Uni traduction Français
736 traduction parallèle
Annem ve babam harika bir çiftti.
Mon père et ma mère formaient un couple très uni.
Tanrının bir araya getirdiğini insanlar bozamasın.
"Que l'homme ne sépare pas ce que Dieu a uni."
İffetsiz ve alkolik bir eşe sahip bir erkeğin... tüm acılarını yaşadım.
J'ai souffert le martyre d'un homme uni à une femme intempérante et lascive.
Birlikte ölmek birlikte yaşamaktan daha özel bir şey.
Mourir uni est plus intime que vivre uni.
Amaç yoksulluğu değil bölünmüşlüğü yenmek ve Hun'ları saldırılamaz, yenilmez birleşik bir halk yapmaktı.
Pas pour combattre la misère. Mais pour conquérir la dignité. Pour faire des Huns, un peuple uni.
Majesteleri, bu Ekselansları Sör John Hay Büyük Britanya Birleşik Krallığı'nın saygıdeğer temsilcisi.
Majesté, voici Son Excellence, Sir John Hay... très honorable représentant de Royaume-Uni en Grande-Bretagne.
Saygıdeğer Majesteleri, Victoria'ya Birleşik Krallık ve İrlanda Kraliçesi beşeri dünyanın, tüm İngiliz kolonilerinin güçlü hükümdarına.
A Sa Gracieuse Majesté Victoria... reine de Royaume-Uni et Irlande... puissante souveraine des colonies encerclant le monde humain.
Yaşanan bazı olaylara rağmen biz ayrılmaz bir çiftiz.
Contrairement à certaines apparences, nous formons un couple très uni.
Serbestçe doğduğunu gördüğün köpek yavrularının aksine bu dünyaya adım attıktan sonra hala sana bağlıdır.
Mais quand il est enfin là Il reste uni à toi... alors que les chiens naissent libres.
"Tanrı'nın bir araya getirdiğini kimse ayıramasın."
Que l'homme ne sépare pas ce que Dieu a uni.
Eğer hiçbir ortak yanımız yoksa, bunca yıl ikimizi birarada tutan neydi?
Alors, si nous n'avons rien en commun, dis-moi ce qui nous a uni tant d'années! Les sens!
Eğer burada herhangi bir sebeple bu iki insanın kutsal evlilik bağıyla birlikte olamayacağını düşünenler var ise ya şimdi konuşsun ya da sonsuza dek sussun.
Si quelqu'un dans l'assistance... connaît une raison qui empêche que ce couple... Soit uni dans les liens sacrés du mariage... qu'il parle maintenant, ou se taise pour toujours.
Katolisizm ile Marksizm arasındaki ilişkiyi öğrenmek istiyor.
Il veut savoir ce qui uni le catholicisme et le marxisme.
Bu 6 ölüm İngiltere'nin büyük bölümünü kapsayan alanda ve beş yılda gerçekleşmiş.
Six morts, oui, mais sur cinq ans et sur presque tout le Royaume Uni.
kendisi birleşik hissettiği Amerikan'ın sevinci bir milyon Amerikan'la demokrasinın sevgisiyle işte gelecek dünyanın hastalığı!
La joie de l'Américain qui se sent uni à un million d'Américains dans l'amour de la démocratie voilà la maladie du monde futur!
Birkaç taş yıkıldı ama ülkemiz güçlü, birleşik, kararlı ve hiç olmadığı kadar üretken.
Quelques pierres se sont écroulées, mais notre pays est fort, uni, déterminé et plus productif que jamais.
Tanrı hiç kimsenin sizi ayrımasına izin vermesin.
Ce que Dieu a uni, qu'aucun homme ne le délie. "
Dünya kamuoyu bizim yanımızda. Birlik olduğumuzu gösterelim.
Frères et sœurs, l'opinion publique internationale est avec nous, montrons au monde que notre peuple est uni et décidé :
"Birleşik Yeraltı Dünyası." Birleşik Dünya merkezindeki üyeler kadar birleşiğiz ancak.
"La pègre Unie". Nous sommes aussi unis... que les membres des quartiers généraux du Monde Uni.
Birleşik Dünya binası, sevgili suç yoldaşlarım.
Le bâtiment du Monde Uni, chers camarades du crime.
- Birleşik Dünya binasında.
- Au bâtiment du Monde Uni.
Umutların birleştiği yer? Birleşik Dünya Örgütü!
Unification et conteneur d'espoirs, c'est l'Organisation du Monde Uni.
İNGİLTERE
ROYAUME-UNI
Mikroevrende zavallı birleşik dünya.
Notre pauvre monde uni en microcosme.
BİRLEŞİK DÜNYA BİNASI
SIEGE DU MONDE UNI
İşte pilotlar otomobillerini çalıştırıyor ceplerine yerleştiklerinde Britanya Grand Prix'si başlayacak.
Les pilotes s'approchent de la grille où ils attendent que le starter agite le drapeau du Royaume-Uni pour marquer le début du Grand Prix britannique.
Gün gelecek gücünü herkesi herkese karşı savunup korumak için biriktiren ve her bireyin diğerlerine bağlı olduğu halde sadece kendine itaat ederek özgürleştiği bir toplum doğacak...
