Uzanıyorum traduction Français
109 traduction parallèle
Uyumak için uzanıyorum, Tanrıya ruhum için dua ediyorum
En me couchant, je Te prie, Dieu, de garder mon âme...
Çimenler içinde, altın sarısı yapraklar arasında yanında uzanıyorum. Yakında yağmur yağmaya başlayacak. Beni yağmurdan koruyacaksın, saçımı örteceksin.
Je suis allongée dans l'herbe à tes cotés parmi des feuilles dorées bientôt il pleuvra tu m'abriteras de la pluie, tu couvriras mes cheveux
Ve ben başımı çeviren iki Tatar adamla bir eyerin karşısında uzanıyorum.
Moi je suis jeté en travers d'une selle et deux Tatars me tordent le col.
Buna uzanıyorum.
Je capte, mon frère.
Seviştiğim zaman, erkeklerin hayal bile edemeyecekleri bir şeye uzanıyorum.
Quand je fais l'amour, j'atteins un état qu'un homme ne peut imaginer.
İşte ben de balkonda böyle uzanıyorum ve tek eğlencem yemek yemek.
Et alors je me couche ici sur le balcon et n'ai d'autre plaisir que de manger.
Çamurda hasırımın üzerinde uzanıyorum bir şey duyduğumu düşünüyorum.
Je suis couché sur mon matelas dans la boue... et je pense avoir entendu quelque chose.
"Bazen... burada, bu yatakta uzanıyorum... " yolun karşısında penceresinin önünde Glenn'i görüyorum...
"Parfois, de mon lit, je vois Glen se préparer pour se coucher."
Ağzımı açıp yere uzanıyorum ve ağzımdan içeri koşmalarını bekliyorum.
Je m'allonge la bouche ouverte et j'attends qu'elles entrent.
Şimdi uyumak için uzanıyorum, Ruhumu Tanrı'ya emanet ediyorum.
Maintenant, je m'allonge pour dormir. Que le seigneur garde mon âme.
Burada gözlerim kapalı uzanıyorum ve allahın cezası iyi bir uyku çekmek istiyorum.
Je suis couché ici, mes yeux fermés, à essayer de dormir un peu, merde.
Şu an uzanıyorum.
Je suis allongé.
Çok uzun bir zamandır uzanıyorum.
Ça fait trop longtemps queje suis allongé.
Sonra ülke sınırını geçiyoruz ve beni ta kuzey kutbuna kadar götürüp, bırakıyor orada. Orada sadece kar var. Karın üzerinde uzanıyorum.
J'aime quand il m'emmène hors du pays et quand nous passons au-dessus du Pôle Nord il me laisse tomber dans la neige et je reste là, tout nu.
Her sabah yatakta uzanıyorum ve düşündüğüm şey seninle olmak.
Chaque matin dans mon lit, je pense à vous. Vraiment?
Güneşte uzanıyorum.
Je suis allongée au soleil.
Buraya uzanıyorum ve en kötüsünü duymayı bekliyorum.
Je me couche par terre, je veux simplement vous l'entendre dire. Ce que vous trouverez de pire.
Uyanık, uzanıyorum... bekliyorum... senin nerede olduğunu bilerek.
Je reste éveillée... à attendre... à savoir où tu es.
Hayır. Eminim bir çözüm yolu buluruz. Telefonuma uzanıyorum.
Je prends mon téléphone, j'appelle Dolittle.
Ve yatağa uzanıyorum.
Et je m'allonge.
- Sadece uzanıyorum.
- Je me détends, c'est tout.
Sokaktayken etrafımdakilerin konuşmalarını duyabiliyorum. Şu andaki gibi uzanıyorum.
Dans la rue je peux entendre les gens parler de moi... tandis que je suis allongée, comme maintenant.
Ve etrafta insanlar varken, sokakta uzanıyorum. Uzanırken onları dinleyebiliyorum.
Et pendant que je suis allongée, avec des gens autour de moi... tout en les écoutant parler... je continue de penser à ma mère.
Senin üzerine uzanıyorum.
Je m'allonge sur toi.
Onun gölgesine uzanıyorum.
Je m'étends dans son ombre.
Bir dakika. Uzanıyorum.
Attendez, je le touche presque.
Uzanıyorum buna inandığım için.
Je défends ce en quoi je crois.
Gökyüzüne uzanıyorum...
Là-haut dans le ciel
Ama onun yerine annemin psikoloğunun evinde... çiş lekeli bir ikiz yatak üzerinde uzanıyorum.
