Temel traduction Français
5,239 traduction parallèle
Güvenilir ve temel destek. ama hareketli, sıkı turun anlamında.
Un support fiable ou principal, mais dans l'action, ça signifie se tenir fermement.
Temel bir ihtiyaç gibi.
C'est un besoin basique.
Hawking temel olarak evrenin vardır der. çünkü varoluşa ihtiyacı vardır anlamına gelir. aevren varolmaya ihityaç duyduğundan, bu yüzden kendi kendini varetti.
Hawking revient à dire que l'univers existe parce que l'univers devait exister, et parce que l'univers devait exister, il va donc se créer.
Temel maaştan fazlasını kazanmak tamamen sana bağlı.
Tout ce qui dépasse le salaire de base est à toi.
Bazen düşünüyorum belki de nedendir bilinmez kırılan temel bir şey onarılamaz.
Parfois, je pense que peut-être qu'on a d'une certaine façon... brisé quelque chose de fondamental... Ça ne peut pas être réparé.
Yani temel olarak, iyi gitmeyi umuyorsun çünkü ortada başka bir şey yok.
Donc, en gros, vous espérez vous en sortir uniquement car il n'y a rien d'autre.
Yani temel olarak ona bok gibi davranmış olacaksın.
Donc, en gros, tu vas la traiter comme une merde.
Zaman ve sebep sonuç ilişkisinin temel yasası yüzünden geleceğinin değiştirilmemesi gerektiğini biliyorum.
"Je sais que la règle d'or du temps et de la causalité " est qu'il est interdit de modifier l'avenir,
Temel yasayı çiğnemiş.
Il a enfreint la règle d'or.
- Temel olarak ne dediysen yaptım.
A peu près comme tu l'avais dit.
- Temel olarak derken?
"A peu près"?
Böylece temel fiziki seviyenizi yeterli bir düzeye getireceğiz.
Comment nous construisons votre base de remise en forme à un niveau décent.
Temel!
Débutant!
Evrak temel olarak bize herhangi İran karşıtı bir eylemi, raporu ve bilgiyi..
Cette lettre vous engage à nous fournir des rapports, des renseignements, toute activité anti-iranienne.
Temel kurallarımızı değiştirelim.
Juste pour codifier quelques règles.
Yani temel olarak diyorsunuz ki Logan Echolls cinayeti işledi?
Vous dites que Logan Echolls est coupable.
Temel temizlik.
De l'hygiène de base.
Temel muharebe eğitimi için sonraki otobüs ne zaman?
Quand est le prochain bus pour l'entraînement de combat basique?
Mısır tarihi için daha eski bir soykütüğü oluşturmak temel olarak... Tüm hayatları boyunca yaptıkları çalışmaları sorgulamaları anlamına gelir.
Établir la preuve d'une généalogie plus ancienne revient à remettre le travail de toute une vie en question.
Nasıl temel ve ahlak katledilirken bu yapılan şeye öğüt verme özgürlüğü denilebilir?
Comment peut-on, en anéantissant les fondements de la foi, de la morale, dire que ces hommes prêchent la liberté?
Birleşik Devletler Federal Şerif Teşkilatı ve Federal Hapishane Büro aleyhinde grup davası açmak için temel hazırlıyorum.
Je pose les bases d'une action de groupe contre le service des marshals des USA et le bureau fédéral des prisons.
Ham bir gösterim ama temel olarak taşın yaratılışı dönüşümü tüm formlarıyla inceleyen bilimin ilk şekli olan simyanın amacıydı.
C'est assez schématique, mais, en gros, la création de la pierre était le but de l'alchimie, une science ancienne étudiant les transformations en tous genres.
Birkaç temel temizlik ürününün karışımı.
Un mélange de quelques simples produits d'entretien.
Ama şimdi temel şeylerden başlıyoruz ve iyi şeylere bundan sonra geçiyoruz, anladın mı?
On commence avec... On commence avec les trucs de base, puis on continue avec le reste.
Bu şekilde, öldüklerinde temel içgüdüleri ve bilgileri bir diğer hücreye aktaracaklardır ve bu hücre de bir başka hücreye aktaracaktır.
Ainsi quand elle périra elle transmettra informations et connaissances à la prochaine cellule qui elle-même les livrera à la prochaine cellule, etc.
Bu arabada iki temel kuralım vardır.
J'ai seulement deux règles dans cette caisse :
Temel olarak 2048 bit şifreleme kullanırlar.
Ils travaillent avec un système de cryptage de 2048 bits.
Bir temel çizgi oturtana kadar ölçümleri okumak zor olacak.
Il sera dur de lire quoi que ce soit tant que l'on ne l'aura pas stabilisé.
