Taşıyıcı traduction Français
2,926 traduction parallèle
ÖIü arkadaşımızın, aradığımız silah taşıyıcısı herif olduğuna dair herhangi bir kanıtımız var mı?
Il y a quelque chose qui prouve que notre cadavre... était le trafiquant d'armes que nous cherchions?
- Taşıyıcı annelik mi?
Quoi, la mère porteuse?
Geçen yıl, aids taşıyıcısı olduğumu öğrendim.
J'ai appris que j'étais séropositif.
Senden daha hoş prezervatif taşıyıcısı!
- Plus que toi, miss capote!
Şirket de klonlanmış bir orangutana taşıyıcı annelik yapmazsam... avans vermeyeceğini söylüyor.
L'entreprise me les avance si je porte jusqu'au terme un clone d'orang-outang.
Yahut sizin taşıyıcınıza alerjik reaksiyon gösteriyor olabilir. Bu noktada bir önemi yok.
ça n'a pas d'importance.
Cullen bagaj taşıyıcısı olarak Shannon Havalimanı'nda çalıştı.
Il a travaillé comme bagagiste à l'aéroport de Shannon.
Everwood kasabası halkının Nina'nın taşıyıcı anne olmasını anlaması gibi.
Comme les gens d'Everwood sur le fait que Nina était mère porteuse.
Hem yüzük taşıyıcımız hem de yemeğimiz. Tasarruf için unuttun mu?
On va manger le petit cochon qui porte les bagues, ça sera moins cher.
Ne pahasına olursa olsun taşıyıcı anne, evlat edinme...
Quoi qu'il faille faire... Fécondation, adoption...
" Bu taşıyıcı, şimdi ölü olan gezegen Kriptondan... kızım Kara Zor-El'i taşımaktadır.
" Ce vaisseau abrite Ma fille, Kara Zor-El... De la planète à présent disparue, Krypton.
Yüzük taşıyıcısı burnunu karıştırdı.
Le porteur d'alliances se cure le nez.
Evet, dünya kadar sıtma taşıyıcısı var burada.
Assez de porteurs de la malaria pour faire des mosquito mojitos jusqu'à la fête du travail!
Orak hücreli anemi taşıyıcısıymış.
Trouble de l'hémostase? Un vilain trait drépanocytaire.
Kan testi orak hücreli anemi taşıyıcılığını doğruladı.
L'analyse confirme la drépanocytose.
Bu toksin Buckley'i ona maruz kalan tüm vampirleri öldürebilecek bir taşıyıcıya dönüştürdü.
Mainenant, cette toxine fait de Buckley un porteur de poison qui peut tuer tout vampire qui en est exposé.
Aman tanrım! Bizim taşıyıcı annemiz olucaksın.
Vous serez notre mère porteuse.
Bizim taşıyıcı annemiz olucak.
Ce sera elle.
Russel, birlikte olduğun kadın bizim çocuğumuzu taşimasi için Audrey ve benim tuttuğum taşıyıcı annemiz.
Tu es avec la femme qui va porter notre enfant.
Şimdi siz benden patronumu sizin olası taşıyıcı anneyi kirletmeden önce bulmamı mı istiyorsunuz?
Je dois retrouver mon patron avant qu'il ne pollue votre mère porteuse?
Hey, biliyormusun, bizde taşıyıcı anne kullanabiliriz.
On pourrait prendre une mère porteuse.
Oh, hey, taşıyıcı anne olayında tebrikler. Sağol.
Félicitations.
Taşıyıcı annemizi kirlettin.
Tu as souillé notre mère porteuse!
Hey, aud, um, sadece civarda dolaşıyorduk ve, um, ben uh, sizin taşıyıcı annenizle yattım ve bir daha olmayacak.
On s'est rencontrés dans le coin... Je me suis fait ta mère porteuse et ça se reproduira plus.
Yemin ederim sizin taşıyıcı anneniz olduğunu bilmiyordum.
J'ignorais qu'elle porterait ton bébé.
Ama olanı herşeye rağmen Pam'in hala iyi bir taşıyıcı anne olduğunu düşünüyorum.
Mais malgré ce qui est arrivé, Pam ferait une super mère porteuse.
Görünüşe göre taşıyıcı anne pazarına geri geldik.
On cherche à nouveau une mère porteuse. Et Jen?
Onların taşıyıcı annesi olmak için.
Que tu portes leur bébé.
bir dahaki taşıyıcı annemizin yakınına gidersen seni 70'lilerin kötü saçı kırmızı bir gölet olana kadar yumruklarım.
