Ton traduction Français
327,973 traduction parallèle
- İşinin bir parçası da maaş çekini imzalayan adamın sözünü dinlemek.
- Eh bien, ton boulot, c'est de faire ce que demande celui qui signe tes chèques.
Keşke baban John Elway olsaymış gerçekten.
J'aurais aussi aimé qu'Elway soit ton père.
Randevu olmayan yemeğinde iyi eğlenceler.
Amuse-toi bien à ton non-rancard.
Senin telefonun mu?
C'est ton téléphone?
Yeni köpeğin nasıl?
Comment va ton colley?
Yeni kamyonet ve yüklü maaş da neymiş ki?
Et ton nouveau pick-up? Ton gros salaire?
"Randevu olmayan" yemeğin nasıldı?
Comment s'est passé ton "non-rancard"?
Senin Prius arabalı, yoga duruşu yapan, iklim değişimine inanan erkek arkadaşın böyle dans edebilecek mi bakalım?
Tu crois que ton petit copain écolo avec sa Prius et ses positions de yoga pourra danser comme ça?
Yok, babana söylemem.
Non, je ne dirai rien à ton père.
Dinle, Ed. Yardımına ihtiyacım var.
Écoute, Ed, j'ai besoin de ton aide.
Bugün doğum günün ve şampanyaya bayıldığını biliyorum.
C'est ton anniversaire, et je sais que tu adores le champagne.
- Yardımına ihtiyacım yok.
- J'ai pas besoin de ton aide.
Doğum gününde kar fırtınası.
Un blizzard pour ton anniversaire.
Bazen bir iki hafta çekmeceme bakmıyorum ve hizmetli onu eldivenle atmak zorunda kalıyor ama jestin hoşuma gidiyor.
Des fois, je vérifie pas pendant un moment, et le gardien doit les jeter avec des gants... mais j'apprécie ton geste.
Dil bilgisi kurallarını tuhaf bir şekilde göz ardı etmen beni güldürüyor.
Ton mépris fantaisiste pour les règles de grammaire m'amuse.
Çiftliğinde her şey yolunda mı?
Tout se passe bien à ton ranch?
Senin altında iki numara mı olayım?
Revenir ici et être ton numéro deux?
Sen gidince Colt terfi etti.
Colt est passé devant après ton départ.
Asıl tuhaf olan şu, herif bu gece malafatıyla senin bebeğin kafasına çakacak.
Non, ce qui est bizarre, c'est que plus tard, sa queue cognera la tête de ton bébé.
- Arkadaşın kim?
- C'est qui, ton ami?
Erkek arkadaş, ha?
Ton petit ami, alors?
Önemli bir konu olduğunu biliyorum. Acele etme, düşün taşın.
Ce n'est pas rien, alors prends ton temps pour réfléchir.
Ne seversin?
Quel est ton poison?
Tiny House Hunters'ı ben eve gelince izlersin artık.
Tu devras attendre que je rentre pour regarder ton émission.
Yeni hobin mi?
Ton nouveau passe-temps?
Kalktım, giyindim, cüzdanını çalıp sıvışacaktım.
Je me suis levée, habillée, j'allais voler ton portefeuille et partir.
Belki önlüğünü takarsın da oyun oynarız. Depocu çocukla onunla yatmak isteyen müşteri mi desem?
Tu peux peut-être mettre ton tablier, et on peut jouer au magasinier et... à la cliente qui veut coucher avec lui?
Kimmiş o arkadaş?
C'est qui, ton ami?
Bebeğinin babası geldi!
Le père de ton bébé est ici!
Dün gece sen yokken olanları duymuşsundur.
Tu as dû apprendre ce qui s'est passé hier pendant ton absence.
Jerry barı satmaya çalışan adam değil mi?
Jerry, c'est celui qui essaie de vendre ton bar?
Sen gelene kadar uyanık kalmaya çalıştım.
Je voulais veiller jusqu'à ton retour.
Barı devralıyorum ve sana söz hakkı tanımıyorum.
Je reprends le bar, et t'as pas ton mot à dire.
Yüzünü gördüklerini sanmıyorum.
Je doute qu'ils aient vu ton visage.
Baba, vasiyetini mi değiştirdin?
Papa... t'as modifié ton testament?
Sen giderken olduğum kadar heyecanlı değilim.
J'étais bien moins triste à ton départ.
Gelirken çek defterini ve sigorta şirketim için beyanını getirsen iyi edersin.
Ramène ton chéquier et une déclaration préparée que je puisse ramener à Geico.
Eski sevgilin, nişanlanmasının seni etkilemediğini düşünsün diye, Instagram'a koymak için mi?
Mettre une photo sur Instagram pour que ton ex sache que son mariage ne t'affecte pas?
Yüzüne ne oldu?
Qu'est-ce qui est arrivé à ton visage?
Bu benim ilk kez yanlış yolu seçişim. Yani yardımın lazım.
Comme c'est la première fois, j'aurai besoin de ton aide.
Yardakçı olduğunu biliyorum, Dan. Tabi bu gerçek isminse.
Je sais que tu es un larbin, Dan, si au moins c'est ton vrai nom.
Üniversite sınav puanını da söylemek ister misin?
Tu me rappelles ton score au SAT?
Kalbin tarafından yönlendiriliyorsun ve asla kararmasın diye dua ettiğim iyi bir kalbe sahipsin.
Ton cœur te guide et je sais qu'il est bon. Je prie qu'il reste pur.
Bu özelliklere sahip olduğuma inanıyorsan kılıcını bırak.
Si tu crois que j'en suis un, pose ton épée.
Kılıcını bırak.
Pose ton épée.
Kapa o çirkin Dan çeneni Clapa.
Ferme ton sale clapet.
- Adın var mı?
- Ton nom?
Batarang...
Ton Batarang...
- Kılcını bırak.
Pose ton épée.
- Adın ne?
- Quel est ton nom?
Pekâlâ biliyorsun.
Je veux dire, ton vrai père. Tu sais très bien.