- Temel kuralları hatırladığın sürece.
- Tant que vous respectez les règles de bases.
Bu, tek bir temel kuralı olan basit bir anlaşmadır :
C'est un simple accord avec une seule règle essentielle :
Bu klinikte bir temel kural var :
Une seule règle ici.
Reddetmeyi planladığımız temel tümce mi yoksa yan tümce mi?
Cela concerne la clause principale ou la clause secondaire?
Beyinde, temel kas faaliyetlerini kontrol eden hücreleri yok ediyor. İlerleyen bir sinir hastalığı. Konuşma, yürüme, nefes alma ve yutkunma gibi kas faaliyetlerini.
C'est une maladie neurologique qui détruit progressivement les cellules du cerveau qui contrôlent les activités musculaires essentielles comme parler, marcher,
Fiziğin iki temel direği kuantum kuramı, yani çok küçük parçacıkları, elektronları falan ele alan kuram, ve genel görelilik kuramı.
Les deux grands piliers de la physique sont la physique quantique, les lois qui gouvernent les particules minuscules, les électrons, etc., et la relativité générale.
Ancak, medeniyetin başlangıcından bu yana insanlar dünyanın temel düzenini anlama arzusu duydular.
Mais... depuis l'aube de la civilisation, les gens aspirent à comprendre l'ordre sous-jacent du monde.
12 yaşındaydım ve beş temel sosla başladım, bunlar, beşamel, velute, holandez, domates, espagnole.
À 12 ans, j'ai appris les cinq sauces de base, qui sont la béchamel, le velouté, la hollandaise, la tomate et l'espagnole.
Önce bu beş temel sosta uzmanlaşman gerek.
Il faut avant tout les maîtriser parfaitement.
Şeker sindirmek gibi yaşamın en temel işlevleri için gereken genetik talimatlara gelecek olursak bizler diğer türlerle neredeyse tıpatıp benzeriz.
Quand on parle des instructions génétiques pour les fonctions les plus basiques de la vie- - par exemple, digérer le sucre- - nous et les autres espèces sommes quasiment identiques.
Bu işlevler yaşam için çok temel olduğundan çeşitli yaşam formları diğer türlerden dallanmadan önce evrilmiştir.
C'est parce que ces fonctions sont tellement essentielles pour la vie, qu'elles sont apparues avant que les différentes formes de vie ne se soient séparées.
Memlekette, yemek pişirmenin temel bilgilerini öğrenme peşindeydim.
J'ai pris les rudiments de la cuisine sur le chemin du retour.
Temel Victoria diyeti ile
Le régime principal de Victoria.
Büyükannenin kirli işlerini bildiğine göre en temel şeylerden birini sana öğreteyim.
Maintenant que tu sais à propos de de la petite entreprise de côté de ta grand-mère laisses moi t'apprendre une des bases même.
Kılıç öldürmek için değil insanlara yardım etmek içindir, Kamiya okulunun temel edindiği sözdür bu.
Cette épée n'est pas pour tuer. Pour aider les sans-défence la devise de Kamiya Kasshin-ryu.
Bunlar en temel tutkumuz olan birbirimize köstek olup yere düşeni tekmeleme işini ilginçleştiren bir avuç kıskanç tip.
C'est qu'un tas de gens jaloux qui gagnent leur vie en s'adressant à notre envie profonde de voir les autres malmenés quand on va mal.
Daha sonrasında olanların ayrıntılarını size anlatamam ancak temel olarak, bunun sonunda sempatiniz uzaylılarla olacaktı.
Sans entrer dans les détails de la suite, à la fin, toute votre sympathie allait aux aliens.
Daha sonrasında olanların ayrıntılarını size anlatamam ancak temel olarak, bunun sonuna kadar sempatiniz uzaylılaraydı.
Sans entrer dans les détails de la suite, mais en gros, à la fin, toute votre sympathie allait aux aliens.
Temel amaçları doğurgan bir geyik bulmak sonuçta.
Leur 1er objectif, bien sûr, est de trouver une biche fertile.
Evle ilgili temel işleri yaptığınız taktirde bu anlaşma tamamen ücretsiz olacaktır.
"Vous l'occuperez gratuitement " à condition d'effectuer les tâches ménagères
Yani temel olarak, şu an iyiyiz.
Mon psy appelle ça de "l'agressivité déplacée". Tout va bien maintenant.
Birkaç temel kaydı koyalım bence.
Hey, ça tourne.
Aslında sen temel olarak benim yedek oyuncumsun.
Je vais probablement me faire ton amie Jessica plus tard, donc, tu es juste en train d'auditionner pour mon plan de secours.