Tampon traduction Français
1,436 traduction parallèle
Görebildiğimiz kadarıyla direk, yaralara tampon görevi yapıyor.
La barre colmate les plaies.
Sadece tampon onlar, George!
Ce sont juste des tampons, George.
Erkek adam tampon almaz.
Les hommes n'achètent pas de tampons.
Süper tampon kullanıyor. Bu ne demek oluyor?
Elle utilise des super tampons.
Elinin üstündeki damga dikkatimi çekmişti.
Le tampon sur sa main.
Arasında nemli bir şeridin üstünde Y. pestis.
Entre les deux? Le Y. pestis sur un tampon humide.
Orası bir tampon bölgedir. İlk zamanlarda, tampon bölgenin büyüklüğü değişkendir, ama zaman olaylar tekrarladıkça tampon bölge stabil olur.
Au début des boucles, les zones tampons vont varier en taille, mais au bout d'un moment, elles se stabiliseront.
Erken zamanlarda tampon bölgeler değişkendir, zaman ilerledikçe, stabil olurlar.
Au début des boucles, les zones tampon varient. Mais au fur et à mesure des boucles, elles tendent à se stabiliser.
tampon vazifesi yapmamı istedi.
Lindsay m'a demandé de faire tampon ce soir entre elle et Caleb.
Yarım saattir tampon tampona trafikte sıkışıp kaldım.
Je suis coincé dans un bouchon depuis 30 min.
- Tampon gibiydi. - Evet, aynen öyleydi.
- Elle faisait tampon?
Şimdi ise çoğu kez yatakta sabah beş buçağa kadar uyanık.
Là, elle se couche à 17 h 30. J'ai plus de tampon.
Tampon yok. - Ben ve oğlum sadece.
Y a que lui et moi.
Çünkü ben çocukken kız kardeşlerim bir kutu tampon almıştı.
Un Noël, quand j'étais môme, mes sœurs ont reçu des tampons.
Şu tampon muhabbetini açma yine.
- Pitié, pas les tampons!
Bir kadının, dört aylık hamile diyelim... Tampon kullanmasına gerek var mıdır?
Est-ce qu'une femme enceinte de 4 mois a besoin de tampons?
Annemle benim aramda tampon olması iyi olur.
Vous ferez tampon entre ma mère et moi.
Şu lanet pedi değiştirsem iyi olacak.
Il vaudrait mieux que je change ce putain de tampon.
Biraz tampon aldım, Çok yakında aybaşı olurum heralde.
J'ai acheté des tampons je devrais avoir mes règles d'ici peu
Şu mazeret fişlerini al, hepsi tarihliler.
Des feuillets de retard. Datés au tampon.
Tampon kutunda fare vardı.
Il y avait un rat dans ta boîte à tampons.
Biliyormusunuz, kıza çıkmadan önce iki tampon verdim. Ama birisinin ona bunları nasıI kullanacağını göstermesi gerek.
Je lui ai donné plusieurs tampons avant qu'elle s'en aille, mais elle devait apprendre à s'en servir.
Dolayısıyla sidik deliğime tampon sıkıştırmak zorunda kaldım.
Je dois me mettre un tampon dans mon trou à pisse.
Fakat haklısın. Kan işiyorsan, sidik deliğine tampon yerleştirebilirsin.
Si tu pisses du sang, tu peux te mettre un tampon dans ton trou à pisse.
Yeni geliştirilmiş bir formüle sahip Rust-eze Tampon Yağı kullanıyorum.
J'utilise Rust-eze, la pommade antirouille médicamentée!
Hiçbir şey Rust-eze kadar pürüzsüz bir tampon sağlayamaz.
Si votre pare-chocs vous démange, mettez-y... Rust-eze.
Bildiğiniz gibi Rust-eze Tampon Yağı Takımı bugün harika bir yarış çıkardı.
L'équipe Rust-eze, la pommade anti-rouille médicamentée, a fait une belle course.
Artık geliştirilmiş tampon cilaları yok. Paslı eski arabalar yok.
Finies les pommades médicamentées et les voitures rouillées.
Birincisi bir tampon reklamında başrol içindi.
La première était pour le rôle principal dans une pub pour un tampon.
Tampon rolünde elbette.
Le rôle du tampon, bien sûr.
Yeşillikli tampon bölge, bilgiyi içeride cehaleti dışarıda tutacak.
Une zone tampon verdoyante, une barrière entre la connaissance et l'ignorance.
Söyleyin, Mr. Gaines, tampon çıkartması uzmanı nasıl olunur?
Dites-moi, M. Gaines, comment devient-on diplômé en autocollants pour pare-chocs?
PAX'LA YARIŞIN
LE TAMPON DES CHAMPIONS
Ama bu tarif ettiğiniz tampon krom, titanyum, demir karışımı bir malzemeden yapılmış.
Mais le pare-chocs que tu as décrit est en titane chromé, avec attelage, c'est très rare.
Tampon.
Des tampons.
Tampon görevi görüyordun. Baban sıkkın olduğunda seninle konuşabiliyordum.
Comme un tampon, à qui parler quand ton père est mal luné, et maussade.
El mührünüzü görmeliyim.
Oh, j'ai besoin de voir votre tampon sur la main.
El mührünüzü görebilirmiyim.
Euh, je peux voir votre tampon sur la main, s'il vous plaà ® t?
Bu benim el mührüm.
Ceci est mon tampon.
En son ne zaman kutuna tampon harici bir şey girdi?
Depuis quand n'as-tu pas été pénétrée par autre chose que par un tampon?
Hani şu tampon yazılarından "Hayatta Bir Defa" vardır ya.
Tu n'as pas vu l'affichette, "Un jour à la fois"?
Neden çantanda tampon var?
Ok, pourquoi t'as des tampons dans ta chaussure?
- Yaraya tampon koymak lazım.
- Il faut mettre plus de pression.
- Daha çok tampon koy.
- Mets-en plus.
- Tampon falan koyma ya.
- Ne mets pas de pression.
- Daha çok tampon koy!
- Mets plus de pression!
Tampon koyuyorum, ama kanama durmuyor.
Je mets de la pression mais il saigne.
O koruyucuyu hemen istiyorum Devin.
Il me faut ce tampon, Devin, tout de suite.
Hayatta kalması için "koruyucu" denen bir bileşen geliştirdim.
J'ai élaboré un composé appelé "le tampon", pour le maintenir en vie.
Tampon.
- Exactement, tampon.
Tampon uyarsa...
Enfin, si la serviette convient.