Travailler traduction Français
29,395 traduction parallèle
Tek çalışma konusunda neden ısrarcısın?
C'est pourquoi tu insistes pour travailler seul?
Çinliler hakkında bilgi ver. Belki o zaman benimle çalışabilirsin.
Tu me donnes tes infos du côté chinois et peut-être que je te laisserai travailler avec moi.
Pekâlâ tek başına çalışmak istiyorsun.
Tu veux travailler seul.
Ne olursa olsun seninle çalışmaktan nefret etmedim.
Pour ce que ça vaut. Je n'ai pas détesté travailler avec toi.
Şimdi bu davayı halledeceğiz.
On va travailler sur ce dossier.
Bunu Stacey için halledeceğiz.
On va travailler dessus pour Stacey.
Aslında ben Connollyler'le yalnız çalışacağım.
Je vais travailler avec les Connollys seul.
Bill'le çalışırken uzmanlaşmışsınızdır mutlaka, o yüzden...
Vous êtes experte, évidement, quand on parle de travailler avec Bill, alors...
Birlikte çalışma şeklinizi bulacaksınızdır.
Vous trouverez votre propre façon de travailler ensemble.
Yok, kusura bakmayın. Eski hastamla rahatça çalışamam ben.
Je suis désolé, ça me met mal à l'aise de travailler avec une ancienne patiente.
- Ben mi? İşe gideceğim.
Je vais travailler.
Buraya randevumuz için gelmedim, iş için geldim.
Je ne suis pas là pour un rendez-vous. Je suis là pour travailler.
İşe gitmeliyim.
Je dois retourner travailler.
Onunla çalışmak nasıl bir şeydi?
Ça ressemble à quoi de travailler pour elle?
Şirkette beraber çalışacak olmamız sence bizim için garip olur mu?
Penses-tu que ce sera bizarre de travailler pour une entreprise?
Onunla iyi çalışacağınıza eminim.
Tu aimeras travailler avec elle.
Hamile ve hastayken çalışmasına izin mi veriyorsun?
Vous la faites travailler. Enceinte et malade?
Bu gece açık portre pembesi ve titanyum beyazıyla çalışacağız.
Donc ce soir, nous allons travailler avec le rose pâle et le blanc titane.
Artık bir takım oyuncusu olsan diyorum?
Donc pourquoi ne pas commencer à travailler en équipe?
Daha akıllıca çalışmalıyız.
Nous devons travailler plus intelligemment.
Bu kadın yalnız da çalışıyor olabilir, yabancı bir istihbarat örgütüyle de.
Cette femme, elle pourrait travailler seule ou elle pourrait travailler pour un service de renseignement étranger.
Güven bizim için doğal bir şey değil ama bence bunu için uğraşmalıyız.
La confiance n'est pas une chose naturelle pour nous, mais... on doit travailler sur ça.
Çalışmamız için koridorun ilerisindeki odayı ayarladım, - kameralara da erişiyorum.
Je nous ai une salle de conférence dans le couloir pour travailler dans, et je suis en train d'accéder aux caméras de sécurité en ce moment.
Birlikte çalışmamız gerekirken ekibi böldün.
Vous divisez cette équipe quand nous avons besoin de travailler ensemble.
Haplar ıf. Cadılar ölümcüldür, o zaman ve ı birlikte çalışmak gerekir.
Si ces pilules tuent les sorcières, alors on doit travailler ensemble.
Asıl materyalim demirdir ama camla çalışmak için fazla fırsat yakalayamıyorum.
Je travaille plutôt le fer, mais je n'ai pas beaucoup l'occasion de travailler le verre.
Senin altında çalışmak için yeterince zeki olamam.
Je n'aurais jamais été assez intelligent pour travailler pour toi, donc...
Buraya iş için geldim.
Je suis là pour travailler.
Burada bizimle çalışmasının daha münasip olacağını düşündüm.
C'est plus pratique pour lui de travailler ici.
Öbür türlü, yine çoklu ancak bu vakada kadınlar anlaşılan bunun için çaba gösteriyor.
L'autre, toujours de multiples, mais dans ce cas, les femmes doivent y travailler, vous voyez.
Bağımsız bir çalışan olduğuna göre bir problem olmaz, değil mi?
Travailler en free-lance ne vous dérange pas,
Yani senden kendi adına bağımsız çalışmanı mı istedi?
Donc il vous a demandé de travailler pour lui?
- İşime geri dönsem iyi olacak.
Je ferais mieux de retourner travailler.
İşime geri dönsem iyi olacak.
Je ferais mieux de retourner travailler.
Daha sonra FBI ajanı Devereaux, Alicia ile çalıştığı zamanları zengin dostlarım hakkında sorular sordu.
Ensuite l'agent Devereaux... l'agent du FBI.. ses questions sur Alicia, sur le fait de travailler avec elle... mes amis riches.
İş için hazırım.
Prêt à travailler.
Bu beni mutlu etmiyor. Kimse sana onunla çalışmanın kolay olacağını söylemedi.
On n'a pas dit que ce serait simple de travailler avec lui.
Her zaman bir cesedi yakmamız gerektiğinde Sabbath'da çalışamam numarasını çeker.
Il disait toujours qu'il pouvait pas travailler le jour du Chabbat, dès qu'il fallait enterrer un cadavre.
İşi bitirmek için işe gelirim, iş ne olursa olsun.
Je viens au travail prêt à travailler, quoi que ce soit.
Farkı oradan alırsınız.
Travailler pour payer le reste.
- Dinle, Lee H. Oswald bugün işe geldi mi?
Est-ce que Lee Harvey Oswald est venu travailler aujourd'hui?
Bu ruh hali değişimlerini kontrol altına almalıyız.
Ok, on doit vraiment travailler sur ses sautes d'humeur.
Seninle çalışmak ve sana arkadaşım demek benim için bir zevk.
Et c'est un plaisir de travailler avec toi et de t'appeler mon ami.
Sen sadece Wall Street'te çalışmalısın tamam mı?
Tu as juste à travailler à Wall Street, OK?
Sanırım işine dönmene izin vermeliyim.
J'imagine que je devrais te laisser travailler.
Pazartesi mahkemeden önce iki saatliğine bazı şeylerin üzerinden geçmek istiyorum.
Je demande juste quelques heures pour travailler quelques trucs avant le début du procès ce Lundi.
Altıma bir örtü aldım. Kalktım ve ona kahve yaptım. Her zamanki gibi çalışırken onu izledim.
je me suis enroulée une serviette autour des fesses, je me suis levée, je lui ai fait du café, et comme toujours, je l'ai regardé travailler.
Monica ile çalışabilirsin.
Vous pouvez travailler avec Monica.
İşine dön.
Retournez travailler.
İşinizi iyi yapmaya devam edin siz.
Continuez de bien travailler.
Çalışmaya başladığını duydum.
Et je l'entends commencer à travailler.