Au lieu de ça, je suis chez le psy de ma mère, allongé sur un lit une place tâché de pisse.
- Uzanıyorum.
Juste là.
Baban her an burada olabilir. İkiniz arasındaki sırrı bir süredir biliyordum. Uzun zamandır geceleri, sürekli olarak gözlerim açık, yatakta öylece uzanıyorum.
Votre père ne tardera pas à arriver. il y a un moment que je le connais. je m'allonge dans le lit sans trouver repos.
- Anlıyorum. - Pekala Virginia. Masaya uzan.
Couchez-vous sur la table.
Öylece uzanıp, boğulduğu suya bakıyorum.
Je revois l'endroit où il est tombé à l'eau!
Ben bu ayrıcalığı bu ofise yerleştirmek için başından beri uğraşıyorum... Bunun emsalleri en az IV. William'a kadar uzanıyor.
C'est un droit que j'ai fait valoir avec tous les prédécesseurs depuis Guillaume IV.
Uzanıyorum, aynı hayal ettiğim gibi.
Je pourrais me retenir si elle ne va pas à droite.
Sık sık uzanıp düşünceden düşünceye dalıyorum ve kendime soruyorum neden böyleyim diye?
Tu es couché, tu te tournes et te retournes, tu t'interroges, mais pourquoi est-ce que tu es comme ça?
Sizi uyarıyorum, kolum her yere uzanır ve nerede olurlarsa olsunlar düşmanlarımla savaşmak için hazırım.
Sachez que j'ai le bras long et que je poursuivrai mes ennemis où qu'ils se trouvent.
Yatağımda uzanıp, her günümüzü, her mutlu anımızı baştan yaşıyorum.
Je m'allonge sur mon lit et repasse chaque jour, chaque minute de notre bonheur.
Sonra kasığıma uzanıp abes gerçeklerle karşılaşıyorum.
Mais il me suffit de voir mon entrejambe et l'absurde réalité me fait face.
Yatağıma çıplak uzanıp vücudumun gelişmesini izlediğimi hatırlıyorum. - Ve göğüslerimin ve bacaklarımın güzel olması için dua ederdim. - "Çıplak"...
Je m'allongeais toute nue et je regardais mon corps se développer.
Sarmaşıklara uzanıp neşenin bedenine nazikçe sarılması gibi. Sevgilim, seni o kadar seviyorum ki. Sana tapıyorum.
Ainsi le chèvrefeuille, le suave chèvrefeuille enlace, le lierre femelle s'enroule aux doigts rugueux de l'orme.
Ama bazen, yatakta uzanırken, nerede olduğunu ve ne yaptığını düşünmekten kendimi alamıyorum.
Mais parfois, quand je suis couchée dans mon lit, Je ne peux pas m'empêcher de me demander où tu es. Comment tu t'en sors.
Hem biraz tuhaf olurdu. Sen burada uzanırken, ben dışarıda "Calvin Klein kıyafetinle yakıyorsun" bakışları atıyorum falan.
En plus, ça serait bizarre que tu sois allongée ici, et moi dehors en train de faire "T'es plutôt pas mal dans ton Calvin Klein".
Sadece sırt çantama uzanıyorum.
J'attrape mon sac.
Ağzından kelimeleri kerpetenle alıyorum... Öylece kanepede uzanıyor ve kitap okuyorsun.
Tu ne dis presque rien, tu restes là allongé, allongé sur le canapé, à lire.
Saçına bayılıyorum, uzun ve siyah Uzanıyor sırtında beline kadar...
J'aime tes cheveux, noirs et beaux Qui descendent au creux de ton dos
Bir kayanın üzerinden uzanıp ona ulaşmaya çalışıyorum.
Je me penche sur un rocher pour essayer de la toucher.
Orada öylece uzanıp bakıyorum.
Je reste là et je le regarde.
Gece yatağıma uzanınca uyuyamıyorum. Aklıma hep şöyle şeyler geliyor :
La nuit, je ne peux pas dormir.
Gökyüzüne uzanıyorum... Anne kuşlar uçuyor...
Maman oiseau vole
Ama o polisi arayacağını söyledi. Sonra olanları hatırlamıyorum. Telefona uzanıyordu.
Je l'ai suppliée d'être raisonnable, d'aller dans mon sens, mais... elle a dit qu'elle allait appeler la police et... après ça, je me rappelle de rien si ce n'est que je cherchais un téléphone et...