Tarık traduction Français
463 traduction parallèle
- Tarık!
- Tarik!
Tarık mı dediniz?
Vous avez dit Tarik?
Size gelince Tarık Bey. Dün geceyi nerde geçirdiğiniz söyler misiniz?
Et vous, Tarik, pouvez-vous me dire où vous étiez hier soir?
Tarık.
Tarik?
Tarık, sen misin?
Tarik, c'est toi?
- Alo Tarık sensin değil mi?
Allô, Tarik? C'est toi?
Mutlaka Tarık'tır. Yoksa seni tanımayan biri neden sesini değiştirmeye kalksın?
C'était Tarik, sinon pourquoi un inconnu aurait changé sa voix?
- Tarık?
- Était-ce Tarik?
Tarık o sırada Bursa'da olduğu için o olamaz.
Ça ne peut pas être Tarik car il est à Bursa.
Tarık'tan başkası olamaz.
C'est Tarik, j'en suis sûr.
Katilin adı Tarık Ben Rabat.
L'assassin est le dénommé Tarik ben Rabat... 37 ans.
Tarık'ı arıyorum.
Je cherche Tariq.
Tarık'ı tanıyan var mı?
Qui c'est Tariq?
Hey, Tarık.
Hé, Tariq.
Şimdi Frank'in çıkmasını istiyorum. Tutsağım Tarık Husseini'yi görmek istiyorum.
Je veux que Frank Junior soit libéré et je veux voir mon prisonnier Tariq Husseini!
Ama Tarık Husseini'nin yaşama hakkını elinden alma hakkına sahip değilsiniz.
Des droits que vous avez ôtés à Tariq Husseini.
- Tarık.
- Tarek.
Ellen, sık sık, kum tepelerinin ıssızlığında denizi seyrediyordu. Gözleri, sevgilisinin özlemiyle dalgaları ve ufku tarıyordu.
Ellen a souvent été vue sur la plage seule parmi les dunes désirant son bien-aimé, le cherchant parmi les vagues au loin dans l'horizon
Toprağın sahibi kim biliyorsun. Shawnee Tarım ve Hayvancılık.
Le proprio, la Shawnee Land Cattle Company.
Kulak memelerinizin totaliter mastoid çıkıntısı erken dönemde paranoyak tarım ve...
Le mastoïde totalitaire de leurs lobes... prématurément extrait de leur agriculture paranoïaque...
Kaliforniya'nın kuzeyinde, karanlık ve kasvetli Santa Lucia Dağları, sakin tarım kasabası Salinas ile 15 mil ötedeki hareketli balıkçı limanı Monterey'i bir duvar gibi birbirinden ayırır.
En Californie, la chaîne de Santa Lucia se dresse comme une muraille entre la ville agricole de Salinas
Sanık, iki haftadır Engels Barajı'nın alanına giren ortak tarım alanlarını geziyordu.
Pendant deux semaines, l'accusé a visité des fermes collectives dans le secteur du barrage Engels.
Tar'a ulaştığımızda sana bir kayık alıp... onu nehre salacağım. Hayal edebiliyor musun, Lis?
Je t'achèterai un bateau quand nous arriverons a Tar, et le prendrai sur la rivière.
Tar'a ulaştığımız zaman beni tedavi edeceğini söylüyorsun... ama artık sana inanmıyorum.
Tu dis me guérir en arrivant à Tar, mais je ne te crois plus.
Seçkin bir viktoryan bilim adamı, tarım uzmanı ve açık fikirli bir adamdı.
Un Victorien distingué, agronome, libre penseur.
Baranovitchi'de 400 dönümden fazla ormanlık arazisi var. 800 dönüm de tarım arazisi!
Il possède à Ovinovitchi 500 hectares de bois et 100 hectares de labours et autres terres!
Kendi çevresel sorunlarınızı tarım ve sağlık ikilemini çözmenize yardım edeceğiz.
Pour résoudre vos problèmes... d'écologie, d'agriculture et de santé.
Karısı öldüğü zaman yıllık geliri 1100 pound'un biraz altındaymış, fakat, tarımsal ürünlerindeki değer kaybından dolayı şu anda 750 pound'dan fazla geliri yok.
Lors de sa mort, elle avait une rente annuelle de 1 100 livres, mais suite à la baisse des cours dans l'agriculture, aujourd'hui la rente n'est plus que de 750 livres. Chaque fille, le jour de son mariage, bénéficiera d'une part s'élevant à 250 livres.
Baylar, burada 6 bin dolarlık bir tarım makinesi var.
Messieurs, nous avons une machine agricole d'une valeur de 6000 $.
Tarım programlarını yönetim altına aldık.
Nous avons instauré un programme agraire.
Mass Tar Wong, kız öğrencileri acemi bulur. Kızların Kung-Fu öğrenmesi zordır.
Maître Wong, vous avez beaucoup de disciples!
Bu istenmeyen misafirler tarım, sağlık ve hatta "çalıyanların"...
" Ces hôtes indésirables disparaissent aussi vite qu'il apparaissent...
Bu bölge, bu tip bir istila için, resmen tarımsal bir açık büfe gibi.
Cet endroit est un festin pour ce type d'insecte.
