Tuhaf traduction Français
25,248 traduction parallèle
Tuhaf, yalancı, silahlı, çıkarcı, kurumsal bir kız arkadaş.
Une petite amie arriviste, manipulatrice, bizarre, qui ment et possède une arme.
Bu yüzden sabah tuhaf davranıyordun, değil mi?
Je signifie, c'est pourquoi vous étiez agir étrange ce matin, droit?
Çok fazla tesadüf ve onunla yaşananlar arasında tuhaf bağlantılar var.
Trop de coïncidences. Des connexions bizarres entre elle et des trucs qui se sont produits.
Ufak bir "Ha siktir! Biri ölecek!" korkusunun herkesin götünü tutuşturması ne tuhaf.
C'est drôle comme une petite menace de mort oblige tout le monde à se bouger le cul.
Bu kadar erken görülmesi tuhaf fakat bir travma sonucu görülmesi mümkün.
C'est rare à ce stade. - Est-ce que j'ai... perdu... Ça peut être dû à un choc.
Tuhaf, değil mi?
Bizarre, non?
Tuhaf sessizliğimize geri dönmek istiyorum.
Revenons à notre silence pesant.
Aile tarifesine geçtiğimizden beri telefon bir tuhaf çalışıyor.
Depuis qu'on a changé de forfait familial, mon téléphone débloque.
Ayrıştırma esnasında tuhaf şeyler gördüğün oldu mu?
Tu vois toujours des choses étranges quand tu fragmentes?
Tuhaf bir soru olduğunun farkındayım ama hangi yılda olduğumuzu sanıyorsunuz acaba?
Mon pote, ça ressemble à une question bizarre. En quelle année crois-tu être?
Ayrıca senin hikayen çok tuhaf.
Et votre histoire est vraiment trop bizarre.
Tuhaf bir durum bu.
Maintenant, c'est bizarre.
Tuhaf.
C'est marrant.
Çok tuhaf, değil mi?
C'est fou, non?
- Ne? - Tuhaf.
Gênant.
Onun evindeyken vücudum bir tuhaf oldu, ateş bastı ve sarsılmaya başladı.
Quand on était dans sa maison, J'ai senti tout mon corps réagir.., une sensation de chaleur inquiétante...
Tuhaf ama kendi isteğimle buradayım.
Curieusement, j'ai choisi d'être ici.
Dur, niye tuhaf olduğunu düşündün?
Attends, pourquoi bizarre?
Tuhaf olan genel manada yatmamız, değil mi? Evet.
C'est globalement le fait qu'on couche ensemble qui est bizarre?
Otomatik olarak ayarlanmış Bu yüzden bütün sesler bir tuhaf
Autotunée Pour que les voix soient bizarres
Dizi mi yoksa Kenny G'nin çaldığı tuhaf saksafon mu?
La série ou ce saxophone bizarre dont joue Kenny G?
Michael Vick çok tuhaf bir teklifte bulundu.
Michael Vick m'a fait une proposition étrange.
Sana kahve getirip, kıyafetlerini kuru temizlemeciye bırakıp tren istasyonunda gördüğün tuhaf kadınlar için
P. C., je vais chercher ton café? Ton linge au nettoyage à sec? Des négligés pour des femmes étranges rencontrées à la gare?
Uslu bir çocuk olursan internetteki videoda gördüğün o tuhaf Fransız şeyini yapabiliriz.
Si tu es gentil, on fera ce truc français bizarre que t'as vu sur cette vidéo sur Internet.
- Üzücü ve tuhaf olmadan, "Bana sorarsanız." dedin ama sormuyoruz.
- Avant qu'ils ne deviennent tristes, tu as dit "Si vous voulez mon avis", et on n'en veut pas.
Yanlışlıkla buraya gelmem çok tuhaf.
Quelle coïncidence!
KELSEY, KONUŞMAMAMIZ TUHAF OLDU.
KELSEY, BIZARRE QU'ON SE SOIT PAS PARLÉ.
Filmini kimsenin izlememesi tuhaf olmaz mıydı?
Ce serait pas zarbi que personne ne voie ton film?
Çok tuhaf bir varsayımda bulundun.
C'est très bizarre comme supposition.
Tuhaf bitti, değil mi?
Ça a tourné bizarrement, non?
Senin için tuhaf kaçmaz, değil mi?
Ça sera pas bizarre?
Ne? Neden tuhaf kaçsın ki?
Pourquoi ça le serait?
Tuhaflık konuşuyorsak, benim için de tuhaf kaçmaz.
C'est pas bizarre pour moi si on compte les bizarreries.
- Tuhaf.
- Bizarre.
Tuhaf bir erik.
Bizarre, la prune.
Bana tuhaf şeyler söyledi de.
Il m'a dit des trucs bizarres.
Tuhaf, değil mi?
C'était bizarre, hein?
Bu kadının evi tuhaf mı kokuyor, bana mı öyle geliyor?
Je rêve ou cette maison a une drôle d'odeur?
Sohbet etmek için tuhaf bir ortam.
Drôle d'endroit pour une conversation.
Hey, şu tuhaf Bogart çocuğundan mı bahsediyorsun?
Tu as parlé simili Bogart?
Benim için artık tuhaf değil.
Ce n'est plus ironique pour moi.
Tuhaf değil mi?
Je sais c'est surprenant.
Tuhaf.
C'est ironique.
Tuhaf bir şey hatırlıyor musun? Olağan dışı bir şey falan?
Vous rappelez-vous quoi que ce soit d'inhabituel?
Bak, Toby yalnızlığı seven tuhaf bir tip değil.
Toby n'est pas un cinglé solitaire.
Kulağa tuhaf geliyor.
Ça a l'air bizarre.
Bunu öz annenin önünde yapmak... Bu tuhaf.
Mais devant sa propre mère, ça, c'est bizarre.
Dougie Amsterdam Vaiz'in sana beklemediğin bir anda yumruk attığını ve tuhaf bir ses çıkarttırdığını söylüyor.
Douggie Amsterdam, il raconte partout que le pasteur t'a tabassé et que t'as fait un bruit bizarre.
Janey, galiba Bay Ürkünç Tuhaf seni tamamen unutmuş.
On dirait que M. Gros Dégueu se souvient plus de toi.
Tuhaf.
Bizarre.
Çok tuhaf.
C'est vraiment bizarre.