Tutku traduction Français
1,361 traduction parallèle
Bu bir tutku ve sıklıkla yetişkinleri çocuklaştırır.
Ça fait régresser bien des adultes.
Kendimi düşünmekten alamıyorum. Tutku bundan gelmez mi?
Mais je ne peux pas m'empêcher de penser que c'est comme ça que naît le feu.
Bölüm için, belli bir ruh, tutku masumiyet, ve benzeri olmayan bir dış güzellik karışımı gerek.
Le rôle requiert... à la fois une passion, une innocence angélique... et une beauté extérieure inégalable.
Tutku? Bir Peacekeeper'dan?
Un pacificateur éprouverait de la compassion?
Bu benim için bir tutku, anlarsın ya?
C'est ma passion, tu vois?
" Nasıl bir tutku...
" Une telle passion...
"Hiç böyle bir tutku hissedebilecek miyim?"
"Pourrais-je aimer avec une telle passion?"
Yaptığı işe tutku ile bağlı erkeklere bayılırım.
J'aime les hommes passionnés par leur travail.
Çünkü içinde bir yerlerde tutku ateşi hala yanıyor.
C'est parce qu'au plus profond de toi, la flamme de la passion brûle encore.
Onun kalbini kendi kalbinin yanına koymuş, Mary'nin kalbi de tutku aleviyle yanmaya başlayana kadar beklemiş.
Ce qu'il fit. Il le plaça à côté du sien, et il brûla dans les flammes de sa passion.
Bu tutku senin doğal yapını değiştirebilir mi?
Pensez-vous que cette passion-là puisse changer votre nature?
Sana asla tutku yazılı şişeyle oynamamanı söylemiştim! - O tamamen patlayıcı birşey!
Je t'avais dit que le flacon "Passion" était explosif!
- Güç... Tutku... Tehlike...
Puissance, passion, danger!
Eğer doğru geliyorsa, ve sen de onunla kaldıysan, bu senin son, vahşi, tutku dolu anın olacak!
Si c'est la bonne chose et tu décides de rester avec lui, ceci pourrait être ta dernière chance d'avoir une liaison passionnée!
Düşündüm ki eğer bir süre birlikte olurlarsa, bu tutku...
Je me suis dit, - j'étais trop optimiste - que s'ils étaient ensemble, la passion, c'est ce que c'est, non?
.. sonra bu melun, bu melun tutku bitebilir!
Cette putain de... Cette putain de passion s'éteindrait!
O kişiyle birlikte olduğunuzda hissettiğiniz tutku öyle büyüktür ki, gittiği zaman fiziksel acı çekersiniz.
Que les moments ensemble étaient... si fougueux et passionnés que leur absence vous faisait mal?
Tutku tutkudur, nerede olursan ol.
Le désir est le désir, où qu'on aille.
Belli bir ahlaksızlık ve korku tehdidi üzerine kurulu hayaller. Öfke ve tutku ile çözülen hayaller.
Des images prenant racine dans la dépravation et l'horreur... qui défilent avec rage et passion.
Ablam Laura buna "Büyük bir tutku" diyor. O bile yetersiz kalıyor.
Ma soeur Laura appellerait ça de la passion.
Tutku sizlere ömür!
La passion.
Garip bir tutku sardı beni.
Une étrange passion m'a envahi.
Bryan'la tutku eksikliğimiz vardı.
Avec Bryan, ce n'était pas passionnel.
Tutku eksikliği yüzünden evliliğini geçersiz saydırmak isteyen bir kadının davasına bakıyoruz.
On défend une affaire, au cabinet... où une femme veut annuler son mariage par manque de passion.
Bir beraberliği oluşturan şey tutku değildir.
C'est sensé de bâtir une union sur la raison.
Tutku ya da arzu yüzünden bundan vazgeçilmezdi.
et non éphémères comme la passion ou la luxure.
Biraz tutku istedim.
Je voulais un peu de passion.
Bizim ilişkimizin temelini tutku oluşturmuyordu.
Ce n'était pas notre accord.
Sen onlar için bir tutku değildin.
Il n'y a aucune passion.
İki yabancı arasındaki tutku cinayeti.
Crime passionnel... Entre deux personnes qui semblaient ne pas se connaître.
- Kötü bir şeymiş gibi söylüyorsun. - Değil. Sadece tutku duyulacak bir sürü şey var.
Ce dernier a du mal à faire vire sa famille.
Bana o tutku ve yoğunlukla aptal aptal bakmanı özledim.
On n'a jamais assez d'amis, Potter virgule Joseph.
Hatırlıyor musun sizin evdeyken, tutku duyulacak bir sürü şey olduğunu söylemiştin.
Tu m'as dit qu'il existait plein de passions.
Buna tutku deniyor, Raymond.
C'est la passion, Raymond.
- Tutku. Tedirginlik.
Obsession.
Işık saçan ve şık birisi sadece 100 yıllık siyahi bir baskıdan gelebilecek bir ruh ve tutku.
Quelqu'un de radieux, dont la passion vient de centaines d'années d'oppression noire.
Gençlik. Mutluluk. Tutku.
La jeunesse, le bonheur, la passion...
Homer kendine yeni bir tutku buluyor. Miks yapma aletinin tozunu almak ve parlatmak. "Kahkahaların Ardında" devam edecek.
Homer découvre une nouvelle passion, dépoussiérer et briquer les consoles de mixage dans la suite de Derrière les rires.
Bu proje benim için kişisel bir tutku hâline geldi.
Je suis personnellement passionné par ce projet.
Tutku... canlı olduğunu hissettiren budur.
C'est la passion qui nous fait nous sentir vivants.
Peki. Tutku mu istiyorsun?
Bon, vous voulez de la passion?
Al sana tutku.
Je vais vous en donner.
Bir tutku ifadesi.
Un acte passionnel.
Ve Guran tutku bu deliyi ateş gibi sarmış.
Quant à Guran... ce cinglé est animé d'une passion dévorante.
Tutku...
Passion.
Tutku!
Passion.
Tutku.
Passion.
Bu değişik bir tür tutku.
C'est un autre genre de passion.
Eminim bunu milyonlarca kez duymuşsundur ama hiç böyle bir tutku hissetmemiştim, görmemiştim.
Je veux dire... Je suis sûr que vous avez entendu un million de fois mais... Je n'ai jamais ressenti...
O halde burada bir tutku durumu var.
Un geste passionnel
Tutku...
Passion...