok.
C'est un grand malheur. Mais personne n'est coupable.
Ne talihsizlik, değil mi?
Quel dommage, n'est-ce pas?
- Büyük talihsizlik ama zararı tazmin edildi.
- Il a été blanchi.
- Bu büyük bir talihsizlik, Kaptan.
Ceci est très malheureux.
Büyük bir talihsizlik.
C'est embêtant.
Bir talihsizlik oldu, ne yapabilirdim?
Il est survenu un malheur.
Onun için bir talihsizlik oldu. Herkesin başına gelebilir.
Il lui est arrivé un malheur.
Tanrım talihsizlik işte.
C'est dur.
Talihsizlik.
- Tant pis.
Büyük bir talihsizlik.
C'est vraiment dommage.
Ne talihsizlik!
Bon Dieu! Ahh