Timsahlar traduction Français
391 traduction parallèle
"Fareler timsahları öldürürmüş."
Le rat du nil tue Ie crocodile.
Ormandaki bütün aslanlar, kaplanlar... yılanlar, timsahlar ve yamyamlar dikkatli olun.
Gare à vous, lions, tigres, serpents, crocodiles et cannibales!
Florida, palmiye ağaçları, timsahlar, denize giren fıstıklar.
La Floride, les palmiers, les alligators, des beautés qui se baignent.
Veda beni timsahların haklı olduğuna inandırdı. Çocuklarını yiyorlar.
Veda m'aura convaincue que les crocodiles ont raison de dévorer leurs petits.
Pekâlâ, siz kazandınız. Timsahlar bunu duyduğuna memnun olacak.
D'accord, j'accepte... les crocodiles se régaleront.
Yılanlar, timsahlar bataklık kumu, Hepsinin amacı aynı,
Serpents, alligators, sables mouvants... tous destinés à une chose :
TİMSAHLAR Timsahlar.
Des alligators.
- Timsahlar...
- Des alligators...
Yukarı çıkamazsın. Ziyaretçileri var. Yaşlı timsahlar.
N'entre pas, elle est avec une bande de vieux dragons.
- Timsahlar mı? Kanalizasyonlarda?
Dans les égouts de Londres?
Timsahlar burada, Dalekler yukarıda.
Les alligators ici ou les Daleks là-haut?
Memphis'teki şu Peabody Otel, lobisindeki havuzda timsahların ve ördeklerin yüzdüğü otel mi?
L'hôtel Peabody à Memphis, avec des alligators et des canards, dans un petit bassin, dans le hall?
O küçük havuzda yüzen timsahların ördekleri yemesine nasıl engel olduklarını görmek isterdim.
J'aimerais voir pourquoi les alligators ne dévorent pas les canards dans ce petit bassin où ils cohabitent.
- Timsahlar yemek için iyimi dir Asterix? - Sessiz ol!
Je dois construire un palais pour César dans un délai de 3 mois.
Bütün bunlar bana kendimi kötü hissettiriyor, timsahlar beni ısırdığında yenilemeyecek tatta olacağım!
Mais qui? Qui quoi? Amonbofis, ton rival, sans doute.
Taş yok, saray yok, timsahlar var!
C'est un coup d'Amonbofis.
Kraliyet timsahlarına aperatif olacaklar.
On est en train de servir l'apéritif aux crocodiles sacrés.
Sihirli iksirsiz, Getafix'siz yok oluruz, kutsal timsahlar...
Sans potion magique ni Panoramix, nous sommes perdus. - Les crocodiles sacrés, ils...
Timsahlar yakalanmaz, Meyve yetişmez.
Le croco mord pas à l'hameçon, La noix de coco veut pas pousser.
Güneşin, Nil çamurundan timsahlar yarattığını düşündüler.
Ils pensaient que le soleil multiplie les crocodiles dans la boue du Nil.
Timsahlar hakkında ne biliyorsun Bond?
Que savez-vous sur les crocodiles, Bond?
Ah, timsahları hiç sevmemI bir kere denemiştim onlardan, çok sıskaydılar.
Oh, j'aime pas les crocodiles, j'y ai goûté. C'est filandreux, c'est pas...
Büyük bir yarış yaptık, kargı fırlattık, güreştik... prenseslerle, sihirbazlarla yüzleştik, Büyük hayvanlar, timsahlar. Ve şimdi iyi bir gece uykusuna ihtiyacımız!
On a couru, on s'est battu, on a affronté des prêtresses, des fonctionnaires, des bêtes, mais on n'a pas dormi.
Allahın belası maymunlar, yılanlar, timsahlar, bilmemneler!
Des singes, des serpents, des alligators de merde!
Ben bir kaplumbağanın çocuğuyum. Timsahlar büyüttü panterler emzirdi.
Je suis fils d'une tortue, élevé par des alligators au lait de panthère.
- Timsahlar mı?
- Des alligators?
- Timsahlar mı dedin?
Tu as bien dit : "alligators"?
- Dudaklarımı oku. Timsahlar.
Lis sur mes lèvres : "alligators".
Daha sonra kulübede yılanlar ve gölde timsahlar çıkacak.
Avec des vipères dans les toilettes... et des crocodiles dans le lac.
Hayır, timsahlar kabinlerde.
Les crocos sont dans les chalets.
Bu yerden çok hoşlandı, baba. Tüm bu timsahlar, yılanlar falan.
Papa, j'aime cet endroit, avec tous ces alligators et ces serpents.
Timsahlar.
Ce sont des alligators.
Timsahlar.
- Des alligators. - Oui.
Bilirsin, lağımda timsahların yaşadığı söylenir.
Il paraît qu'il y a des alligators dans les égouts.
Lağımda timsahlar.
Des alligators dans les égouts.
Katlanmak zorunda kaldığım bu şeyler timsahlar, böcekler, yılanlar ve şu dedikodular.
Après les crocos et les serpents, il ne manquait plus que les rumeurs.
Büyük timsahları var.
Les "gators" sont énormes.
Büyük timsahları ve crocs'ları var.
Les "gators" et les "crocs" sont inouïs.
Bence, Florida suyuna atılan izleme mineralinden kaynaklanıyor. Tabii ki tayfunların sıklığı ve timsahların nitrojen zenginliğindeki gübreleri sayesinde.
Je crois que c'est dû à un oligoélément présent dans l'eau et produit par les nombreux typhons et le fumier des alligators riche en azote.
- Timsahlar olur burada.
– Il y a des crocodiles. – Des crocodiles?
- Timsahlar mı? Çok korkunç.
C'est horrible.
Timsahlar avlarını yerken gözyaşı dökerler.
Les crocodiles pleurent en mangeant leur proie.
Florida'da timsahlar var mı?
Il y a des alligators en Floride?
Küçük timsahlar ihtiyar Jennifer'a oyun yapmıyor değil mi?
Les petits crocodiles ne vont pas jouer un tour à la vieille Jennifer, hein?
- Timsahlar taze et sevmezler.
Les crocos n'aiment pas la viande fraîche.
Timsahlar ne kadar büyük?
Ils mesurent combien, les alligators?
- Belki timsahlar kapmıştır. - Hey, böyle konuşma.
Peut-être qu'il a été bouffé.
Zenciler, timsahlar, maymunlar rakunlar ve sıçanlar.
Nègres, Afros, Ânes, Chimpanzés et Pouilleux.
Timsahlar nasıl bir ses çıkarır, Louis?
Quel bruit font les crocodiles?
Eminim timsahlar bunu duyduğuna sevinir.
Les crocodiles peuvent se réjouir!
Filler, timsahlar, pigmeler var.
Des éléphants, des crocodiles, des Pygmées.