Aman Tanrım, Güneş patlamalarının bir gezegenin tarımı için bu kadar yıkıcı olabileceğini hiç bilmiyordum.
Je ne savais pas que les rayons solaires pouvaient être si dévastateurs pour l'agriculture de la planète.
Sonra da bir baktık,... Rakantha tarım projesi için arazi ıslah araçlarını derhal geri vermek üzere emir almışız.
Et on nous a annoncé que nous devions sans plus tarder restituer les désinfecteurs car les fermes de Rakantha en avaient besoin.
Masi, neden her zaman.. Tara'nın eski kıyafetlerini giymek zorundayım? o asla benimkileri giymiyor.
Masi, pourquoi est-ce que c'est toujours moi qui dois porter les vieux habits de Tar?
Birlik başkanı James Buel üyelere bir mektup yazarak yalnızca Meclis'e değil basına da baskı yapmaya arsızca çağırdı : " Önde gelen günlük ve haftalık gazeteleri, özellikle tarımsal ve dinsel basını yeşil dolar konusuna karşı çıkmaları koşuluyla desteklemenizi, bunun yanı sıra devletin para basmasına karşı çıkmak istemeyenlerden desteğinizi çekmenizi ve bütün gücünüzü kullanmanızı öneririm.
Maintenant qu'ils avaient quasi récupérer le controle, ils n'était près d'abandonner. A la réunion des "American Bankers Association" cette année la, ils recommandèrent vivemment à leurs membres de faire tout en leurs pouvoirs pour mettre fin à l'idée d'un retour du Greenbacks.
"Önde gelen günlük ve haftalık gazeteleri, özellikle tarımsal ve dinsel basını yeşil dolar konusuna karşı çıkmaları koşuluyla desteklemenizi, bunun yanı sıra devletin para basmasına karşı çıkmak istemeyenlerden desteğinizi çekmenizi ve bütün gücünüzü kullanmanızı öneririm. " Önde gelen günlük ve haftalık gazeteleri, özellikle tarımsal ve dinsel basını yeşil dolar konusuna karşı çıkmaları koşuluyla desteklemenizi, bunun yanı sıra devletin para basmasına karşı çıkmak istemeyenlerden desteğinizi çekmenizi ve bütün gücünüzü kullanmanızı öneririm.
L'"ABA Secretary", James Buel, rédigea une lettre au membres qui demandait ouvertement au banques de corrompre non seulement le Congrès, mais aussi la presse :
Bağımsızlık Savaşı öncesi ekonomik modeller özellikle güney sömürgelerinde kapitalizm öncesi tarım ekonomisi olarak tanımlanabilir. Sana bir şey sorayım.
Ma thèse étant qu'avant la guerre révolutionnaire, les modalités économiques, en particulier dans les colonies du sud, pouvaient être justement définies comme agraires pré-capitalistes.
Hayır, saçını günde iki kere yıkıyorum ve her gece 100 kere tarıyorum.
Shampoing deux fois par jour et cent coups de brosse le soir.
Tavadaki artık hayvan sürülerini uyuşturmak için kullanılan tarımsal bir ürün. - Kim tarafından kullanılan?
Le résidu trouvé dans la poêle est un produit agricole utilisé pour anesthésier des troupeaux d'animaux.
Zengin toprak geniş tarım kültürünü ve kararlı medeniyeti mümkün kıldı. Hayatta kalma telaşını zihin çalışmasına döndürdü.
Une terre riche rend possible l'agriculture... et une civilisation stable... peut surpasser la simple survie quotidienne, pour développer les travaux de l'esprit.
Annen kıçındaki kılları da tarıyor mu senin için?
Elle te coiffe les poils du cul aussi?
# Çocuklar, köpekler hepsi şen şakrak # Tarık, hemşirelere bak!
Tariq, t'as vu les infirmières?
Anlaşmamızın bize düşen kısmını yerine getirdik NamTar.
Nous avons respecté notre part du contrat, Nam Tar.
Qualta kılıcım olmasaydı, NamTar'ın istediğini veremezdin.
Je te rappelle que sans mon épée Qualta, nous n'aurions jamais pu donner à Nam Tar ce qu'il désirait.
NamTar! Kızgınlığın!
Nam Tar, je t'en prie, ne te mets pas en colère, ça me fait souffrir.
Parça parça yıkılıyoruz. Vyus'taki sanayi ve tarım durma noktasına geldi.
tout s'écroule. l'industrie et l'agriculture de Vyus sont arrêtées.
Kız kardeşim- - Zeyna tarından katledildi, sizin dünyanızda öldü, ama benimkine doğdu- - artık benim bir parçam oldu, ve sizinle paylaşacak bir sırrı var.
Ma sœur assassinée par Xena, morte dans ton monde et ranimée dans le mien, ne fait qu'un avec moi. Elle a un secret à te transmettre.
Burke... yukarı çıkıyoruz, ve binayı tarıyoruz.
Burke... nous sommes, et la numérisation maintenant du bâtiment.
Ama vekili Tarık "Masa" nın 365 ayağından birini sökerek yerine sahtesini takmış.
Ma! s s0n I! eutenant, Tar!