Ultra traduction Français
1,278 traduction parallèle
Senin öyle hissettiğini öğrenince panik ve endişeye geri döndük. Ayrıca enerji içeceğine ihtiyacım olacak.
Maintenant que je connais tes pensées, j'éprouve de la panique, de l'angoisse... et j'ai besoin d'un ultra désaltérant.
- Onlari ultra dogurgan yapiyor.
- Ca les rend ultra fertiles.
- Ne kadar ultra?
- A quel point?
- Ama ultra hafif!
- C'est des ultralégères. Arrête.
Titan, seçkin bir centiImen için mükemmeI bir seçenek.
Le Titan est le nec plus ultra pour un gentleman.
Çünkü sevdikleriniz en iyi stili ve konforu hak eder.
L'être cher mérite le nec plus ultra du style et du confort.
Bu iki sıvının karışmasıyla çok güçlü bir zehir oluşacak.
Mélangés, ces 2 liquides deviennent un poison ultra violent.
Şeytanınız bol olsun. - Çift kızı olan başlar.
J'avais oublié, tu te souviens de cette boîte ultra chic, le Atom Bar?
Penultra inşaat yöneticileri Arthur'un onlardan para tırtıkladığını farkettiklerinde onu öldürmeyi kararlaştırmışlardı.
Les Constructions Pan Ultra avaient mis sa tête à prix... quand ils ont découvert ses vols.
Bu masalınızın gizli belgelere dayanması gerekiyor. Herhangi bir kısmı mümkün olsa bile.
Vous savez... vos fabulations devraient s'appuyer sur des elements ultra-secrets... a supposer que tout cela soit concevable.
Örneğin, 14 / 3 / 1 988 tarihli gizli belge. Hernandez'in sağlık raporu. Santa Maria Hastanesinde, şarapnel yarası.
Par exemple, le document ultra-secret du 14-3-88... la fiche medicale d'Hernandez, soigne pour eclats d'engin a Santa Maria.
- Çok heyecanlıyım.
Ultra contente!
Bulabildiğim tüm hacker dosyalarını kullandım ve burada ciddi şifre çözücülerden bahsediyorum.
C'est débile. J'ai utilisé toutes les astuces des hackers et je ne peux rien faire... Et je parle d'un cryptage ultra-costaud.
Yeğenin de böyle başladı. Sonra kaçtı gitti ve ufacık etekler giyen bir model oldu!
Ça a commencé avec ta nièce, elle est partie pour devenir mannequin et porter des jupes ultra courtes!
Ultra-mini teknoloji. Üzerinizde bulunan her şeyi ben bileğimde taşıyorum.
Nanotechnologie... tout ce que tu portes là est concentré sur mon poignet.
Sana birşey sorabilir miyim... düşüncesizce?
- Est-ce que je peux te poser une question ultra-indiscrète?
Böyle daha kolay.
C'est hyper-ultra démentiel.
bende ultra-fixing saç jölesi var.
J'ai du gel ultra-fixant.
İleri teknoloji hız radarımız gösteriyor... yüz ifadenin... 120 km.'yi aşıp radara girmiş hali.
Comme l'indique notre détecteur ultra-perfectionné... vous avez été flashé... à plus de 20 km / h.
Bu ileri teknoloji ürünü makinenin sırrı... yüksek hızda çalışan bir teknisyen gizleyebilmesi.
Le prodige de cette machine ultra-perfectionnée... est qu'elle cache un technicien super rapide.
Ultra mı?
- "Des hypers"?
Ultra popüler, ultra çekici, ultra vs.
Hyperpopulaires, hypermignonnes, hyper... et cetera.
Oh, dostum. Karanlıkta bile fotograf çeken... gerçekten çok şık makineler var. Kahretsin!
Avec un de ces appareils photos ultra-modernes qui prennent des photos dans l'obscurité mais qui ont l'air d'avoir été prises en plein jour.
Aşk mı, aile mi, bilmiyorum ama içinde bulunduğumuz yer kesinlikle orası değil.
De quoi? J'ignore si fonder une famille, c'est le nec plus ultra... mais là où on est...
O zamana kadar biz de... tüm bu süper sınıflandırılmış gizlilik içinde ona güvenecek miyiz?
Et en attendant tu vas avoir confiance en elle? Avec tout tes AMSTRAD CPC 464 top-secret ultra-confidentiel autour d'elle?
Hafif Kevlar. Son teknoloji ürünü.
- Du kevlar, le nec plus ultra.
O kadar hırçın olduğum için üzgünüm.
Désolée. J'ai été une ultra garce.