Si tu t'approches de notre mère porteuse, je te réduirais à une flaque de sang et de cheveux de gonzesse des années 70.
Grievous komuta gemisini korumak için taşıyıcılarını feda ediyor.
Chute de débris. Grievous a l'air de sacrifier ses vaisseaux de transport afin de protéger son vaisseau.
Şu düşen taşıyıcılar, içlerinde sualtı saldırı gemileri saklıyorlarmış.
Anakin, j'avais raison. Ces transports que tu as abattus cachaient des vaisseaux d'assaut.
Doğum sonrası kanama sebebiyle yapılan müdahale sonrası, taşıyıcı annenin rahminde büyük bir skar oluşabilir. - Hayır. Ben bu işe karışmıyorum.
La mère porteuse a eu de grosses lésions à l'utérus due aux instruments après une hémorragie post-partum.
Bir daha asla başka bir taşıyıcı anne bulamayacaklar. - Evlat edinmek istemeyecekler.
Ils ne trouveront plus de mère porteuse.
Sharon gerçekten bizim taşıyıcı annemiz olmak istiyor.
Vous pouvez faire quelque chose? Sharon veut être notre mère porteuse.
Walker'lar için gerçekten taşıyıcı anne olmak istiyorum.
- Je veux avoir ce bébé pour les Walker.
Taşıyıcı ne kadar soğuksa, gebelik de o kadar yavaşlar. Peki.
La fraîcheur ralentit le développement.
Taşıyıc annelik için binlerce dolar harcıyoruz ama, - hala başladığımız noktadayız.
On se ruine pour une mère porteuse et rien n'a changé.
Stan, bence onların şehre taşınması konusunu konuşmalıyız.
C'est quoi? C'est un tapis glissant, fiston.
Malzemeni tanımlanamaz, eski bir mezar taşının altına gömersen birilerinin onu ortaya çıkarmasının ihtimalini azaltmış olursun. Tabii niyetleri o değilse.
Planquez votre magot près d'une pierre tombale quelconque... et il y a peu de chance qu'on le découvre... à moins que vous le vouliez.
Daha önce buralarda bulunmamıştım. Buraya yeni taşındım,
C'est la première fois que j'y viens.
Ben de dedim "O nasıl oluyor?" O da dedi "Ölü köpeklerden oluşan bir yığın sadece."
"Et c'est comment?" "C'est juste un gros tas de chiens morts"
Ayçiçeği çekirdeği yığınının yanında duruyordu. Ki bu da tuhaftı.
Près d'un tas de graines de tournesol, c'était bizarre.
Bunun üzerinde çok düşündüm, ve sırtım çok fazla risk taşıyor.
J'y ai beaucoup réfléchi, et je pense que c'est trop risqué pour mon dos.
Taşıyıcılar?
Les déménageurs?
İnanışın aksine biz erkekler bu kaba etin altında kırılgan bir kalp taşırız.
Contrairement à ce qu'on pense, il y a un cœur sous cette carapace. - Ne me touche pas.
Posta çantasını bunca yıldır hep sağ omzumda taşıdığım için leğen kemiğimde dengesizlik oluştuğunu söylüyorlar ama ben onların dediklerine katılmıyorum.
Ils disent que c'est un déséquilibre du bassin, à force d'avoir porté des sacs de lettres sur mon épaule droite { \ pos ( 192,215 ) } pendant toutes ces années.
Birincisi, nükleer bir aleti tetikleyecek kripton tüp taşıyorsundur.
Il y a deux scénarios. C'est un krytron qui active les détonateurs nucléaires.
Eee, bir taşıyıcı anneyle, biz kocaman ve şişmiş olmayacağız.
Avec elle, tu seras pas grosse et bouffie.
Biliyormusun, eğer izin verirsen, bir dahaki sefere, sen gerçek bir taşıyıca gittiğinde bilirsin, russel geçirmez olduğundan emin ol.
Si je peux me permettre, la prochaine fois que vous en trouvez une, assure-toi qu'elle résiste au Russell. C'est intéressant.
Dünyadaki pisliklerin hiçbirini yaşamamış, şımarık bir velet gibi konuşuyorsun.
C'est la réflexion d'une privilégiée qui n'a jamais dû affronter le tas de merde qu'il y a dans ce monde.
Şimdiye garanti bir taşıyıcı bulmuştur.
Elle a dû trouver un hôte.