"Le jour viendra " D'une sociètè qui met son énergie à défendre et protèger chacun " Et dans laquelle chaque individu bien qu'uni aux autres,
Tanrı'nın birleştirdiklerini insanoğlu ayırmasın.
Ce que Dieu a uni, que l'homme ne le sépare pas!
Babasının karısıyla yatan adam.
Qu'il a été uni à la femme qui fut celle de son père.
İstediğim şey bir birleşme, benimkini seninkiyle, isteyerek.
Ce que je veux, c'est... une union, votre esprit uni au mien de plein gré.
Biz de derhal o şekilde yapacağız, bayım, ama ilk önce, uluslararası kanunlar altında, Büyük Britanya'ya ait bir kameranın içinde bulunan Birleşik Devletler hükümetinden alınmış film makarasını çıkaracağız.
Nous nous retirerons mais, selon les lois internationales, nous retirerons de la capsule le film pris au gouvernement américain qui était dans une caméra appartenant au Royaume-Uni.
Bir erkek ve bir kadın bu şekilde birleştiğinde, hiçbir isteğini reddedemez.
Lorsqu'un homme est uni à une femme de cette manière, il ne peut rien lui refuser.
Öyle olsaydı, eğilimleri göz önüne alınırsa, iki üç kişi birleşerek Parmen'i iktidardan düşürürlerdi.
Si c'était le cas, vu les penchants hostiles des Platoniens, deux ou trois auraient uni leurs forces pour renverser Parmen.
Ve İngiltere Ödemeler Dengesi, 1 966 ve'67.
Et la Balance des Paiements du Royaume-Uni, 1966 et 67.
"Ve sen ve sen İngiltere'yi terk edip Fransa'ya dönmek zorundasın."
"Et vous devez... Vous devez quitter le Royaume-Uni et rentrer en France."
artık iyice alıştım görünüyor. Uyuşturucu ve devrim hep gündemde olmuştur.
C'est comme la révolution, le front uni et tout.
Sizi temin ederim bayanlar ve baylar bu kesinlikle Batı İngiltere'de kalan son Wonka çikolata kolisi.
Je vous garantis... que c'est la dernière boîte de chocolats Wonka... au Royaume-Uni.
Brenda Blaney'nin bir araya getirdiğini hangi erkek parçalayabilir!
Ce que Brenda Blaney a uni, c'est pour la vie!
Oh, Ben seninim, Connie, daima sana bağlıyım... pisliğe dokunmuş ince ve görünmeyen bir kabloyla...
Oh, je suis à toi, Connie, uni pour l'éternité... par un fil invisible délicatement tissé d'obcénités
Sürü hayatta kalmak için birarada olmalı.
Le clan doit rester uni pour survivre.
İNGİLTERE .. açılış konuşmasında Genel Sekreter tarafından ustalıkla belirtildi.
ROYAUME-UNI dans son préambule.
Üniformanın toplam değeri...
La valeur totale de l'uni...
Tanrının birleştirdiğini hiç kimse birbirinden ayırmasın.
Ce que Dieu a uni, qu'aucun homme ne le sépare.
O sıralarda İngiltere krallığında huzursuzluk hüküm sürüyordu. Fransızların istilasından... korkuluyordu.
A cette époque, le Royaume-Uni était en effervescence... parce que menacé... d'une invasion des Français.
Bay Başkan ve hayat ve özgürlüğe en saygısızca tutumu ile Riyakâr Parti adına Kıtalarötesi Yol Tecavüzü'ne savaş ilan ediyoruz.
Nous déclarons la guerre au Parti Uni, à monsieur le Président, et à cette insulte lancée au visage de l'humanité et de la liberté, ce Viol Transcontinental!
Bayanlar baylar, çok tuhaf bir kaza ile Frankenstein, çok değerli meslektaşımız ve Riyakâr Parti papazını öldürdü.
A la suite d'un accident étrange Frankenstein a tué notre collègue et ami, - le Diacre du Parti Uni.
Sadık eşinden bir sürü şirin çocuklarınız olsun ve onurlu mücadelen Tanrı'nın ışığı ile devam etsin.
Un havre de bonheur uni et fécond Le vœu de fidélité de la mariée Fera continuer cette noble lignée
Önce teklik kendini ikiye bölse de hâlâ tek bir bütün olarak kalıyor.
"D'abord celui du premier, " qui se dédouble et reste uni.
Komünist Parti günümüzde devrimin gerçekleşmesi için en gerekli politikanın radikal ve demokratik hareketlerin birleşmesi olduğunu düşünüyor.
Le parti communiste pense que l'orientation politique prioritaire aujourd'hui est le rassemblement des mouvements révolutionnaires, radicaux, et démocratiques au sein d'un front uni.
Ou sevdiğimi, ne olursa olsun, kendimi sıyıramayacak kadar ona bağlı olduğumu biliyorum.
Je réalise que je l'aime et que je lui suis uni, quoiqu il arrive.
- Ne yapıyordu o? - Gece okulundaydı! - Gece Üni- -
Sans travail, c'est mon seul plaisir.