"Bütün birimler, iki mahkum kaçtı. Ultra Humanite ve Lex Luthor."
Deux prisonniers viennent de s'évader, il s'agit d'Humanite et de Lex Luthor.
Eminim ki hepiniz Ultra Humanite'ı tanıyorsunuzdur.
Je ne crois pas avoir besoin de vous présenter Humanite.
Şu ana kadar Ultra Humanite arabulucularla konuşmayı reddetti.
Jusqu'à présent, Humanite à refusé de parler avec les négociateurs.
Bu program bağış yapan Ultra Humanite ve sizin sayenizde yayınlandı.
Ce programme a été rendu possible grâce au don généreux d'Humanite et à ceux de téléspectateurs comme vous.
Biz ultra-liberallerin söylediğini bilirsiniz çocuklar ve uyuşturucu söz konusu olduğunda yalan söylemekte sakınca yoktur.
Nous les ultralibéraux disons : pour protéger les enfants de la drogue, on peut mentir.
Asabiyah, El-Kaide kökenli, Sudan'da gizlenen köktendinci bir örgüt.
C'est une cellule ultra-extrémiste qui se cache au Soudan. Une branche d'Al Qaida.
Bu iki sıvının karışımı çok öldürücü bir zehiri oluşturuyor.
Mélangés, ces deux liquides deviennent un poison ultra violent.
Galaksideki potansiyel düşmanlarımız hakkında söylediklerin doğruysa, bu gelişmiş silahlara her zamankinden çok ihtiyacımız var.
Si ce que vous dites sur des ennemis potentiels dans la galaxie est vrai, il nous faudrait des armes ultra-sophistiquées.
Bir dakika! Şef kendine ultra ses düzenli yeni bir plazma televizyon aldı. Hadi ona gidelim!
Chef vient de s'acheter une télé d'enfer, allons chez lui.
Uçan tabak mı? Artık ucuz kağıttan olmayacak, 4.0 megapiksellik teknolojinin başyapıtı olacak!
La soucoupe volante n'est plus en carton, mais en image de synthèse 4.1 méga pixel, ultra digitale.
Ağırlığı neredeyse yok, ısıyı anında dağıtıyor ve her türlü insan ve doğa gücüne dayanıklı.
Ultra-léger, à dispersion thermique immédiate... et résistant à toute force humaine ou naturelle.
AŞIRI HIZLI TEPKİ
Réponse ultra-rapide.
Kullandığımı en ileri teknolojiler en son mühendislik harikaları ve gelişmiş görüntüleme sistemleri sayesinde şahane bir kşif gezisi oldu.
Une expédition extraordinaire tant par ses technologies ultra-innovantes, son ingénierie inédite, que par ses systèmes caméra...
Ama, ya son derece tutucu olan 74 yaşındaki bir kadın?
Mais pour une ultra-conservatrice de 74 ans...
Çok garipti çünkü Johnny ultra-muhafazakar Joey de ultra-liberaldi.
C'était trop bizarre car Johnny est un ultra-conservateur et Joey un ultra-libéral.
Şahsen... Birleştirdiğin şeyin mutlak güç silahı olmasını beklerken ondan çıkan bir mesajla değişmen bana abes geliyor. Bu mesaj bir şans kurabiyesinden de çıkabilirdi.
J'aurais trouvé décevant après avoir espéré une arme ultra puissante de n'obtenir qu'une révélation digne d'une devise de biscuit chinois.
Herşey son teknoloji ürünüdür.
Tout ce qui est le nec plus ultra, au top du top.
Bilirsin, Ultra-saygıdeğer büyükelçiyle anlaşmak için.
ambassadrice de je ne sais où.
Sevgiyi bu ultra piçlerle paylaş.
Un peu d'amour pour ces chiens du programme MKULTRA.
Titanyum kaplamalı, kobal krom molibden alaşımı ultra yüksek moleküler ağırlıklı polietilen bileşeni.
Alliage chrome-cobalt recouvert de titane. Polyéthylène à poids moléculaire ultra élevé.
Güçlü bir tüfekle, yakın mesafeden vurulmuş. Barut görünüyor.
Fusil ultra puissant, à bout portant, résidus de poudre.
İpek tetik, hareketli sürmeli lazer.
Gâchette ultra-douce, verrou laser rétroactif.
Artik ultra porno kiralamak icin sahte kimlik cikartmam gerekecek.
Il me faudra une fausse carte d'identité pour l'ultra-porno.
melankolinin maestrosu Sırpların kusursuz çellocusu Büyük Gavrillo!
Le nec plus ultra serbe du violoncelle. Gavrilo le Grand!