Unutamıyorum traduction Français
197 traduction parallèle
Son kez değil! Onu unutamıyorum!
" Non, je ne peux pas l'oublier.
Unutamıyorum ki.
Je ne peux pas oublier.
Senin neler çektiğini unutamıyorum.
Je ne peux oublier ce que vous subissez.
Özür dilerim Alison, sadece o kızı unutamıyorum.
Pardon, Alison. Je n'arrive pas à oublier cette fille...
Belki umduğum gibi biri olmadı ama hala kızım ve onu unutamıyorum.
Elle n'a pas tourné comme je l'espérais mais elle reste ma fille.
Fakat senin o caddeyi hiç unutamıyorum.
Mais je ne peux pas oublier ta rue.
Sizi unutamıyorum. Her sözünüz, her hareketiniz beynimde kazılı.
Tous vos regards, tous vos gestes sont gravés dans mon esprit.
Denedim ama onu unutamıyorum.
Je n'arrive pas à l'oublier. Ne t'inquiête pas.
Ne güzel anılardı. Hiç unutamıyorum.
Je vais sonner Milly pour vous aider à vous coucher.
Dave, işin doğrusu onunla beraber olmanın faturası kabarınca ondan ayrıldım ama onu kolay unutamıyorum.
- Pourquoi traîner ici? Elle aime le luxe et je suis fauché, mais j'arrive pas à l'oublier.
Seni unutamıyorum.
J'ai essayé de résister...
Biliyorum ve bunu unutamıyorum.
Je le sais et je ne peux pas oublier.
Hala dün istasyonunda Susie'yi unutamıyorum.
C'était incroyable, comment Susie était à la gare, hier.
Gözlerini hiç unutamıyorum.
Jamais je n'oublierai ses yeux.
Bu anılar yüzünden seni unutamıyorum.
J'avais gardé ce souvenir de toi, tu ne l'a pas gâché.
Zavallı Wretch'i bir türlü unutamıyorum. Mezarı soyulmuştu.
Je n'oublierai jamais ce pauvre diable... dont on a pillé la tombe...
Bana yapmış olduğun bir iyiliği unutamıyorum.
Je ne peux oublier que tu m'as autrefois secouru.
Hiç unutamıyorum, küçükken kiralık bir evde oturuyorduk. Sıcak suyu yoktu. Ne banyo ne de başka bir şey vardı.
Quand j'étais gamin, on habitait dans un appart sans eau chaude ni salle de bains.
Ama sirkleri unutamıyorum.
Mais le cirque, je ne peux pas l'oublier.
Gerçekten, unutamıyorum.
Vraiment pas.
Ama ben tanışmamızı hiç unutamıyorum.
Moi, je l'oublierai jamais. C'est sûr.
Ve Arnold yanımızdan geçerken, Louie'nin yüzünü onun Arnold'a dehşet içinde bakışını, asla unutamıyorum.
Quand Arnold est passé près de nous, j'ai regardé le visage de Louie, il regardait Arnold avec admiration.
Anne, çok denedim ama onu unutamıyorum.
Maman, j'ai beau essayer, je ne peux pas l'oublier.
Gördüklerimi unutamıyorum.
Cette vision m'obsède.
Öyle dürüst, öyle iyi bir adama bir köpek gibi davranmalarını unutamıyorum.
Je ne l'oublierai jamais. Il était honnête, si bon... et ils l'ont traité comme un chien!
Ben cömertçe bağışlanmışken, onların suçlarının cezasını ödüyor olmalarını unutamıyorum.
Et cela me tracasse. Je sollicite votre attention pour un ami à moi.
Bir türlü unutamıyorum.
Ça me sort plus de la tête
Unutmak istiyorum, ama unutamıyorum!
Mais je ne peux pas l'oublier.
Yüzünü unutamıyorum.
Je n'arrive pas à l'oublier.
Sadece kısa bir süre birbirimize dokunduk... fakat bunun bana hissettirdiği şeyi unutamıyorum.
Je l'ai touché, seulement l'espace d'un moment, mais jamais je n'oublierai ce que j'ai pu éprouver.
Bir tanesi Dominic'tir. Ölmeden hemen önce "Ayağım kaydı" demesini unutamıyorum.
D'abord Dominic... sa façon de dire "J'ai dérapé!" quand il est mort.
Unutamıyorum onu bir türlü.
Je ne peux l'oublier.
Mamafih hanımefendi, artık geri döndüm, nikah çanları muhabbetini hiç unutamıyorum.
Cela dit Madame, me voici de retour et j'ai gardé en mémoire le carillon prophétique... d'une noce royale!
Asla unutamıyorum.
Je n'oublierai jamais.
O güzel bakirenin resmini unutamıyorum.
Je n'arrive pas à oublier cette belle jeune fille.
- Unutamıyorum.
- Au contraire, parlons-en.
Ve ben hala, Q'nun öngördüğü... karşılaşacağımız o kritik testi unutamıyorum.
Mais je ne cesse de penser à cette épreuve, qui, selon Q, sera décisive.
Unutamıyorum. Yerimi bilmek istiyorum.
Il y avait un nom et une adresse, sur le morceau de papier.
Makosenlerimizin püsküllerini ve pantolonumuzdan gömleklerimizi çıkardığımızda müdürün yüzündeki ifadeyi unutamıyorum.
Je me rappelle la tête du proviseur quand il a vu nos mocassins et nos chemises par-dessus le pantalon.
Babamın beni Maine götürdüğü zamanı hala unutamıyorum.
Je me souviendrai toujours du jour où mon père m'a fait visiter l'usine.
Onu unutamıyorum. Kafamı derslere veremiyorum.
Je ne pourrai pas l'oublier, et encore moins faire de la trigo.
Ne kadar güzel olduğunu unutamıyorum.
Je n'oublie pas que ça a été merveilleux.
Ama beni ele verenin sen olduğunu unutamıyorum.
Et je peux pas oublier que tu m'as vendu.
Hayır, unutamıyorum.
Non, je ne peux pas.
Onu unutamıyorum.
Je pense sans arrêt à elle.
Ama unutamıyorum.
C'est juste que j'arrive pas à m'y faire.
Ve onu unutamıyorum.
Je ne peux l'oublier.
Seni unutamıyorum.
Je ne peux t'oublier.
Unutamıyorum!
- Je peux pas l'oublier.
Sadece eğlencesine çünkü seni unutamıyorum.
Je ne peux pas t'oublier.
Unutabileceğimi sanıyordum ama unutamıyorum.
Diana... je croyais pouvoir oublier mais je n'y arrive pas.