Tartısma traduction Français
2,751 traduction parallèle
İncildeki bu tarz hikayeleri yorumlamak belli oranda tartışma ve anlaşmazlığa neden oluyor
L'interprétation de ces histoires dans la Bible a également conduit à un certain nombre de débats et controverses.
Tartışma istemiyorum.
Pas de discussion.
Buna adanmış binlerce sayfa var bilimsel araştırma, felsefi tartışma- -
Il y a des milliers de pages consacrées à cela. recherches scientifiques, débats philosophiques...
Tartışma çağrısı nereden yapılmış?
Je m'approche du 3e étage.
Tartışma programına 20 dakika kaldı.
J'ai un débat dans vingt minutes.
Eğer karışıklık istiyorsanız, kadınlarla tartışma yapın, Kafalarının ağırlıkları vücutlarının ağırlıklarının % 70i kadardır.
Tu savais que les Kikuyus pouvaient transporter jusqu'à 70 % de leur poids sur leur tête?
Affedersin. Robin... Çiçekçide son akasya çiçekleri için bir tartışma yaşamışlar.
Pardon, Robin... chez le fleuriste, elles voulaient les derniers acacias.
Birini öldürecek kadar büyük bir tartışma mıydı?
Dispute susceptible de mener au meurtre?
Yağ değişimi hakkında konuşmuyoruz. Sen alay edebilirsin, ama bu klinik detayları birçok çift için tartışma kaynağıdır.
Tu peux en rire, mais ces détails scientifiques sont source de tension dans le couple.
Aranızda tartışma falan mı geçti?
Vous vous êtes disputés ou quoi?
Mahallemizin geleceği hakkında bir tartışma yapıyoruz ama sen üstüme gelip durumu erkekliğn hakkında bir referanduma çeviriyorsun.
Alors qu'on discutait de l'avenir de notre quartier, tu m'as fait une scène pour qu'on débatte de ta virilité.
Benimle tartışma tamam mı?
Ne nous disputons pas.
Anlaşılan epey tartışma yaratmış şu tarihsel iddiadan haberin yok.
Il est clair que tu ne connais pas les controverses historiques.
- Bunun nesi tartışma yaratıyor ki?
C'est controversé?
Polisin izinsiz uyguladığı tüm vakaları tartışma konusu yapar.
Ce serait la porte ouverte à toutes les intrusions de police.
Laugesen TV1'de canlı bir tartışma programı istiyor.
- Comment? TV1 demande si on accepte de rencontrer Laugesen pour un débat.
Otonomist olduğu günlerde radyoda, bir tartışma programında tanışmıştık.
Je l'ai rencontrée à la radio, elle faisait partie du milieu autonome.
Tartışma yok, will.
Pas d'arguments, Will.
Evet, üçlü tartışma.
Une dispute entre :
Ama o tartışma diğer anlattıklarımla aynı zamanda olmamıştı.
Mais ce n'était pas la même époque!
Komşular tartışma sesleri duymuşlar.
Les voisins ont dit avoir entendu une confrontation.
Medyada terör saldırısının neyi kapsadığı ile ilgili bir tartışma başlamadan biran önce açıklama yapmamızın politik olarak doğru olduğunu söylüyor ve ben de Ona.. bir sürü şekilde... dereyi görmede... Ne?
Il dit qu'il serait politiquement opportun de le faire maintenant avant... tout un débat sur la définition de ce que constitue un acte de terrorisme ne commence dans les médias et j'ai essayé de lui dire... en expliquant longuement que... je ne veux pas vendre la peau de l'ours avant de l'avoir tué...
Bu konuda tartışma, tekneyi çek.
Ne parlez pas de Satan, ramenez juste votre bateau.
Tartışma sona ermiştir!
Fin de la discussion!
Daha az hayvan, daha az tartışma.
Ce sera moins de tracas.
Amacım bir tartışma başlatmak değildi.
Je n'avais pas l'intention de provoquer une dispute.
Lisede tartışma takımındaydım.
Je faisais partie du club de débat au lycée.
Beth'den sonra cidden bir tartışma daha yaratmak istiyor musun?
Après l'histoire de Beth, on devrait éviter toute nouvelle polémique.
Fakat incileri ikiz çocuklarımın doğumunda kocam hediye etmişti ve kesinlikle tartışma konusu bile yapılamaz.
elles sont absolument non négociables.
Amcan eski tartışma partnerimdir.
Votre oncle est un vieil adversaire.
Tartışma en azından 1,5 saat sürmüştü.
Pendant une heure et demie, ils se sont chamaillés.
İlk olduğunda yolda büyük bir tartışma olmuştu.
Je n'ai pas été la seule à faire avec, avec quelqu'un autant aimé.
Ama bu güç kafi gelmemeye başladığında, aramızda büyük bir tartışma oldu.
Mais quand ce pouvoir a semblé insuffisant, un grand débat s'est fait jour.
Bu bir tartışma değil.
C'est pas une discussion.
Ve bir diğer haberde, 8 hafta sonra, tartışma devam ediyor.
Enfin, huit semaines plus tard, le débat fait toujours rage.
Telefon ya da posta at baba. Tartışma yok.
Téléphone, courrier, point.
Benimle tartışma.
Ne discute pas.
Baban da hep böyle yapardı. Anne! Hem de ortada bir tartışma yokken.
C'est ce que ton père disait, mais on ne discutait jamais.
Yani, tamam ufak bir tartışma yaşadık ama...
D'accord, on s'est disputés.
Kusura bakma Ed, tartışma yok dostum.
Désolé, Ed. C'est comme ça.
Ama sen kesinlikle ve tartışmasız tanışma şansına eriştiğim en doğru insanlardan birisin.
Et vous, vous êtes très certainement, très certainement l'une des personnes les mieux désignées que j'ai eu la chance de croiser.
Bu çok saçma bir tartışma!
Cette discussion est absurde!
Ziegler'ın tartışma tarzına saygı duymak lazım.
Il faut admirer le style de débat de Ziegler.
Bu tartışma bizi daha önemli konulardan alı koyuyor.
Cette discussion même nous détourne de questions qui ne peuvent attendre.
Fasulye yüzünden tartışma çıkarmak istemiyordum ama biraz sinirlenmiştim.
Je voulais pas me battre pour une histoire de fayots, mais ça m'a un peu gonflé.
Bu tartışma bir yere varmaz.
Ce débat ne mène nulle part.
Shayla, lütfen yapma. Şu an tartışma istemiyorum.
Je t'en prie, pas maintenant.
Dışarıda dolaşıyorduk ama birden tartışma çıkardı.
- Nous étions à traîner, et il a juste commencé à se battre...
Bu yıl gümüş kazanan Tartışma Grubu'ndaydın.
Vous avez remporté la médaille d'argent avec l'équipe de débat.
Bu bir tartışma değil.
Pas de discussions.
Tamam, Kuzen Betty, bu bir grup içi kadeh kaldırma değil ayrıca açık bir tartışma grubu da değil.
Bon, cousine Betty, ce n'est pas un toast de groupe ni un forum public.